Rus ruleti

  • 4.06.2012 00:00

 Sanki farklı toplumsal kesimlerle Başbakan Erdoğan arasında bir Rus ruleti oynanmaya başlandı son zamanlarda. “Haklar” uğruna göze alınmakla birlikte canlara mal olan bir dehşet, sözünü ettiğim.

Başbakan Erdoğan’ın kürtaj ve sezaryen üzerine açıklamaları kimi kadınlar ve feminist gruplarca tepkiyle karşılandı. Bu tepkinin “kürtaj hakkımız” şeklinde dile gelişini eleştirdim bir önceki yazımda. Kimi okuyucularımız sitemkâr mesajlar gönderdiler. Bu sorularda öne çıkan soru şu: Yaratılmış beden görüşüne, ahiret inancına sahip olmayan bir kadın niye “bedenim benimdir” diye düşünmesin...

Frankfurt’tan yazan Merve Kazokoğlu’nun haklı olarak altını çizdiği gibi, zor bir müdahalenin kadının duygusal ve fiziksel problemleri hesaba katılmadan, bir de “Uludere” ile kolajlanarakkonuşulmasının kimi kadınları bedenlerine dönük sorgusuz sualsiz yaptırım iradesi karşısında bir tavır ortaya koymaya sevk etmesi son derece anlaşılır. Bütün bu tartışmaların kürtaj gibi konulara kadın bakış açısıyla da yaklaşılmasına bir katkısı olur diye umuyorum.

Merve Hanım’a cevaben yazdığım üzere, ben doğal olarak Müslüman’ca bakmaya çalışıyorum kürtaj gibi konulara, fakat bu bakışımı da mesela ateist bir kadına dayatmaya hakkım olamaz. Yaratılmış, değerleri olan beden görüşüm nedeniyle kürtaja başka bir açıdan bakma sorumluluğum var, cenin perspektifinden... Ancak bu soruna aynı zamanda dinî inancı olsun ya da olmasın (mesela tecavüz sonucu hamile kaldığı için) kürtaj riskini göze alacak kadar bedenine yabancılaşmış ve benliğinde açılan yaralarla merhamet yoksunu bir toplumda yaşamaya terk edilen kadınlar açısından bakmaya çalışmayı da önemli buluyorum. Sözkonusu olan insan canıysa, (bazen ensest eseri) tecavüz hamilelikleri yüzünden canından vazgeçmeye hazır kadınların varlığı hesaba katılmalı.

Bana kalırsa doğmuş olmak büyük bir bağıştır ve ihtimallere açıklıktır. Bir şeyler değişebilir, gelişebilir, doğmuş olmanın inayetiyle. Cenin ise gelişmeye yüz tutmuş bir insandır, can başladı sürüyor, bir geleceğe ilerliyor.

Olağan koşullarda hamile kalan bir kadın kolaylıkla kürtajı düşünmez. Dolayısıyla kürtaj bir açıdan da mahrem bir konu. Herhangi bir kadının öyle kolay kolay kürtaj masasına yatmayacağı gerçeğinden hareket edince, riskli operasyonun kaba yasakçı bir muhakemeyle değerlendirilemeyeceği açık; yasağa rağmen kimi kadınlar kürtaja başvurmaya devam edecek. Bu açıdan da “kürtaj şu koşullarda haramdır” desek bile asıl sorun, kadınları merdiven altı operasyonlarına mecbur bırakan sebeplere bağlı olarak sürecek.

Kürtaj serbestîsinin sebep olduğu bir başıboş can alan düzen de var ki insanlar tedirgin oluyorlar. Litvanya’da yaşayan şair arkadaşım Emine Kocabaş Kılınç’ın bir haberi yayımlandı Dünya Bülteni’nde: Birkaç gün önce kürtaja karşı yürümüş Katolik Litvanlar. Taşınan bir pankart ilginç:“Yasaklanmış büyük keder.” Kürtaj serbestîsi burada hayat hakkına konulan bir tür yasakla cenin açısından keder kaynağına dönüşüyor.

Diğer taraftan kürtajın siyasal iktidarlar tarafından araçsallaştırılmasıyla sökün eden problemler deFoucault’yu hatmetmiş olmadan teşhis edilecek kadar açık seçik. Devlet dili, düşünsel ve duygusal açıdan çok farklı noktalardan bakan kadınları salt bir “taşıyıcı” olarak gösteren kuru ve sert tonuyla, tepki çekiyor. Kullanılmakta olan, birtakım ezberleri bozmayı zorlaştıran hazır bir dil. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün açıklamaları ensest tecavüzü kurbanı kadını salt taşıyıcı bir robot gibi gördüğü hissini uyandırıyor, derinde daha farklı düşünüyor da olsa. Fıkıh otoritelerinin söylemlerinin de çoğu zaman bebeği rahminde büyüten kadının ruhsuz, duygulardan yoksun bir robot gibi görüldüğü kuru bir üslup içerdiğini düşünüyorum. Bu söylemleri kürtaja dinî bir perspektiften bakan kadınlar anlayışla karşılayabilir. Ancak, dinî beden görüşüne mesafeli ya da uzak düşmüş bir kadına tecavüzcüsünün bebeğini doğurması yasayla nasıl buyrulabilir...

Kürtaj kadın bedenini de ilgilendiren bir müdahale olduğuna göre, kadınların hissiyat ve tecrübelerini de içine alacak şekilde tartışılmalı. Böyleyken Başbakan Erdoğan bir de “Her Kürtaj bir Uludere’dir” diyerek yas içindeki insanların duygularını kanatacak bir teşbihte bulundu. Dolayısıyla, dinî hassasiyete sahip kitleleri Uludere duyarlığından kopartacak yedek bir başlık gibi algılandı “kürtaj” başlığı.


Rus ruleti mantığıyla Türkiye’nin hassas sorunlarının çözüleceği nasıl umulabilir... C
anla ve yasla ilgili mevzuların böylesine manipüle edildiği bir siyasete giderek daha da yabancı hissediyorum kendimi.

Kürtaj üzerine çeşitli toplanmalarla geliştirilecek söyleşiler, kürtaja mecbur kalan kadınlar ve doğma şansına sahip olamayan bebekler açısından büyük fayda sağlayabilir.

Sözkonusu olan kutsal insan hayatı olunca ben hükümetten bir de genelevlerde bedenini satmaya mecbur edilen kadınlara daha farklı hayat alanları açma yönünde girişimler bekliyorum.

Bu bağlamda Ali Akel’in Yeni Şafak’taki işine son verilmesi de düşündürtücü. Yetişmiş, emektar insanının kıymetini bilmekle, doğmamış bebekler için duyulacak endişe arasında da hassas bir irtibat olduğu muhakkak.


cihanaktas1@gmail.com


twitter.com/chn_aktas

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums