“Süreç”in eline hiçbir kelime su dökemez o bir klasik artık, ama son günlerin moda kavramı “statü”.

Herkes statü diyor, başka bir şey demiyor.

Milliyetçiler, statükocular, liberal-demokrat kimlikleriyle bildiğimiz kimi kanaat önderleri...

Kendi aralarında “Öyle bir kupon yaptım ki bu hafta” diye mavra yaparken, beni görünce“Nereye gider bu işin sonu” muhabbetine bağlayan eş-dost-ahbap...

Ve elbette 80 küsur senedir kendilerine “Statün kadar konuş” muamelesi yapılan Kürtler...

Hepsi “kandırılıyoruz” hissiyatı içinde ve farklı maksatlarla aynı soruyu soruyor: “Ne yani PKK bunca senelik mücadeleyi hiçbir şey almadan bitirecek mi?”

Bu sorunun neticede çıktığı kapı ise statü.

Herkesin takılıp kaldığı statü meselesine, şu âna kadar anlaşılan o ki bir tek Öcalan takılmıyor.

İmralı tutanaklarında okuduk, BDP’liler demokratik özerklikle ilgili nabız yoklaması yaptığında, Avrupa Yerel Yönetimler Sözleşmesi’ne konan şerhin kaldırılmasının yeterli olduğunu söylüyordu Öcalan.

Kendisinin özgürlüğüyle ilgili mevzu açılınca ise “Bu sürecin sonunda herkes özgür olacak”diyordu.

İlk söylediği Kürt cenahının kimi önde gelenlerini mutsuz etti, “Ucuza gidiyoruz” söylemiyle gaz verdiler tabanlarına.

İkincisi ise çözüm karşıtı Türkler için koz oldu, “Demek ki Öcalan efendiye özgürlük sözü verilmiş” diye hükümete karşı taarruza geçtiler.

Şimdi BDP’liler Newroz’da “Öcalan’a özgürlük- Kürtlere statü” sloganıyla yapacaklar kutlamaları.

Öcalan’ın “Hepimiz özgür olacağız” dediğini okuduğumda, bunun içinde sadece Kürtlerin değil biz Türkler de dâhil bu topraklarda yaşayan herkesin olduğunu düşündüm.

Çünkü sadece Öcalan, hapisteki KCK’lılar, Kürtler değil, bizler de özgür değiliz bu memlekette.

Ve o özgürlüğün nasıl geleceği de “Ne yani PKK bunca senelik mücadeleyi hiçbir şey almadan bitirecek mi” sorusuna verilen cevapta var.

O soruya Öcalan ve hükümet aynı cevabı verdiler ve anlaştılar: “Demokratik Türkiye.”

Öcalan’ın mektubu Kandil’e ulaştıktan sonra Murat Karayılan da “kazan kazan süreci” diye tanımladı şu anki vaziyeti.

İşte bu nedenle giderek daha inandırıcı hâle gelen, büyük bir barış sürecinin başındayız.

Demokratik Türkiye filan anlaman ben, somut konuş diyenlere izah edeyim.

Yeni, demokratik Türkiye kurulacak.

Peki, PKK bunun karşılığında ne mi alacak?

Cumhuriyet rejiminin kuruluşundan bu yana kendisine tanımadığı bir hakka sahip olacak ve yasal olarak tanınıp siyaset yapabilecek.

Ondan sonra siyasi mücadeleyle, eğer istiyorsa o statünün mücadelesini verecek.

Aslında kurulacak demokratik Türkiye’de yalnız Kürtlerin değil, biz Türklerin de statü mücadelesi vermesi gerekecek.

Çünkü bizim de yeni bir statüye ihtiyacımız var bu memlekette.

Hükümetin Öcalan ile yaptığı anlaşmanın özeti budur: Hepimize özgürlük, hepimize statü...

Okumak isteyip okuyamadığım kitaplar

Kendilerine her hafta çıkan yeni kitapların yağmur gibi geldiği meşhur köşe yazarlarını hep acayip kıskanmışımdır. Bir gün ben de okuduğu kitaptan iki satır bahsetmesi için yayınevlerinin can attığı köşe yazarlarından olmak için senelerdir bekliyorum. Ancak artık bu merhaleye ulaşmaktan umudu kestim. Onun için onlar gibi okuduğum değil, okumaya can attığım ama okuyamadığım kitapların çetelesini yapmaya karar verdim. Belki mesajım alınır...

Konstantıniyye Notları / Cüneyt Ayral / Bence Kitap
Şifrepunk / Julian Assange / Metis
Giden Bir Kedinin Ardından / Ferit Edgü / Notos kitap
Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca / Behçet Necatigil Kendi sesinden şiirler / YKY

oraldem@gmail.com