- 4.10.2012 00:00
oru: Sevgili Sivilay Abla; televizyonlarda vatandaşla yapılan sokak röportajı programları var. Sunucu basit bir soru soruyor. Hemen hemen kimse cevap veremiyor. Birinde sunucu “Dışişleri Bakanı kim” diye sordu. On beş kişi doğru cevap veremedi. Bir başkasında “İstiklal Marşı’nı kim yazdı”sorusuna en çok verilen cevap “Mustafa Kemal Atatürk” oldu. Nereye gidiyor bu memleket. Eğitim şart diyeceğim ama mikrofon uzatılanların çoğu eğitimli insanlar gibi görünüyor. Hatta üniversite öğrencisi olduğu belli olan çok kişi var. Sizce çözüm için eğitimden başka ne şart? (Buğra Topaloğlu)
Cevap: Sevgili Buğra; bu ülkede güzel olan bir şey varsa Atatürk yapmıştır. Bu bilgi ışığında İstiklal Marşı’nı yazsa yazsa Mustafa Kemal Atatürk yazmıştır diye düşünenleri kınamamalıyız. Hem biliyorsun Atatürk olmasaydı o marşın adı National Anthem, senin baban Paul ve senin adın daJonathan olacaktı. Bu nedenle tüm hayatımızla ilgili büyük bir Atatürk parantezi açabiliriz.
Öte yandan TRT’nin tek kanal olduğu yıllarda yapılan “Yetenek Sizsiniz” programlarının ilkel sürümlerinde altmış yedi ilimizi (o zaman Bayburt, Yalova il değildi) ilçeleriyle beraber sayan “dehalar” keşfedilirdi. Ancak artık şapkadan tavşan çıkaramayana puan vermiyorlar. Yani sokak röportajlarında Dışişleri Bakanı’nın adını bilmeyenler var diye kaygı duyulacak günlerde değiliz. Parkta kaybolunca evin yolunu bulmak için babasının annesinin adını soyadını bilmesi gereken çocuk gibi bir durum mu var? Yurtdışına çıkan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı geriye dönüş yolunu bulamazsa sınırdaki polislere “amca ben Abdullah Gül’ün halkıyım” mı diyecek?
Keşke sınava tabi tutulanlardan biri soruya “neden?” diye cevap verse. Bu cevap karşısında sunucunun yüzünün alacağı şekil, tüm köşeye sıkıştırılmış ve rezil edilmiş vatandaşların intikamının resmi olacaktır.
Seçimlerde kime oy vereceğini nereden bilecek diyenlere de cevabım hazır. Hâlinden memnun ise mevcut durumun korunması için iktidar partisine oy verir. Yok değil ise diğer partilere bakar. Buna üşenir ise kendine yakın hissettiği birinin yazdıklarına konuştuklarına bakar. Hiç okumaya, dinlemeye tahammülü yoksa mahalleden, işyerinden birine gider sorar. Ya da hiç oy vermez seyirci hakkını kullanır.
Yıllar önce bir dostum anlatmıştı. Sosyeteden tanıdığı bir kadın ona şöyle demiş: “Hiç haber izlemiyorum. Altı ayda bir Soner Yalçın’ın yanına gidiyorum. O da bana özet geçiyor.”
Bence çok sağlıklı bir durum. Bugün aynı kişi bana gelse “siyaset hiç cool değil. Lady Gaga cool”derdim.
Bana göre vatandaşın bilmesi gereken temel bilgiler şunlar:
• Kazaya sebep olmamak için trafik kurallarına harfiyen uyulması gerektiği;
• Yere tükürmemesi ve sokakta gezdirdiği köpeğinin kakasını toplaması gerektiği;
• Çocukların ve eşlerin dövülmemesi gerektiği.
Sevgili oğlum, sorarım sana. Yetmiş beş milyon insanın bakanlar kurulunu bir çırpıda saydığı bir Türkiye’de mi daha mutlu olurdun, yoksa yukarıda saydığım üç kuralın harfiyen bilindiği ve uygulandığı bir Türkiye’de mi?
Üreten kadını kıskanan anne
Soru: Sevgili Sivilay Abla; ODTÜ’den mezun oldum. Sonra Amerika’da sosyoloji mastırı yaptım. Evlendim ve henüz çalışmaya başlamadan bebeğim oldu. Karşı komşum Boğaziçi mezunu. Bir GSM şirketinde çalışıyor. Her sabah giyiniyor kuşanıyor, arabasına atlayıp işe gidiyor. Onu bu şekilde görmek, üretim hayatında olamamak beni mutsuz ediyor. Ne önerirsiniz? (Aslıhan Erol)
Cevap: Sevgili Aslıhan; senin komşun her sabah işe gidip ergen çocuklara daha fazla kontör nasıl satarız; kitaba, muza harcamaları gereken harçlıklarını nasıl cebe indiririz davası için kafa patlatıyor. Kıskandığın üretim bu. Bence kıskanma, bebeğini sev.
***
Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon
Anabilim Dalı Başkanı, Ruh ve Sivil
Hastalıkları Mütehassısı
sivilayabla@gmail.com
Yorum Yap