- 3.02.2016 00:00
YENİ “ORGANİK AYDINLAR” YETİŞTİRMEK MESELESİ
Cumhurbaşkanının “dindar nesil istiyoruz” açıklamasını tamamlayan açıklamada başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan geldi:
“Organik aydın istiyoruz.”
Gramsci ustanın ülkemizin aydınlarını inceleme fırsatını bulup bilmediğini bilmiyorum ve ustaya ters düşme pahasına bizim aydınlarımız istisnalar dışında hep organik kategoride değerlendirilmelidir diyorum.
Evliya Çelebi ve benzeri kişileri devirlerinin aydınları olarak değerlendirmezsek aydın diyebileceğimiz kişi kalmaz 600 yüzyıllık tarihimizde.
Namık Kemal ve Ziya Paşa’yı bile bu kategorinin dışında tutmak bile imkân dâhilinde değildir devlet tarafından yetiştirilmişler hep birilerinin hamiliği altında var olmuşlardır.
Cumhuriyet ile birlikte vaziyet pek değişmemiştir, kurucu iradenin maarif politikaları cumhuriyete/kurucu iradeye sıkı sıkıya bağlı aydınlar yetiştirmek üzere yapılan bir toplum mühendisliği projesi olarak süregelmiştir.
Bu toplum mühendisliği pozitivist düşüncenin başarılı bir tezahürü olarak gerçekleştiği için diyalektik düşünebilme kabiliyeti son derece sınırlı nesiller yetiştirilmiştir. Bu yetiştirilenlerin organik aydın olması ise kaçınılmaz bir sondur. Pozitivtizmin etkisindeki maarif politikalarının büyük bir başarısı olarak da değerlendirebiliriz.
Uzun süreler boyunca Türkiye’de kalmış olan İngiliz antropolog Paul Stirling altmışlı yıllarda yazdığı bir yazıda “Cumhuriyet Türkiye’deki insanların %20 kadarı değiştirmiş, geri kalanlarını hiç önemsememişti” derken bu %20 den organik aydından başka aydın tipinin çıkmasının ihtimal olarak çok az olacağının da tespitini yapmıştır bir yönüyle.
Büyük oranda köylü bir ülkeden maarif politikaları ile yetiştirilen kişilerin kurucu iradeye bağlılıkları nerdeyse tartışılmaz bir tabu haline getirilmiştir.
Marksizm ile bağlantı kurduklarını varsayanlar ise çoğunlukla “Cumhuriyetin yaramaz çocukları”” olmaktan öteye gidememişlerdir. Gençliğinde Marksist akımlara katılan birçok kişinin ilerleyen yaşlarda büyük bir çoğunlukla CHP ve benzeri ulusalcı partilere avdet etmesi de bu görüşün ispatıdır.
Başbakan Davutoğlu’nun “organik aydın” istiyoruz derken önünde 90 yıllık bir tecrübenin olduğunu unutmamak gerekir.
Yapmak istediği/istedikleri Cumhuriyet kurulduğu günden beri gerçekleştirilen politikalarda bir eksen kayması istemekten başka bir şey değildir.
İlk eksen kayması 70’li yılların ikinci yarısında İbrahim Kafesoğlu’nun milli eğitim politikalarındaki müdahalesi ile gerçekleşmiş ve Cumhuriyet Osmanlı ile barıştırılmıştı.
Şimdiki eksen kayması ile din ile barışma hedeflenmektedir.
Bu eksen kaymasına tabii olmayan aydınların ikbal bulamayacağının altını çizmektir aynı zamanda “organik aydın istiyoruz” açıklaması.
Eğitim politikalarının öğrenme ve öğretme dinamiklerine hiç müdahale etmemek sadece müfredat değişikleri ile yetinmek Cumhuriyetin eğitim sistemini sadece eksen kayması ile değiştirme çabasından başka da bir şey değildir.
Bu politikanın başarısı şansı ise çok yüksektir. Paul Stirling’in bahsettiği o %20’lik kesimden çıkan aydınlar kendilerini çok beğenmekle meşgul olduklarından ve organik aydınların sadece kendileri gibi olduklarında başarılı olacaklarının aymazlığı içerisinde yaşadıkları için başarı şansı yüksek olacaktır bu politikanın.
Yeni organik aydın istiyoruz açıklamasındaki başarısızlık ise eski organik aydınların başarısından değil bu açıklamayı yapan Davutoğlu’nun durduğu zeminin dayandığı güçlerin ahlaki üstünlüğü kaybetmiş/kaybediyor olmasından dolayı gerçekleşecektir.
Yorum Yap