- 13.12.2014 00:00
Twitter fenomeni Fuat Avni’nin deşifre ettiği medyaya yönelik AKP operasyonu, demokratik bir hukuk devleti olmaktan ne kadar uzaklaştığımızın bir başka göstergesi. Ayrıca, iktidar sahibinin kendisi ve ailesini dünyaya rezil ettiğini düşündüğü kesimlere olan nefretinin büyüklüğünün.
Türki cumhuriyetlere model olacağız diye çıktığımız yolda, onlara benzedik. En tepedekini kızdırırsan, hukuk rafa kalkar, medya özgürlüğü rafa kalkar, girişim özgürlüğü rafa kalkar.
Bir tek mahkeme kararı olmadan bir inanç grubunu ‘Çete’ olarak nitelemek uzun vadede atılacak adımların açık göstergesiydi aslında. Çete bastırılır, dağıtılır, hapse atılır, mallarına el konulur. AKP, bu nedenle Paralel Çete söylemini çok tuttu.
İçişleri veya Adalet Bakanı’nın çıkıp yalanlayamadığı ve 400 kişiyi kapsayacağı anlaşılan operasyondan büyük olasılıkla başta Başbakan Davutoğlu ve kabinenin haberi yoktu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın operasyona yönelik sorulara verdiği cevap bunun göstergesiydi.
Ak Saray merkezli operasyon şimdilik devletin içinden kritik bilgiler almaya devam ettiği anlaşılan Fuat Avni’ye takıldı.
SUS PAYI DAĞITILIYOR
Operasyonun intikam kadar bir başka amacı daha vardı elbette. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının yıl dönümü yaklaşırken gündem değiştirmek ve yolsuzluklar yerine basın özgürlüğü ve hukuku tartıştırmak. Gündem belirlemede mahir bir saray erkanı var karşımızda.
Farkında olmadıkları, o yolsuzlukların kamuoyunun büyük kesiminin zihnine nakış gibi işlediği gerçeği. Aradan 50 yıl geçse de, Türkiye endişe içindeki bir başbakanın oğluna ‘‘Evdeki paraları sıfırla’’ talimatını unutmayacak.
Hukuku ve etiği bir kenara iten AKP, devlet memurluğunu sadece AKP’lilere açma cüreti gösterecek kadar gözü dönmüş vaziyette. 17-25 Aralık’ta, tepedekilerin götürdüklerinin büyüklüğünü gören taban elbette beklentisini yükseltmiş durumda. Onların en gariban kesimi memurluk maaşıyla susturuluyor. Daha şanslıları ihalelerden nasiplendiriliyor.
Yolsuzluk, hak etmediği kazancı elde etme hakkı bu yeni muhafazakarların en önemli ilkesi haline geliyor. Ülkeyi yağmalanacak bir düşman toprağı gibi görüyor ve zeytin ağacını da, bankasını da yağmalıyorlar maalesef.
PARA KARŞILIĞI FETVA
Yağmaya katılmayan, yağmayı açığa çıkaranlara layık gördükleri muamele ise baskı, zulüm ve korkutma. 300-400 kişiyi içeri atarlarsa, kirlerinin artık açığa çıkmayacağını düşünüyorlar. Ama bu yolda attıkları her adımı yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Gündem değiştirmek, hırsızlığı ve yolsuzluğu unutturmak için dini bir kılıf olarak kullanıyorlar. Fetvalar alıyor, karşılığında para veriyorlar.
Muhafazakar bir ‘‘Sodom ve Gomore’’yi okuyoruz. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Eski Ahit’teki günah kentlerinden esinlenerek yazdığı roman gibi Türkiye. Fark, Yakup Kadri İstanbul’daki bir zümreyi anlatıyordu. Bugünün kahramanları tüm Türkiye’ye, Anadolu’nun en küçük kasabalarına kadar yayılmış durumda.
Yorum Yap