Kabataş'ta gemilerin (mi) battı!

  • 9.03.2015 00:00

Daha hiç kimseciklerin haberi yokken Kabataş iddialarını duydum. Dostane hislerle kendime arkadaş gördüğüm bir gazete yöneticisi bana Kabataş iddiasını ayrıntısıyla nakletti.

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bu alçak saldırının kamuoyuna duyurulması gerektiğine inandım. Ne var ki o arkadaş “Aile yazılsın, konuşulsun istemiyor.” dedi, mevzuyu kapattı. Onun da fevkalade üzgün olduğuna inandım.

Duyduklarımı yayın toplantısında mesai arkadaşlarıma naklettim. Herkesin gözleri doldu, yüreği parçalandı. “Haberleştirelim, röportaj yapalım.” dediler. Haklıydılar. Gazeteci dediğin, gerçeğin üzerine üzerine gitmekle, sonucu ne kadar acı olursa olsun somut bilgiyi kamuoyuyla paylaşmakla mükelleftir.

Huzursuzdum, vicdanım sızlıyordu. Mağdur kişinin yakınlarını aradım. Telefonda onlara hiç kimseye söylemediğim ve söylemeyi doğru bulmadığım bir cümleyi sarf ettim; “Gazetemiz emrinizde.” dedim. Bir kadına (başörtülü olsun ya da olmasın herhangi bir kadına) uzanan hain eller kırılmalıydı. Ulaşabildiğim yakınları, ısrarla bu olayın kendileri için çok büyük bir travmaya dönüştüğünü, duyulmasının sıkıntı doğuracağını ve toplumda da infiale yol açacağını söyledi. Hak verdim onlara. Zaten yapacak bir şey de yoktu. Sadece bir duyum, kulaktan kulağa yayılan bir dedikodu vardı ortada...

Aradan bir zaman geçti ve bir gün Kabataş hadisesinin haberi yapıldı. Mesele o kadar ayrıntılı anlatılıyordu ki, haberde yer alan bilgilere inanmamak mümkün değildi. Aile devreden çıkmış, medyadaki “görgü şahitleri” konuşuyordu. Elde somut belgeler olduğu, görüntülerin yayınlanması halinde toplumda infial oluşacağı söyleniyordu. Bu inandırıcı sözler vicdanı olan herkesi etkiledi, melun saldırganlar lanetlendi. O aşamada olması gereken de buydu.

Maalesef konu politikacıların ağzına çiklet olunca ve oradan kamplaştırıcı bir üslup üretilince mesele insanî olmaktan çıkıp siyasî bir boyuta büründü. Ne var ki saldırı iddialarının ispatına dair somut bir fotoğraf, görüntü, görgü şahidi vs. bulunamıyordu. Aradan günler geçiyor, aylarca süren “Bu cuma görüntüleri yayınlayacağız” iddiası buzluktan bir türlü çıkarılamıyordu.

Ve tam bu aşamada ortaya acı gerçek çıkıverdi. Bir TV kanalının haber bülteninde yer alan görüntüler hakikati gözler önüne seriyordu. Ne 70-80 kişilik çıplak eylemciler vardı ortada, ne dövülen bebek ve yerlerde sürüklenen anne. İddiaların aksine, hanımefendinin eşi, aracıyla olay mahalline geliyor, çocuk arabasını bagaja koyuyor ve aile mutlu bir şekilde Kabataş’tan ayrılıyordu. Olay yerinden sağ salim ayrılan çiftin iddia edildiği gibi alçakça bir saldırıya maruz kalmadığı çok açık ve netti.

Tam kırılma noktası şudur: Aylarca Kabataş olayı üzerinden siyaset yapanlar, medyaları vasıtasıyla yalanda ısrar ediyor. Ve herkesin de bu yalana iştirak etmesini bekliyorlar. Olacak şey değil. İddia ortaya atıldığında kendi kardeşine saldırılmışçasına isyan edip tavır koyanlar, meselenin yalana dayandığını gördükten sonra niçin o yalanda ısrar etsinler ki!

Fidel Okan Bey’in gazeteci arkadaşına “Zaten yakında gelinin ailesinden birileri konuşmaya başladığında, ki bu olacak… Savunacak hiçbir şeyi kalmayınca ‘Kabataş yalancısı’ olarak ömrünün sonuna kadar o gelinle beraber anılacak… Tüm bunlar yaşanmadan belki yapacağı son bir şey vardır… Basit bir şey… Sadece bir özür…” demesi aslında Kabataş olayı ile yüzleşmek için iyi bir fırsattı.

Hatta Fidel arkadaş, Sümeyye’ye suikast iddiasının da kocaman bir yalan olduğunu, düzmece senaryolarla yapılan yayınların bir gün hesaba çekileceğini söylüyor. Yerden göğe kadar haklı.

Kanaat-i acizaneme göre meseleyi daha fazla uzatıp saldırıya maruz kaldığı iddia edilen hanımefendi ve onun ailesini rencide etmek doğru değil. Burada asıl mercek altına alınması gereken goygoycu medya ve ondan bu çanakçılığı her daim bekleyen siyaset.

O siyaset ki her hadisenin kendine yontulmasını istiyor, her mevzuyu siyasî emeli için kullanmayı arzu ediyor.  Bunlardan birine, hem de dönemin en sembolik yalanlarından sayılacak olanına, geçen hafta şahit olduk. CHP Milletvekili Umut Oran kendisiyle ilgili iddiaları belgeleriyle çürüttü ve Twitter’ın gönderdiği belge sayesinde görüldü ki Fuat Avni adlı Twitter fenomeni ile Oran arasında hiçbir yazışma yapılmamış. Twitter mesajları üzerinden Cumhurbaşkanı’nın kızına suikast yapılacağı iddiası zaten tel tel  dökülüyordu. 140 karakterlik alana 185 karakter mesaj yazan kumpasçı, bu işleri bırakıp bir sirkte palyaçoluk yapmalı. Ya bunu haber (!) yapan kafalar? Adam,  tarih (date) yerine ‘history’ yazıp bilgisayar literatürünü altüst ederken kendi beceriksizliğini de ortaya koymuş; ama yandaş medyanın Pinokyoları hiçbir gerçeği umursamıyor ki!

Son bir yılda yapılan yalan haber sayısı yüz yıllık yalanlara bedel.  Ve bunu maalesef kendini “dindar nesilden” sayanlar yapıyor. O “muhafazakâr” kişilere şöyle demek boynumuzun borcu: “Arkadaşlar, yalanlarla inşa ettiğiniz medya geminiz Kabataş’ta battı. Anlayın artık!”

Anlayın artık; aylardır yaptığınız yalan haberlerin makyajı bir bir dökülüyor ve dökülecek. Hidayet Karaca’yı bir dizi senaryosundan hapse attırmak, Mehmet Baransu’yu darbe belgelerini yayınlamaktan içeri attırmak için uydurulan suçlar peşinizi bırakmayacak ve tarih huzurunda hesap veremeyeceksiniz. Hrant Dink cinayetinin üzerinden 8 yıl geçtikten sonra dosyadaki somut gerçekleri altüst etmeniz, gerçek ihmali olanları koruyup kollamanız, Ramazan Akyürek ismi üzerinden kumpas kurup masum insanlara en aşağılık suçları atmanız sizi kurtaramayacak. Her yalanınız Kabataş olup suratınızda patlayacak, her gerçek, gemiciklerinizde yeni delikler açacak. Yarın evlatlarınızın yüzüne bakmaktan utanacağınıza, şimdi Allah’tan utanın ve iftiralarla yürüttüğünüz yoldan geri dönün; zira yalan-dolanla attığınız adımlar hem size zarar veriyor; hem de temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz (ama temsil etmediğiniz) değerlere…


Bir kerecik olsun estağfirullah de  artık  

Hafta içinde Tayyip Erdoğan bir programa katılıyor ve adamın biri “Hoş geldin Allah'ın elçisi!” diye bağırıyor. Meczup mudur, deli midir bilinmez; ancak Erdoğan'ın “Tövbe estağfirullah” demesi “Hemşerim sen ne yapıyorsun, Allah'ın elçisi peygamberlerdir ve son peygamberi Hazreti Muhammed (sas)'dir” diyerek itiraz etmesi gerekiyor. Tık yok. Ne o esnada, ne daha sonra…

Bu tekil bir hadise olsa o çılgın (ve sapkın) lafın duyulmadığına, haddini aşan adamın kaale alınmadığına hamledilebilir. Ne var ki benzer sözler çok söylendi ve maalesef Tayyip Bey hep sükût etmeyi tercih etti. Elinizi vicdanınıza koyun, kendinizi siyasetin alevli tartışmalarından tecrit edin ve şu cümlelerin bir tövbe gerektirip gerektirmediğine karar verin: “Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider.” (Düzce Milletvekili Fevai Arslan), “Sayın Erdoğan bizim için adeta ikinci peygamberdir.” (AK Parti Aydın İl başkanı İsmail Hakkı Eser), “Başbakan'ımıza (Erdoğan'a) dokunmak bile ibadettir.” (AK Parti Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin), “Allah emri vermiş, ne sen durdurabilirsin ne ben.” (AK Parti Şanlıurfa Milletvekili aday adayı Mustafa Göktaş). Zaten Erdoğan bir konuşmasında rahmetimiz gazabımızı geçmiştir diyerek hadis-i kutsiyi de tevil etmişti. Buna benzer şirk kokan çok laf söylendi, tek tek yazsak bu sütuna sığmaz.

Geçenlerde AK Partili bir belediye, Erdoğan'ın doğum gününü kutlamak için program düzenledi. Afişler hazırlamışlar; o afişteki kırmızı güller, okunacak ilahiler tastamam bir “kutlu doğum” çağrışımı yapıyor. Bu afiş ortaya çıktığında eleştiriler yapıldı. Neyse ki çığ gibi büyüyen tepkiler üzerine belediye afişleri kaldırdı.

Kim ne derse desin; üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Her yerde meczuplar çıkabilir ve haddini aşacak sözler sarf edebilir; ancak tevhid akidesi taşıyan her insanın buna müsaade etmemesi, şakşakçıları itidale davet etmesi gerekir.

Efendiler efendisi (sas) kendisi için ayağa kalkanlara bile sitem ediyor “Acemlerin büyüklerine ayağa kalktığı gibi bana ayağa kalkmayın.” diyerek tevazuda herkese örnek oluyordu. Bir müminin diğerini yüzüne karşı övmesi karşısında “Kardeşinin boynunu kırdın” diyerek itab ediyordu. Şimdi ölçüsüz övgüler hiç kimseyi rencide etmiyor. Estağfirullah elfü elfi estağfirullah!..

.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums