- 18.06.2013 00:00
7 haziran günü Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan ile görüşen Abdullah Öcalan, “Şu âna kadar üzerime düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirdim. Umarım hükümet de kendi üzerine düşen sorumluluklara aynı ciddiyetle yaklaşır” şeklinde bir açıklama yaptı.
Daha sonra Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplantısının sonuç bildirgesinde bir dizi demokratik talep dile getirildi. Bu iki açıklama da hükümete bir uyarı niteliğindedir.
Ancak asıl uyarının bizzat burada yaşayan ve savaşın bütün yıkıcı etkilerine maruz kalan insanlardan geldiğini düşünüyorum. Pek çok insan barışa ve çözüme dair düşüncelerini netleştirmiş durumdalar. Elbette kaygılar da yok değil. Bu kaygıların temelinde hükümetin işi ağırdan alması vardır. Demokratik adımların bir türlü atılmamasının yarattığı endişe devam ediyor. Büyük çoğunluk silahlı mücadele döneminin geride kaldığını düşünüyor. Demokrasinin genişletilmesi yönünde atılacak en küçük bir adımın dahi barışa katkı yapacağını biliyorlar. İyimserlik ve barışa olan inanç günlük hayatlarını olumlu yönde etkilemiş
“Oyalama da bir yere kadar” diyorlar.
Batman’da kiminle konuşursanız konuşun genellikle aynı taleplerle karşılaşırsınız: Yeni anayasa, anadilde eğitim, yerinden yönetim, ifade özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesi vs.
Ancak biri var ki tüm öteki taleplerin önüne geçiyor: KCK tutuklularının serbest bırakılması.Özellikle, Belediye Başkanı Necdet Atalay’ın cezaevinde tutulmasını içlerine sindiremiyorlar. Burada her şey adeta ezberlenmiş. Boş laflara karınları tok. Artık adım atılmasını istiyorlar. Kendileri için, başkaları için.
“Hükümetin KCK davaları için alacağı tutum önemlidir. Bu iktidar için güven ve samimiyet testidir.”
Burada ihtiyatlı bir iyimserlik hâkim. Kalıcı barışın tesis edileceğine ve çözümün gerçekleştirileceğine dair bir beklenti var. Anlamadıkları tek şey hükümetin işi ağırdan almasıdır. Bütün kuşkularına rağmen hükümete inanmak istiyorlar. Tabii ki bu ancak yapılacak reformlarla mümkün olacaktır.
9 Nisan 2011 tarihinde Yeni Anayasa Platformu’nun (YAP) Batman’da düzenlediği “Anayasa”konulu toplantıya katılmış ve orada genç Batman Belediye Başkan Vekili Serhat Temel ile tanışmıştım. Geniş ve serin odasında görüştük. Kısa bir hâl hatır faslından sonra siyasi konuları konuşmaya geçtik. Buralarda belediye başkanları sadece “belediye başkanı” değildir; önemli birer politik aktördürler de aynı zamanda. Bu nedenle söyleyecekleri önem arz etmekteydi.
Soruyorum: Neden KCK davalarından tutuklu bulunan belediye başkanları ve öteki seçilmişlerin salıverilmesi üzerinde bu kadar titizlikle durulmaktadır?
Cevap şu: “Sık sık bazı hemşerilerimiz bana gelip, Başkan, henüz Belediye Başkanımız Necdet Atalay cezaevindeyken neye güvenip de silahlı güçler sınırdışına çıkıyorlar diye şikâyette bulunuyorlar. Oysa biz hükümete değil barışa inanıyoruz. Düşünün, halkın oyuyla işbaşına gelmiş Belediye Başkanı, Belediye Başkan Yardımcısı, beş Belediye Meclis üyesi ve yirmi beş Belediye çalışanı cezaevinde. Seçmen bu durumu asla kabullenmez. Hâlbuki Başkan’ın ve diğer arkadaşların cezaevinden çıktığını düşünün, o vakit itiraz edenler de kolaylıkla barışa ikna olurlar. Demek ki güven arttırıcı adımlar atmak çok önemlidir. Ben şu anda tam üç yıl yedi aydır vekâleten bu görevi sürdürüyorum. Seçilenlerin bu kadar uzun sürede cezaevinde yatmaları halk için kabul edilecek bir durum değildir... Bakın, biz burada bir belediyecilik hizmeti veriyoruz. Mutlaka bazı yanlışlarımız oluyor. Ancak sırf Belediye Başkanımız cezaevinde olduğu için pek çok kişi eksikliklerimizi bize söylemiyor. Bunun ahlaki olmadığını düşünüyor.”
Devam ediyor: “Ben şahsen örneğin Murat Karayılan’ın Urfa’da, Cemil Bayık’ın ise Diyarbakır’da siyaset yapmalarını çok isterim. Öteki arkadaşların da... Bu çok da güzel olur. Bugün biz Kürt meselesinin çözümü için adımlar atılmasını istiyoruz. Taleplerimiz gerçekleştiğinde bugün kullandığımız bazı siyasi argümanların geçerliliği kalmayacaktır. O hâlde geleceğin siyasetine de hazırlıklı olmalıyız. Bazen partimizin bugünkü politikasını kimi çevreler yanlış yorumluyor. Ya da biz tam anlatamıyoruz. Biz anadilde eğitimi talep ederken, bunu tüm insanlar için istiyoruz. Vatandaşlık tanımı için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bu adem-i merkeziyetçilik için de böyledir...”
Peki, ne yapılmasını bekliyorsunuz?
“PKK sınırdışına çekilerek gerekli adımı attı. Sıra hükümetin atacağı adımlara geldi.”
Son bir söz; insanlar kalıcı barışın yolunun “demokratik reformlardan” geçtiğini iyi biliyorlar.
enversezgin54@gmail.com
Yorum Yap