- 4.05.2014 00:00
Taraf Gazetesi kurucu yayın yönetmeni Ahmet Altan, P24 platformunun Dünya Basın Özgürlüğü gününde İsveç Başkonsolosluğu’nda düzenlenen toplantıda bir konuşma yaptı.Mehmet Ali Birand adına düzenlenen toplantıların her yıl düzenli olarak yapılması amaçlanıyor.
İsveç Başkonsolsoluğu’nda düzenlenen bir toplantının ‘‘kökü dışarıda’’ suçlamasına muhatap olması kaçınılmazdır. Bu ülkenin topraklarında doğruların söylendiği her organizasyonun bir dış bağlantıyla suçlanmaya muhatap olması kaçınılmazdır.
İktidarın artık tetikçiliği arsızlığa vurmuş gazetecilerinden böyle bir komplo teorisi bekliyoruz artık.
Ahmet Altan konuşmasında ‘‘Gazeteciliğin yüzde 99’u alçaklık ve korkaklıktır’’ tanımlamasını yaptı. 28 Şubat’tan bu yana olan gelişmelere bakınca bunun eksik bir tanım olduğunu düşünüyorum ve ‘‘Gazeteciliğin yüzde 99’u hırsızlık veya hırsızlarla ortaklıktır’’ diyorum.
Bu ülkenin Turgut Özal’la başlayan liberalleşme döneminde zengin olan gazetecilerine bakarsanız, aralarında büyük servet sahibi olanlar da dahil, hiçbirinin mesleklerinde başarılı oldukları için zengin olmadığını görürsünüz.
Hemen hepsi, patronlarıyla bir olarak devleti, çalıştıkları kurumları soydukları için zengin olmuş ve bu zenginleşmeye göz yuman, çanak tutan, destek veren devlet güçlerine yalakalık, yalancı tanıklık yapmışlardır.
Yeni dedikleri Türkiye’de de bu anlamda hiçbir şey değişmedi. Şu anda Türkiye para kazanan medya kuruluşu yok gibi ama gazeteciler eskisinden daha çok para kazanıyor. Gazetesini daha çok sattıran, daha çok ilan aldırtan bir tek gazete yöneticisi yok ama dün kızdıkları abilerinden daha zengin olma yolunda ilerliyebiliyorlar.
Nasıl?
Çünkü medya kuruluşlarının yeni sahipleri, kimileri bizzat siyasetin baş aktörleri olmak üzere, soygun düzenlerini bu medya sayesinde sürdürüyor ve lokantada bıraktıkları bahşiş misali, bu ganimetin küçük bir kısmını bu ekiple paylaşıyorlar.
Bu bahşiş uğruna düne kadar can ciğer arkadaş oldukları arkadaşlarını bir anda satabiliyor, kendilerine verilen talimatları gözlerini kırpmadan yerine getiriyor, televizyonlarda yırtıcı birer hayvan haline dönüşebiliyorlar.
Yeni Türkiye dedikleri de aslında kamu kaynaklarının siyaset eliyle soyulduğu, bu soygunun medya aracılığıyla gizlendiği eskisinin aynısı, hatta beteri. Çünkü Ahmet Altan’ın da konuşmasında belirttiği gibi, eskisinde biraz da olsa rafinelik vardı.
Bunlar bildiğin arsız.
Hırsızlık pazarlıklarının geçtiği konuşmaları doğruluyor ama dinlenilmelerinin suç olduğunu rahatlıkla söylüyorlar.
Böyle bir tabloda, ne Türkiye’nin dünya basın özgürlüğü liginde küme düşmesi, ne de işine gitmeye çalıştığı için gözaltına alınanT24 editörü Deniz Zerin haber olabiliyor. Çünkü Altan’ın dediği gibi, bu toplumda gazetecilerin yüzde 99’u alçaklık yapıyor.
Soruşturma dosyaları birer ikişer kapatılırken, telefon konuşmalarında geçen ‘‘Paraları sıfırla’’ sözlerini gündeme getiren CHP Genel Başkanı’na sehven savcılık çağrısı gönderilebiliyor. İşin acısı, anamuhalefet partisi böyle bir uygulamayı içine sindiribiliyor. Kendi genel başkanını korumaktan aciz bir partinin, yurttaşın hakkını nasıl koruyacağı sorusunu akla getiriyor.
Gezi’de öldürülen Berkin Elvan’ın annesi, ‘‘Polise emri ben verdim’’diyen siyasetçi tarafından yuhalatılıyor, yine gazetelerden tık çıkmıyor. Çünkü gazeteciliği yüzde 99’u alçaklıktır.
Her türlü insani değerin bir kenara atıldığı, vicdanların sustuğu bir dönemden geçiyoruz ve bu uygulamaları yapanlar bize dindar olduklarını söylüyorlar. Bu manzarayı görünce ‘‘İyi ki dindar değilim’’ diyorum.
Vicdanı olmayan bir dindar, öteki dünyada hesap vermekten, kamu kaynaklarını yağmalamaktan korkmayan bir dindar ne anlama geliyor açıkça merak ediyorum.
Not: Ahmet Altan’ın dünkü konuşmasında isim vermeden atıfta bulunduğu bir genel yayın yönetmeni var. Ahmet Altan’ın romanının çalıntı olduğu haberi yapıp, düzeltmesini çarpıtarak yaptıktan sonra, romancıya ‘‘Gazetecilik yapıyoruz’’ diyen kişi. O adam kalkmış dünkü yazısında darbe karşıtı, demokrat gazetecilere hakaret etmiş. Utan ve sus bari.
Yorum Yap