Geç bu işleri Ahmet Altan!

  • 8.02.2015 00:00

 Sanırım ailemin yanından ilk kopuşum üniversiteyi kazandığım zaman olmuştu. Üniversiteyi başka bir şehirde kazanmıştım ve bu benim için aynı zamanda yeni bir hayatı ifade ediyordu. Hani size olur mu bilmiyorum ama yıllar boyu yaşadığınız bir yerden koptuktan sonra geriye dönüp selam vermeye dahi uğradığınız da her şeyin bıraktığınız gibi olmadığını anlarsınız. Taraf maceramı biraz buna benzetiyorum ben.


Sağolsun Cemil Barlas’ın teşvikleriyle HaberX’te birkaç senedir yazıyor ve röportajlar yapıyordum. Zamanın birinde şimdiler de gitmiş olduğu güzergahı şaşırarak izlediğim insanlardan biri olan ve o vakitlerde Taraf’ta Pazartesi röportajlarını yapan Neşe Düzel’e bu sefer ben röportaj yapmak için mail atmıştım. Düzel ise kimseye röportaj vermediğini ama görüşüp bir kahve içebileceğimizi söylemişti. O kahve sözü yemek oldu ve yemekte Neşe Düzel’den gelen tekliften sonra HaberX’i bırakıp Taraf’ın İzmir muhabirliğine adım atmıştım.

Taraf’a girişim bundan ibaret. O buluşmadan önce açıkçası böylesine yeni bir maceraya doğru sürükleneceğimi hiç hayal etmemiştim. 1,5 sene İzmir muhabirliğiyle başlamış olduğum ve daha sonrasın da Ege muhabirliğiyle sonlanan Taraf maceramın başlangıcı bundan beri geliyor. 1,5 sene içinde Taraf’la yaşamış olduğum iyi veya kötü birçok anımız oldu, daha sonradan her şeyin samimiyetsizce olduğunu geç anlasak da geçmişe olan saygıdan ötürü bunların konuşulmasını doğru bulmuyorum.
Bugünden bakıldığında Taraf artık paralel yapıya hizmet eden, birisinin Türkiye’nin Halleri köşesinden Erdoğan’ı Hitler’e benzettiği öbürünün ise Gezi Olayları’nda polis tomalarının üstünden inmeyip Taraf’a yazar olduğu ve dolayısıyla halkın gözünde itibarını yitirmiş bir gazete. Benim için ise haberlerimin çıktığı gazeteleri sakladığım, çalıştığım dönem boyunca pek de bir işe yaramayan sözleşmesini hiç değilse kendime duyduğum saygıdan ötürü tozlu raflarda sakladığım ve uzun zamandır birinci sayfasına bakmak dışında okumadığım bir yayın organı.

Şüphesiz ki her ne kadar Taraf’ta çıkan o sansasyonel haberlerin büyük bir kısmı düzmece olsa da, o skandal haberlerle paralel yapıya farkında olunmadan büyük bir hizmet verilmiş olsa da kısacası dibine kadar kandırılmış olsak da Taraf’ı Taraf yapan belki de en önemli etkenlerden biri Ahmet Altan’dı. Yaklaşık 2 aydır belki de özüne dönüşünü hatta ve hatta gerçek yüzünü görme şerefine nail olduğumuz Ahmet Altan.

Evet Ahmet Altan yaklaşık son iki aydır popülizmin dibine batarak ve artık Yeni Türkiye’de pek de bir anlam ifade etmeyen egolu ve narsizmin doruklarında nefes almadan televizyonlara çıkıyor, röportajlar veriyor. Kendisinin muhtemelen içinde yaşamış olduğu hırslardan meydana gelen Stockholm Sendromu seneler önce “Atakürt” yazısıyla kovulmuş olduğu “Türkiye Türklerindir” gazetesine suskunluğunu bozmasıyla başladı. Birkaç sene önce Erdoğan’ın Altan’a “kof kabadayı” yazısından ötürü 50 Bin Liralık dava açmasında demokratlar olarak Erdoğan’a davayı geri alması için çağrıda bulunmuştuk. Belki de özetle tarihin tekerrür etmesinden ziyade başka bir sözle açıklanamayan bir şekilde Ahmet Altan modası çoktan geçmiş bir kof kabadayılıkla Hürriyet’e vermiş olduğu röportaj da “Baransu’yu bıraksınlar beni içeri alsınlar” şeklinde bir şeyler söylemişti.

Öyle ki bugünün Türkiye’sin de çoktan tedavülden kalkan bu tarz sloganlarla Altan’ın son romanının satış rakamları arttı mı bilemem ama şu bir gerçek ki bu söz Altan’ın Taraf’ta yazmış olduğu sıradan bir yazı kadar bile gündem oluşturamadı. Aynı röportaj da Taraf’taki parasızlıktan yakınan Ahmet Altan bir muhabire günün sonunda yol parası için cebindeki 10 Lirayı verdiğini ifade ediyordu. Haksız değildi 1,5 sene boyunca neredeyse karın tokluğuna dahi çalıştığımız bile diyemeyeceğim bir gazeteyi bugün kandırıldık itirafını yapıyor olsak da bir dava kürsüsü olarak bellemiştik. O kadar ki kovulduğu gazeteye dahi kişisel hırsları adına böyle bir röportaj veren Ahmet Altan’ın aynı Baransu’ya sahip çıktığı gibi bizim de emeklerimizi cebindeki son para nostaljisinin ve duygu sömürüsünün içine batmadan savunmasını görmek isterdik. Ne yazık ki öyle olmadı.

Elindeki viskiyle kaykılarak Hürriyet’e vermiş olduğu bu röportajda 10 Liranın lafı olmazdı belki de. Ya da aynı şekilde bu röportajın hemen sonrasın da Zaman’a vermiş olduğu pozda elindeki kahvenin değeri kadardı 10 Lira. Vermiş olduğu bir sunumda gazeteciliğin %99’unun alçaklık ve korkaklık olduğunu söyleyen Ahmet Altan’ın geriye kalan %1’lik cesarete sahip olup da Zaman’daki röportajında paralel yapının gizlice dinlediği milyonlardan, KPSS Skandalı’ndan, insanların en özel mahremlerinin bile açık edildiğinden, devletin en gizli toplantısının dahi gizlice dinlenip nerelere servis edildiğini sorgulamasını beklerdik. Ne yazık ki bu da umduğumuz gibi olmadı.

Şimdilerde ise Ahmet Altan televizyonlarda HDP’ye oy vereceğini söylüyor. Günün birinde kendi köşesinden ifade ettiği üzere Selahattin Demirtaş’ın haberlerinin artık Taraf’ta basılmayacağını, ambargo koyacağını söyleyen Ahmet Altan oyunu vereceği partinin sansür uyguladığı parti olduğunu ifade ediyor. Kovulduğu gazeteye röportaj vermesinden yola çıkarak belki de bu tutumunun da kendisi için çok tutarlı olduğunu söylesek pek de abartmış olmayız. Sanırım doğru ifade etmiş bile olabiliriz.

Birkaç gün önce yine televizyondaydı Ahmet Altan. Geçmişte “Eğer hükümetle Cemaat siyasi iktidar kavgasına girerse, Cemaat siyasi iktidarı paylaşmak isterse ben hükümeti desteklerim. Hükümet, isterse MHP hükümeti olsun, benim için fark etmez. Siyasi iktidara sadece siyasi aktörler, siyasi partiler talip olabilir, siyaset dışı bir güç siyasi iktidardan pay talep edemez, siyasi bir iktidar istiyorsa siyasi partisini kurar. Eğer hükümet, devlette görevli insanları Fethullahçı diye fişlerse, onların hak ettikleri halde yükselmesine izin vermezse ben Cemaat’i desteklerim. Çünkü herkes inancında özgürdür, buna kimse karışmaz, kimse kimsenin önünü inancından dolayı kesemez. Eğer Cemaat’ten birileri devlet içinde geldikleri mevkileri, o mevkiin gereklerine göre değil de Cemaat’in isteklerine göre kullanmaya kalkarsa, bu yüzden işinden olursa, onu görevden alan hükümeti desteklerim.” diyen Ahmet Altan artık hangi kanıtla inanacaktır pek kestiremesek de devletin içine sızmış ve sızmanın sonucunda hükümeti devirmeye kalkışarak bir darbe planı ortaya koyan paralel yapıyı destekleyen bir televizyondaydı. Başbakan diye birinin olmadığından, Bebek sakinlerinin dahi artık o kadar göstermediği laiklik hassasiyetinden, Çözüm Süreci sayesinde üç senedir insanların ölmediği bir süreci siyasi risk alarak başlatan ve barışa çok yaklaşmamıza en büyük vesile olan Erdoğan’a duyduğu nefretten bahsetti. Kısacası her gün Sözcü de okuduğunuz haberlerin aynı Sözcü dilini esirgemeden kullanarak özetini geçti.

Neyse ki Türkiye toplumu artık eskisi gibi değil. Sağduyusunu koruyan, bir nifak tohumuyla ayrışmayan aksine bütünleşen, toplumun reform talep ettiği ve tepeden değil tabandan değişen, yenilenen bir ülkenin toplumuna sahibiz. Klavyenin başından aynı Gezi Olayları’nda olduğu gibi demodeliğini çoktan ilan etmiş “No Pasaran!” yazılarının söze çevrilmişbir hükmü karşılık bulmuyor bu toplumda.

Taraf’ta çalışırken kendisiyle hiç karşılaşmasam da etrafımdaki insanlarla konuşurken duymuş olduğum yakınlıktan ötürü “Ahmet Ağabey” diyerek bahsettiğim bir insanın durdurulamaz çöküşüdür bu. Bu saatten sonra hazır seçimlerde yaklaşmışken Ahmet Altan’ın son durağı “Oy Ver” reklamları bile olsa şaşırmamak gerek. Ama bu sözleriyle dahi toplumda bir ses uyandıramayan, gündem olamayan bir insana karşı bu toplumun sessizliği “Geç Bu İşleri” demekten de öte olmasa gerek.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums