Gerçekten de masum değiliz hiçbirimiz...

  • 16.02.2015 00:00

 Özgecan Aslan hakkında yazmak üzerine çok düşündüm. Gencecik bir genç kadına yapılan bu barbarlık sonrasında ne denilebilirdi ki? Ne yazılabilirdi? Özgecan'ın o güzel, masum yüzüne baktıkça, ona reva görülen o korkunç sonu düşündükçe, ne diyebilir ki bir insan? Kızlarının saç teline zarar gelmesin diye hayatını verebilecek bir ailenin, şu an hissettiklerini bir saniye olsun düşününce, insan nasıl rasyonel kalabilir? Acılı ailesinin yasına, merhumenin aziz anısına saygısızlık etmeden, bu konu nasıl tartışılabilir? Alman filozof Theodor Adorno'nun meşhur sözü “Auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarlıktır” nasıl hatırlanmaz? Böylesi bir vahşetten sonra, insanın eli nasıl yazı yazmaya, tweet atmaya gidebilir...

Ama yazmak lazım belki de, konuşmak lazım. Her zamankinden yüksek sesle. Bir daha asla demek için, bu konuda kadına yönelik şiddeti engellemek için, hep beraber konuşmak lazım. Dinlemek lazım. Kadınları dinlemek, hikâyelerini duymak lazım.
Fakat bunu yaparken dikkatli de olmak lazım. Meseleyi ıskalamamak, kadına yönelik şiddeti sığ politik angajmanlar için araçsallaştırmamak, gerçekten meseleyi tartışmayı hedeflemek lazım. “Kadın için, kadına rağmen” bir üslupta, bu meseleyi kadın ekseninden çıkararak bir istismar malzemesine dönüştürmekten kaçınmak da lazım. Yani dürüst ve samimi olmak lazım. Tartışma ahlakına sadık kalmak lazım. Özgecan'ın aziz anısını kirletmemek ve bu ülkede şiddete maruz kalmış milyonlarca kadının hakkına girmemek için bunu yapmak lazım.
Tüm dünyada olduğu gibi kadına yönelik şiddet ve taciz Türkiye'nin en önemli problemi. Dünya üzerindeki en yaygın, en evrensel ayrımcılık kadınlara yönelik olanı. Ataerkillik, kültür, dil, etnik köken, mezhep, sınıf üstü bir sorun. Kimse bundan azade değil, kimse masum değil.
Türkiye'de kadının durumunun görece iyi olduğu ülkeler var, kötü olanlar da. Fakat bu hiçbir şeyi değiştirmez, bu ülkede kadınlar yaygın biçimde ayrımcılığa uğramaktadır, kadına şiddet utanç verici düzeydedir, kadınlar erkeklere kıyasla daha az eğitim almakta, daha az çalışmakta, daha az para kazanmaktadır.
Peki bunun sebebi nedir ve bununla nasıl mücadele edilir?
Bu soruya verilecek iki cevap var.
1- Bu sorunu bu ülkede sevmediğimiz bir kampa havale etmek, sevmediğimiz siyasi partiyi bunun yegane müsebbibi olarak görmek, sonuçta kendimizi iyi hissetmek ama sonuca hiçbir katkı sunmamak.
Uzun yıllar boyunca Türkiye'de apolitiklikten şikayet edildi. Son senelerde ise Türkiye aşırı bir politizasyonun içinde buldu kendini. Temel olarak AK Parti'ye (ve ismini tam koymak gerekirse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a duyulan hissiyat) bakışın ayrıştırdığı bir siyasi kutuplaşma içindeyiz. Bu ayrışmada da kimse masum değil, bunu not etmek lazım. Tarafgirlik, fanatiklik iki tarafın da sorunu, bunu kayda geçirmek lazım.
Böylesi bir atmosferde, Türkiye'de siyasi aktivizmden anlaşılan, ne yazık ki, kendini iyi hissetme oyununa dönüştü. “Slacktivism” yani real hayatta karşılığı pek de olmayan ancak o faaliyete katılan insanın egosunu tatmin eden bir aktivizm türü Türkiye'de siyaset yapmanın yegane biçimi olarak görülmeye başlandı. Herhangi bir tartışmanın nihai amacı o konuda gerçek ve yapıcı katkı sunmaktansa, karşı kampı döverek, kendi kampının en ahlaklı ve iyi insanlardan oluştuğunu kanıtlamaya dönüştü. Söylemeye gerek yok ki, bu siyasi aktivizmden veya tartışmadan öte, bir narsisizm, bir kendini tatmin pratiği olmaktan öteye geçemedi. Siyaseten ise AK Parti'ye yaramak dışında bir sonuç üretmedi. Kendi kampını bilerken, sayıca çoğunlukta olan karşı kamp da bilendi. Sonucunu her seçim sonrasında görüyoruz.
Bu kampın kadın meselesine bakışı da (istisnalar beni affetsin) Türkiye'de kadın sorununu AK Parti'ye ve muhafazakâr zihniyete havale etmek oldu. Sorumlu belliydi ve tekti: Türkiye'de kadına yönelik ayrımcılıktan sorumlu olan yegane unsur AK Parti idi.
Bu tespitin yanlış olduğunu söylemek için, Türkiye yakın tarihine kısa bir bakış atmak, Türkiye sosyolojisine aşina olmak yeterli. 1990'larda bekaret testleri savunan Kadından Sorumlu Bakan, AK Partili değildi. Bu ülkede kadına yönelik yüzlerce ayrımcı yasayı onayan da AK Parti değildi. Bu ülkede başörtüsü yasağı ile kadınların takriben %60'ının eğitim almasını, çalışmasını engelleyen AK Parti değildi. AK Parti'nin kadın politikasında eleştirilecek birçok unsur bulunabilir, ancak bu ülkedeki kadim ve ideoloji, sınıf, etnik köken, mezhepten bağımsız bir meseleyi bir siyasi grubun tekelinde görmek bu ülkede kadın mücadelesine yarar değil zarar getirir.
2- Bu meseleyi kapsamlı bir şekilde tartışmak ve bu ülkede kadına yönelik ayrımcılığın kimsenin tekelinde olmayan bir hastalık olduğunu vurgulamak. Hükümete bu konuda sorumluluklarını hatırlatmak, atılması gereken adımları ısrarla vurgulamak, kadın konusunda siyasetçilerin rolünü vurgulamak ve bunun takipçisi olmak. Kadınlara yönelik yapılan iyileştirmeleri teşvik etmek, bunların önemli adımlar olduğunu söyleyerek, yeterli olmadığının altını çizmek...
Ve bununla beraber, kadın mücadelesinin ancak kolektif bir çaba ile yürütülebileceğini unutmamak. Siyasetçilerden kadın konusunda daha duyarlı siyaset geliştirmelerini beklerken, kendi evimizin önünü temizlemeyi de ihmal etmemek.
Kadına yönelik ayrımcılık konusunda bu ülkede kimse masum değil, kimse günahsız değil. Bu konuda sorumluluktan kaçmanın kısa vadede siyasi rant getirebileceğini ancak bu meseleyi çözmeyeceğini görmek lazım. Buradan devam...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums