Hz. Muhammed karikatürleri nedeniyle uzun süredir kökten dinci İslamcıların hedefi haline gelen Charlie Hebdo isimli Fransız mizah dergisi dün korkunç bir saldırıya uğradı. Profesyonelce ve soğukkanlı bir acımasızlıkla gerçekleştirilen saldırıda çoğunluğu gazeteci 12 kişi hayatını

kaybetti.

Katliam, başta Fransa olmak üzere tüm dünyada şok etkisi yarattı. Ülke çapında kırmızı alarma geçen Fransa’nın 11 Eylül’ünün yaşanmakta olduğu yorumları haklı olarak yapıldı. Beyaz Saray ve İngiltere Başbakanı Cameron, katliamı ilk ve en sert dille kınayan liderler oldu. Fransa’nın
Müslüman toplumunun liderleri de kanlı saldırıyı kınadılar.

Almanya’da Müslümanlara karşı yürüyüş ve tepkilerin başladığı, İsveç’ten Fransa’ya kadar İslamofobi’nin yükseldiği bir dönemde meydana gelen saldırı bu topraklarda, Müslüman
kimliğiyle yaşayan insanların hayatını zorlaştıracak, onları muhtemel ırkçı saldırıların hedefi haline getirecektir.

İSLAMAFOBİ'NİN GÜCÜ KIRILAMAZ

Akılda tutmak gerekir ki, Almanya’da Müslümanlara yönelik harekete en büyük tepki yine Almanlar'dan geldi ve ırkçı yürüyüşlere daha büyük kalabalıklarla cevap verildi. Şimdi Avrupa’nın insan hakları ve demokratik değerlerine saygılı Müslümanlarının da benzer bir tepkiyi
göstermesi beklenecektir. 

Ancak, İslam toplumunun tepkileri ekonomik krizin pençesinde kıvranan Avrupa’daki ırkçı partilerin yükselişini ve İslamofobi’nin gücünü kırmaya yetmeyecektir.

Tüm dünyada aşırı düşünceler, ekonomik sıkıntılar yükselişe geçtiğinde, insanlar alışmış oldukları yaşam biçimlerini kaybetmeye başladığında yükselişe geçer. Naziler, Almanya’da böyle bir dönemin sonucu olarak iktidara gelmişti.

Bugün Avrupa, Alman Şansolyesi Merkel’in dayatması sonucu sıkı bir bütçe politikası uyguluyor. İnsanların hayatlarından çok, bütçe rakamlarına bakmakta ısrar eden Merkel, Yunanistan’dan İtalya’ya, İspanya’dan İrlanda’ya uzanan coğrafyada uygulattığı katı ekonomi politikaları nedeniyle, yoksulluğa, işsizliğe neden oluyor.

FAKİRLEŞEN GRUP RADİKALLEŞİYOR

İnsanlar, böyle durumlarda en kolay hedefi suçluyor. Ekonomilerinin aslında görünmeyen gücü haline gelmiş göçmenleri şeytanlaştırmaya başlıyor. Bundan en büyük sıkıntıyı da Avrupa’nın en büyük göçmen nüfusunu oluşturan Müslümanlar çekiyor.

Ekonomik kötüleşme, demokratik ilkenin temelini zayıflatıyor. Fakirleşen yığınlar, oy güçlerini kullanarak toplumlarını altın çağa geri döndüreceğine, göçmenleri cezalandıracağına inandığı ırkçı veya radikal partilere yöneliyor.

Ekonomik sıkıntı ve güvenlik duygusunun eksikliği toplumları faşizme yöneltiyor. 

Aslında, Batı da Ortadoğu ile benzer bir tehditle karşı karşıya kalmış bulunuyor. Ekonomik tutum değişip büyüme ve geniş kitlelere iş olanağının önü açılmadan, bu trendin önünün alınması çok zor görünüyor. Türkiye’nin Doğusu ve Batısı’nda aşırı grupların öne çıktığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Türkiye ve dünya ne yazık ki, daha iyiye değil, daha kötüye gidiyor görünüyor. Avrupa bu durumu sadece terör sorunu olarak görürse, çözümü de bulamaz.