- 22.11.2012 00:00
Bir şarkı olsaydım beni Nükhet Duru’nun söylemesini isterdim. Çünkü o, şarkı söylemiyor şarkıya adeta thai masajı yapıyor. Sadece parmaklarıyla değil, avuç içleriyle, kollarıyla, dirsekleriyle şarkının vücudu üzerinde dolaşıyor. Bastırıyor, geriyor, büküyor, gevşetiyor. Nükhet Duru’nun dilindeki şarkının hiçbir notasının, hiçbir hecesinin hakkı yenmiyor. Portedeki sus işaretinin bile sesi duyuluyor, varlığı hissediliyor.
Benim için bazı film sahneleri vardır, yaşadığım her benzer ânı ipotek altına almıştır. O sahnenin koşulları gerçekleştiğinde bir anda film karesinin içinde bulurum kendimi. Bu sahnelerden biri de American Psycho filiminde Christian Baletarafından canlandırılan Patrick Bateman’ın Huey Lewis, Phil Collins ve Whitney Houstonalbümlerini dinlerkenki hâlidir. Manhattan’da bir beyaz yakalı olan Patrick, şarkıları bütün duyu organlarıyla hisseder, adeta notaları ve sözleri görür gibi içine girerek tutkuyla yorumlar yapar.
Orhan Gencebay ile Bir Ömür albümüyle ilgili yazdığım yazının ardından tanışma şerefine erdiğim Nükhet Duru’nun Tam Zamanında albümünü dinlerken kendimi müzik setinden gelen Whitney Houston karşısında kendinden geçen Patrick Bateman gibi hissettim. Albümle ilgili bugüne kadar çıkan haberlerin de “efsane geri döndü”den öteye gitmediğini görüp sinirlendim. “Nükhet Durular değil albüm yapmamak, ölseler bile gitmezler ki, geri dönsünler” laflarıyla dolan kafamı bu hafta size boşaltayım istedim.
Tam Zamanında Nükhet Duru’nun, günümüzün koşullarında dört albümlük malzemeden kurduğu ziyafet sofrası adeta.
Albüme yedi şarkı veren Sezen Aksu Ajda Pekkan’ı bile baştan çıkarmayı başarmıştı ama Nükhet Duru’yu yoldan çıkaramamış, Dikine Dikine’yi bile Nükhetçe söylemiş.
Nükhet Duru gibi göz, daha doğrusu kulak kamaştırıcı seslerin karşı karşıya olduğu en büyük tehlike kendi seslerine hayran olmaları ve okudukları şarkıya konsantre olamamaları ihtimalidir. Piyasada, sesi efsane olan ama kendisi efsaneleşemeyen şarkıcılardan Nükhet Duru’yu ayıran şey Hicran ile tango yaparken, Sizli Bizli ile dertleşmesi, Menekşe’nin kokusunu, Gökkuşağı’nın tayflarını hissetmesi ve hissettirmesidir. Bu Şehirde’yi YouTube’dan kaçak göçek dinlemekten bizi kurtardığı için de ayrıca teşekkürü hak ediyor.
Türkiye’nin gerdanlığı
Renklerin, şehirlerin, isimlerin, pantolon paçalarının ve hatta bıyıkların bile politik olarak konumlandırıldığı, insanları düşman kamplarına ayırdığı ülkemizde temiz bıraktığımız beş şey var:Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Emel Sayın, Nilüfer ve Nükhet Duru.
Ben bu beşibiryerde mücevherinin Tanrı tarafından Türkiye’nin gerdanına takıldığını düşünüyorum. Bizi ikna edemeyecekleri şey olmayacağına inanıyorum. Bu yazıyı yazarken iki, siz okurken beş, bu gazete kesekâğıdı olduğunda altı ve çöpe atıldığında dokuz genç insan salakça bir savaşta ölmüş olacak belki de. Nükhet Duru bu savaşın kurbanlarından Ceylan için de bir şarkı söylüyor. Annesinden, iftarda makarna yapmasını isteyen, Ramazan mukabelesini okuduktan sonra evinin bahçesindeki havan topuna dokunup temizliğiyle yakışmadığı bu kirli dünyayı terk eden Ceylan için. Acaba gerdanımızdaki mücevherden daha fazlasını istesek çok mu ileri gitmiş oluruz.
Çıksalar; silaha, mayına, operasyona, baskına hatta çözüme ve barışa gerek yok. BİZ VARIZ! deseler.Aynı Dağın Yeliyiz’e seçimlerde artı beş puan veren duygulara açık insanlarımız, onların yapacağı bir şarkıya 100 puan vermez mi?
Bence verir. Bu kepazeliğin bir şarkılık canı var.
***
Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon
Anabilim Dalı Başkanı, Ruh ve Sivil
Hastalıkları Mütehassısı
sivilayabla@gmail.com
Yorum Yap