Güven ve güvenlik

  • 9.07.2013 00:00

 Lice’de on sekiz yaşındaki Medeni Yıldırım’ın ölümü ve dokuz kişinin yaralanması ile sonuçlanan “karakol” protestosundan sonra bu yöndeki tartışmalar devam ediyor.

Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri kalabalığa ateş açan askerlerin açığa alınmasını istedi.

Öte yandan Medeni Yıldırım’a ait otopsi raporu, göstericilere gözetleme kulelerinden ateş açıldığı düşüncesini güçlendiriyor.

Anlaşılıyor ki bu konudaki tartışmalar daha uzun süre devam edecektir.

Olayın meydana gelmesinden hemen sonra Başbakan “Gerektiğinde güçlü karakollar yapacağız” dedi. İçişleri Bakanı da aynı yönde bir açıklama yaptı.

Hükümet kanadı karakol yapımına bu kadar tepki duyulmasını yadırgıyor.

Oysa bu konuya biraz da başka bir pencereden bakılmalı.

*

Karakol öteden beri Kürt halkının zihninde iyi bir yer işgal etmiyor.

Her şeyden önce ihmalin ve baskının simgesi olarak anılır.

Nitekim Türkiye İşçi Partisi’nin 1960’lı yıllarda düzenlediği Doğu Mitinglerinin temel sloganlarından biri “Batıya Fabrika Yol, Doğuya Jandarma Karakol” biçimindeydi.

Jandarma karakolları Kürt köylüleri için meydan dayağı demekti. Çocuklarının önünde aşağılanmaydı.

Falakaydı.

Neredeyse her köylünün Jandarma karakolları ile ilgili kötü bir anısı vardır.

Kötü anılar kolay unutulmuyor.

Sonra, 12 Eylül darbesi...

Didik didik aranan evler, baskınlar. Toplu gözaltılar.

Günlerce süren işkenceler.

Daha sonraki yıllarda kaçakçılığı ve yasadışı geçişleri önlemek için sınır boylarında kurulan karakollar PKK ile süren savaşta kullanıldı.

Başarısı ortadadır.

Ya sınırda olmayan karakollar ne işe yarıyordu..?

Halkın güvenliğini sağlamak için varlar.

İyi hoş da, gerçekten vatandaş bu karakollara hangi gözle bakmaktadır?

Direk sorarsak; Jandarma karakolları onlar için ne anlama geliyor?

Akla ilk gelecek “faili meçhul cinayetler”dir.


JİTEM
’i hatırlatır.

Onlar için Albay Temizöz’dür mesela karakollar.

1994 ile 1996 yılları arasında Cizre Jandarma Karakol Komutanı olan Cemal Temizöz çok sayıda insanın ölümünden sorumlu tutulmaktadır.

İddianamede dokuz infaz emrinin bizzat kendisi tarafından verildiği anlatılmaktadır.

Bir başka örnek; Kızıltepe’de süren faili meçhul cinayetler soruşturmasının bir numaralı şüphelisiAtilla Uğur’dur. Halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan bu kişi 1993 ile 1996 yılları arasında Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanlığı görevinde bulunmuştu.

Jandarma karakolu gözaltında kaybolmaktır, işkencedir, baskıdır.

Algı bu.

Bu algının değişmesi hükümetin atacağı adımlara bağlıdır.

Hükümet kanadından “yeni karakollar inşa edilmiyor” yönünde açıklamalar geliyor.

Ancak tersini söyleyenler de var.

İnsanların “karakol” tepkisinin tek nedeni “geçmiş olaylar” değildir.

Bugün “Barış ve Çözüm” sürecinden söz ediliyor. PKK güçleri çekiliyor. Barışa dair umutlar arttı.

Yükselen karakol inşaatları tedirginlik yaratıyor.

Kalekol” ya da “teknolojik karakollar”.

Bir yandan da var olan karakolların güçlendirilmesi ya da yerlerine yenilerinin yapılması gündemde.

Savaşın ve şiddetin egemen olduğu bir ortamda bunlar pek göze batmayabilir.

Ya da insanlar “savaştır, olur” diyebilirler.

Ancak silahların patlamadığı ve insanların ölmediği bir ortamda pek çok şey dikkat çekebilir.

Tedirginlik yaratır.

İnsanlar karakol inşaatlarının barış sürecine zarar verdiğini düşünürler.

Karakola değil, barışa yatırım yapın” demeleri de bu yüzden.

Kaygı duyulan şey çatışmaların yeniden başlamasıdır.

Geçen hafta Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde bulunan Rahmo Tepesi’ne “seyyar karakol” yapımının protesto edilmesi, bize bu yöndeki karşı çıkışların devam edeceğini gösteriyor.

Geçiş döneminin hassasiyetini hesaba katmadan atılan her adım yeni problemler üretir.

Her şeyden önce “güven” sorunu yaratır.

Başbakan Erdoğan şöyle diyor: “Ülkemizin huzuru için güçlü karakollar şart.

Evvela, halkının yarısından fazlasının şehirlerde yaşadığı ve hızlı bir şehirleşmenin olduğu bir yörede (üstelik günümüz dünyasında) güvenliği jandarma karakolları üzerine bina etmenin doğru olup olmadığını iyi düşünmek gerekir.

Esasen huzur her şeyden önce ülkede “güven” unsurunu güçlendirmekten geçiyor.

Her zaman güvenlik tedbirlerini artırarak huzuru ve güveni oluşturamazsınız.

Ama “güveni” artırarak güvenliğin artmasını sağlayabilirsiniz.

Güven” ise ancak demokratikleşmeyle mümkündür.


Mısır’da darbe


Bekir Berat Özipek
’in belirttiği gibi, “Darbe bir ordunun kendi ülkesini işgal etmesidir”.

Darbe halkı teslim almaktır.

Mısır’da da böyle olmuştur.

Gerekçesi ne olursa olsun ve kime karşı yapılırsa yapılsın her darbe ancak kınanmayı hak eder.

Mısır’daki darbeyi kınıyorum.


enversezgin54@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums