- 22.03.2014 00:00
Abdullah Gül, 7 yıllık görev süresini tamamlayıp Ahmet Necdet Sezer gibi köşesine çekilmiş bir eski cumhurbaşkanı gibi davranıyor. Twitter’dan özgürlükçü, utangaç demokrat mesajlar atmakla yetiniyor.
Başbakan Erdoğan’ın önüne koyduğu, Türkiye’yi Batılı değerlerden hızla uzaklaştıran Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, İnternet Yasası gibi düzenlemeleri bir noter edasıyla imzalıyor, sonra bu yasaların yol açtığı sonuçlara ya hayret ediyor ya da çok üzülüyor.
Sayın Gül kusura bakmasın ama böyle apartman yöneticiliği bile yapılmaz.
Cumhurbaşkanı, demokratik temel hak ve özgürlüklere kendisinin yeniden seçim şansından daha fazla önem verse, bu yasaları veto eder, tekrar önüne geldiğinde de bizzat Anayasa Mahkemesi’ne götürürdü.
Böyle davransaydı, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri gibi Türkiye’deki gelişmeleri yakından ve endişeyle izleyen merkezlere güvence verirken, ülke halkına da sadece AKP ve Erdoğan’ın çıkarlarını korumak için Çankaya’da oturmadığını gösterirdi.
Cumhurbaşkanı olarak Başbakan Erdoğan’dan çekinmese, yasal yetkilerinin dışına çıkarak Twitter gibi önemli bir sosyal medyayı kapatmaya çalışarak Türkiye’yi Kuzey Kore ile aynı noktaya koyma cüreti gösteren TİB Başkanı’na derhal Devlet Denetleme Kurulu’nu yollar, çıkacak raporu savcılığa sevk ederdi.
Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplandığı, protesto için sokağa çıkan insanların vahşice öldürüldüğü bir ülke haline gelen Türkiye’de devletin başının daha cesur, daha tarafsız olmasını beklerdik.
Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan’dan farklı olarak her zaman daha Avrupa Birliği yanlısı, daha hukuka saygılı, daha demokrat bir kimlik ortaya koydu… Ta ki, Erdoğan demokrasiyi sandıktan ibaret görene, hukuku ayaklar altına alıp, kendisinden olmayanları düşman görmeye başlayana kadar.
Abdullah Gül, bu noktada Erdoğan’ın taleplerine karşı koyamadı ve suç ortağı olmayı tercih etti. İnternet Yasası’nı onaylarken sonunda gelinecek noktanın sosyal medyanın tamamen yasaklanması olduğunu biliyordu.
Bugün, uygulamaya konulan ve gayri kanuni olduğu açık bir şekilde ortaya konulan kapatma kararını bile sorgulayamayan, sadece Twitter’dan temennide bulunabilen bir Cumhurbaşkanımız var.
İnternet Yasası’nın asıl amacının halkın haber alma, bilgilenme hakkının kısıtlanması olduğunu biliyordu. Twitter’ın arkasından Facebook ve Youtube yasağının geleceğini bildiği gibi…
Kopenhag’da demokrasi mesajları veren, Ankara’da yasaklara ortak olan bir Cumhurbaşkanımız var ne yazık ki… O sesini yükseltmediği, dik durmadığı için giderek cüretkar hale gelen, Türkiye’yi Kuzey Kore, Suudi Arabistan ile aynı lige çeken bir Erdoğan var karşımızda.
Sabah gazetesinin yayın yönetmeni iken, Tayyip Erdoğan ve yakın çevresinin açık mesajlarına rağmen geri adım atmamış ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığını desteklemiştim.
367 kararının faşizan bir uygulama olduğuna, Gül’ün eşinin başörtüsü nedeniyle Çankaya’ya layık görülmemesinin ayıp ve anti-demokratik olduğuna yürekten inanmıştım. Bugün olduğu gibi, yine öfke içindeydim…
Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olduğunda kendisine uygulanan yasakların farklı kesimlere yönelmesine, hukukun gücün emrinde bir oyuncak haline getirilmesine yürekli bir biçimde kavga edeceğine inanmıştım.
Maalesef yanılmışım.
AKP ve Erdoğan da yanılttı elbette beni ama Cumhurbaşkanı Gül’ün yarattığı hayal kırıklığı daha büyük oldu.
Çünkü uzun sohbetler ettiğimiz, demokratik bir Türkiye özlemini paylaştığımız bir insandı Sayın Gül. O, Çankaya’ya çıkma mücadelesi verirken; TMSF yönetimindeki Sabah’ın yayın yönetmeni olarak işimi kaybetme riskini bile göze almıştım.
Bugün gelinen noktada sadece üzüntü yaşıyorum. “Tecrübe, yenilen kazıkların toplamıdır” diye geyik bir laf vardır. Türkiye’de hepimizin müthiş tecrübesi oldu bu konuda.
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu, birleştirici, moral verici bir lider olma şansı vardı Cumhurbaşkanı Gül’ün. Böyle bir rolü oynayamayacağı ortaya çıktı. Erdoğan’ın yanında durmaya, politikalarına destek vermeye devam ettiği sürece, tarihe geçecek rolü daha da karanlık bir hal alacak.
Bir yıl önce yeniden cumhurbaşkanı adayı olsa, oyum tereddütsüz Gül’ün olurdu ama artık benim oyum size değil Sayın Gül.
Yorum Yap