Erdoğan için demokrasi treninden inme zamanı!

  • 23.01.2014 00:00

 'Demokrasi, bizi ulaşmak istediğimiz noktaya götürecek bir trendir..'

 RecepTayyip Erdoğan

AKP Lideri 12 Mart’ın ‘‘kadife eldiven içindeki demir yumruklu’’ başbakanı Nihat Erim’i andırıyor. Erim, komünizm tehdidine mücadele kisvesi altında başlattığı anti-demokratikleşme adımlarını izah için "Gerekirse demokrasilerin üstüne şal örtmeli"demişti, Erdoğan bu şalı hızla örtüyor.

Medyası, demokratik sivil toplumu, parlamenter demokrasi kültürü güçlü olmayan ülkelerde halkı korkularla yönetmek en kolay iştir. Askeri vesayet Soğuk Savaş döneminde muhafazakar halkı, ‘‘Bunlar Türkiyeyi Rusya gibi yapacak. Orada aile falan yok. Bir eve girersin, şapkayı vestiyere asarsın, evdeki kadın o gün karın olur’’ tarzı palavralara inandırırlardı insanları. (Nedense de şapkayı asan da adam olurdu, kadınların öyle bir hakkı yoktu.)

Erdoğan da bugün inanması imkansız şeyler söylüyor ve ciddi ciddi söylediklerine inanmamızı ve demokrasi ve hukuku yok etmek üzere attığı adımlara inanmamızı bekliyor. İnanmayanlara kızıyor, alkış tutanlara kucak açıyor.

Yatağından altından çıkacak öcüyle korkutulan çocukları korkutur gibi, her kapının ardından çıkacak bir Paralel Devlet ile korkutuyor toplumu. ‘‘Ben olmazsam, Hoca Efendi gelir, hepinizi ham’’ yapar diyor ama bunu yaparken hakkı hukuku kendisi ham yapıyor.

Oysa, her toplumda demokrasiden rahatsız olan, hukuk dışına çıkmak isteyen birey ve gruplar olabilir ve vardır. Gelişmiş demokrasilerde, demokrasiyi tehdit ettiğine inanılan bu gibi gruplarla mücadelenin yolu, hukuku askıya almak, yargıyı tek kişiye biat ettirmek, hak ve özgürlükleri sınırlamaktan geçmiyor.

Başbakan Paralel Devlet diyor, sonra insanların kabulü için büyük mücadele verdiği 12 Eylül referandumunda ortaya çıkan çoğulcu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını askeri vesayet dönemine çevirecek adımlar atıyor. Bu yapıyı daha fazla demokratikleştirme yolunda adımlar atılması için bizzat yargının içinden gelen seslere kulak tıkıyor.

Uludere kıyımının üzerine gidilmesi için Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları’nın yargı önüne çıkarılmasını kendi iznine bağlıyor. Erdoğan için hukuk ihlalleri yaptığınızda en büyük güvenceniz yine Erdoğan oluyor. Şarkıdaki gibi, ‘‘Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur’’ diyor ama bunu yaparken hukuku o da, o emri verenler de unutuyor.

Bu düzenin böyle sürüp gitmeyeceği, duvara toslayacağı gün gibi aşikar. ‘Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner’’ sözü boşuna söylenmemiştir. Bu devran değiştiğinde, o emri verenler ve onları koruyanlar yargı önünde mutlaka hesabını verecektir.

Medyası Goebbels’in propaganda makinesi gibi işliyor ve her gün yeni bir yalan, her gün yeni bir iftira üretiyor. Bu yalanların yüzlerine vurulması umurlarında bile değil, önemli olan hedef kitlenin inanması, liderine bağlılığını sürdürmesi.

Bakın, Erdoğan Brüksel’e gitti ve Avrupa Birliği yetkilileriyle konuştu. Erdoğan’ın uçağındaki gazetecilere ve medyasına bakarsanız, Avrupa Birliği yetkilileri Paralel Devlet tehditinden veFethullah Gülen’den o kadar korktular ki, Ankara’nın hukuku ayaklar altına alan, HSYK’yı Başbakan’ın özel kalem müdürlüğüne çeviren düzenlemeyi alkışla kabul ettiler. AKP’lilere ve Başbakan’ın yakınlarına dokunan soruşturmaları gerçekleştiren polis ve savcıların oradan oraya sürülmesini anlayışla karşıladılar.

Ama Batı basının okursanız, toplantının Türkiye açısından ne kadar kötü geçtiğini, Erdoğan’ın inandırıcılıktan ne kadar uzak olduğunu net bir şekilde görürsünüz. Yalanın haber haline geldiği dönem, tehlike ve karanlıklar dönemidir. Avrupa’nın hukukun doğrudan iktidara bağlanmasını anlayışla karşıladığını iddia etmek ortala bir insanın zekasıyla alay etmektir.

AKP’nin arkasındaki en büyük güç olan ekonominin teklemeye, bedelini sokaktaki insanının ödeyeceği bir döneme giriyoruz. Ucuz sıcak paranın musluğunun kesilmesi, bol keseden dağıtılan ihalelerin, konut projelerinin durması demek. Döviz kuru son bir ayda yüzde 30 yükseldi. Dolardaki her artış, ülkenin fakirleşmesi anlamına geliyor. Büyümenin yavaşladığı, işsizlik ve yoksulluğun arttığı bir ülkede daha büyük sıkıntılara, toplumsal hareketlere gebedir. Öyle bir tabloyu anlayışla karşılayıp yönetebilecek bir iktidarın yokluğunda gerçek felaketle karşılaşabiliriz. Özetle, ‘‘Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…’’

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Murat
    Murat
    1.01.2012 15:18

    Bu ulkenin tepesindeki "sözde musluman" 3 kisi, her firsatta baska ulkelere insan haklari konusunda ders vermeye calisiyor hatta baska ulkelerin icislerine bile karisiyor, ama ne hikmetse bu ulkede sunni ve beyaz turk olmayan herkese karsi yapilan bu haksizliklari görmuyorlar! Kurd ulusu, kurd halki daha ne kadar bu haksizliklara tahammul edecek? "Kardeslik" palavrasina daha ne kadar inanmaya devam edecek?Artik kendi kaderini belirleme haklari oldugunu ne zaman anlayacak?

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums