Gece konukları

  • 23.11.2013 00:00

 İstanbul, bütün karmaşıklığıyla insanı günün akışını toparlamak için daha bir planlı olmaya zorlayan bir şehir. Her araçsal kolaylıkla birlikte ilişkiler ve gündemler daha bir karmaşık bir hale geliyor.  Asya hemen önünüzde, Afrika yanı başınızda,  Avrupa Sultanahmet’e yoğunlaşıyor.  Şehrin çok sesli hayatına bir ucundan katıldığınızda aynı zamanda bir tanık olmaya başladığınızı fark ediyorsunuz. Küçükyalı’da Metro  Durağı’na giderken bir geçidin ayağında Senegalli satıcı,  seyyar tezgâhındaki saatleri görmeden geçmemenizi bildiriyor, boynu bükük oturuşuyla. Metroda karşınıza bacağından yaralanmış bir Suriyeli erkek çıkıyor. Vapurda ayakları çarpık bebeğini ameliyat ettirmek için size tükenmez kalem satmaya çalışan bir anne ufkunuzu kaplıyor. Saraçhane Parkı’nda bir sebeple çatısız kalmış Suriyeli kadınlar ve çocuklar, ekmek parası peşine düşen erkeklerin yolunu gözlüyor. Şirinevler’de ise Suriyeli aileler Yıldız Zöhre Camii’nin hemen yanındaki parkı mesken tutmuş. Gökçe Değirmen vasıtasıyla haberdar olduğum Vicdan Hareketi’nin facebook sayfası, Esenler Otogarı’nın hemen önündeki tarla gibi bir arazide açlık ve soğuktan titreşen mülteci ailelerin  otogar güvenliği tarafından maruz kaldığı muameleyi tasvir ediyor.

İHH gibi kurumlar hep faal, gençler de boş durmuyor. Nebiye Arı ve Lezgin Akın’la ziyarete gittiğimiz At Pazarı civarında izbe bir aparmanda sıkış tıkış yaşayan muhacir ailelerle sohbete oturduğumuzda, annelerin gözlerinde hiç değilse kış ortasında bir çatı altında bulunmanın bahtiyarlığını okudum. Günlük 15 liraya hastanede çamaşırcılık mı yapıyormuş, olsun. Çocuklarının başının üzerinde bir çatı var ya…

Suriyeli mültecilere yardım yapılmıyor değil. Devlet kurumları ve İHH imkânlarını seferber ediyor. Fakat mülteci akınının durmak bilmemesi ve değişen mevsimle birlikte yeni ihtiyaçlar hasıl oluyor.

Park sığınmalarında gündüz bir şekilde geçiyor olmalı. Peki gece, gece saatlerinde neler yaşıyor mülteciler…  Gündüz saatlerinde sığınmaya ve servise açık kapılar gece sıkı sıkı kilitlenmiyor mu?

‘Düşün gökleri ve gece vakti geleni!’ diye başlıyor ya Tarık Suresi… Gece vakti kapıyı çalan bir ayet, bir “yıldız” değilse, ne, kim olabilir?

Beklenmedik bir zamanda karşılamak nasıl olur, öğreten, bize konukseverliğin alfabesini yeniden okutan biridir, gece vakti kapıyı çalan.

****

Kendini ev sahibi hissetmek ne demektir, gerçek anlamda konukseverlik –gecenin seslerine kulak vermeden- nasıl mümkün olabilir?

Derrida’ya göre konukseverlik (Heidegger’dan mülhem bir yorumla) daima eşikte olmaktır. Eşikte bulunmanın kelimesidir, “henüz”. Biz henüz konukseverliğin ne olduğunu bilmiyoruz, öyleyse.  “Daha bilmiyoruz, ancak bir gün bilecek miyiz?” diye –Avrupa adına- soruyor düşünür, “Konuksev(er-/-mez-)lik” başlıklı, İstanbul’da katıldığı “kendi evinde olmayı, yabancılığı ve konukseverliği” yeniden tanımlamayı deneyen  disiplinlerarası bir atölye çalışmasına sunduğu metinde.   (“Pera Peras Poros” içinde, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1999)

Avrupa konukseverlik iddiasını zaten taşımadı ve çağırdığı ya da mecbur kaldığı göçmeni, yabancıyı entegrizme, kendi doğrusunun biricikliğini kabule mecbur saydı.  

Biz, Türkler, Anadolu halkı, Şarklılar, konuksever olarak biliniriz. Fakat sınanmadığımız şartlarla karşılaştığımızda konukseverliğin hangi aşamasındayız, bu alanda ulaştığımız noktanın ötesinde veya berisinde miyiz yoksa, diye düşünmeye sebep olan sorular çıkıyor önümüze. Biz böyle değildik, diyoruz; daha fazlasını sergileyebilirdik, sergilememiz gerekirdi. Gecenin bir vaktinde Şirinevler’de bir parkta insanlar çoluk çocuk teneke kutuların içine yakılmış ateşle ısınmaya çalışıyor.

Derrida’nın “sözünü ettiğim denemesinde konuk, ev sahibi için bir tür kurtarıcı olarak tanımlanıyor.  O, beklenen, umulan, hazırlığı yapılmış (Mesih misali) bir konuktur ve galiba asıl konukseverlik meziyetini tanımlamakta yeterli olmaz. Ansızın bastıran, tedirgin eden, evlere sığmayacağa ve daha fazla paylaşmayı gerekli kılacağı anlaşılan konuğa nasıl muamele ediyor ki ev sahibi…

Kendi evimiz bildiğimiz yerde mülteci ve muhacirler tarafından sürekli eğitiliyoruz. İyi ki arka planımızda güçlü bir şekilde bizi uyaran, konukseverliği sadece arta kalan zamana/arka kalan imkâna ve rastgele bağışlara indirgemeye izin vermeyen bir hicret/Ensar-Muhacir örnekliği var. Fakat her kuşağın  kendini yeniden  işte o modelin başarısını sağlayan niteliklerle donatması gerekiyor. Nereye kadar paylaşabilir, hangi noktaya kadar kardeş sayabilirsin ansızın kapının eşiğinde beliren kişiyi…

***

Vicdan Hareketi’nin kurucusu Gökçe Değirmen,  mültecilere yardım kanallarının  sorunları üzerine konuşurken iki hususun altını çiziyor: Mülteci akını sürerken yeni mülteci gruplarına dönük mahalli ilgide bir umursuzluğun hakim olduğu söylenilebilir. Yerine ulaşılmadığı izlenimi veren yardım da bir bezginliğe sebep oluyor “ev sahipleri” çevresinde. Oysa mültecinin siması sürekli değişiyor.

Nebiye Arı ve Lezgin Akın  dolayımıyla aşina olduğum Parklardaki Suriyeliler’le Dayanışma Platformu, Suriye’den gelen mülteciler hesabına Gaziosmanpaşa’da kiralanan depo için gerekli eşyaların listesini duyurmuş: 6 tane çift kişilik ranza, 12 yatak, yastık, battaniye…  Vicdan Hareketi’nin facebook sayfası, yardım kampanyasıyla iletilen sobaların fotoğrafını yayınlamış. Bir katılımcı satın aldığı beşikten söz ediyor. Soba, beşik, battaniye, BİM kartları, yakılacak odun kömür… Kış şartlarında bebekli bir ailenin ayakta kalması için neler gerekiyor?

Derrida  haklı! Konukseverliği öğrenmenin sınırı yok, bu yüzden de asla tam olarak bilemeyeceğiz, sahici anlamda konuk karşılamak nedir, ağırlamak nasıl olur…   

Muhacir, mülteci, konukseverliğimizi sınava çeken öğretmen.  Gösterildiği çadırda, kurumda kalmak istemiyor. Sayısal çokluk ve bir tür belirsizlikle sınanıyor konukseverliğimiz. Kurumlar ellerinden geleni yapıyor, fakat konukseverlik çok daha kapsamlı bir nitelik, iş bütün topluma düşüyor. Onlara her şeyden önce komşu ya da işte bu gençlerin yaptığı gibi arkadaş, kardeş olmanın üslubunu edinmedikçe, konukseverliğin eşiğinden geçmiş sayılmayacağız.

Davetsiz konuğu ağırlamaya hazır değilmişiz, ama öğreniyoruz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums