Catch the Midnight Express[i]

  • 11.12.2014 00:00

 Telefonun karşı tarafında, Siirt'te bir hastanede doktorluk yapan bir kadın var. Uzun yıllar sonra bir gazetecinin kendisini aramış olmasından duyduğu şaşkınlıkla, neden arandığını anlamaya çalışıyor. “Belki duymuşsunuzdur Sema Hanım, CIA'in işkence yaptığını kanıtlayan bir rapor yayınlandı ABD senatosu tarafından. Bu bağlamda, Türkiye'de işkence ile mücadele konusunda bir dosya hazırlamak istiyorum” diyorum. “Hastalarım var şu anda, müsait değilim” diyerek kibarca geçiştiriyor.

Epey yıpratıcı ve yoğun siyasi hayatını arkasında bırakarak, doktorluk mesleğine geri dönmüş o kadın, Sema Pişkinsüt. Türkiye'nin cesur ve idealist siyasetçilerinden. DSP Aydın eski milletvekili. 1998 yılında genç bir siyasetçi iken TBMM İnsan Hakları Komisyonu başkanlığı yapıyor. 1998-2000 arasında başkanı olduğu komisyon değişik cezaevlerinde, yetkililerin bulunmadığı bir ortamda tutuklularla yüz yüze görüşmeler yapıyor, işkence ve kötü muamele iddialarının doğru olup olmadığını araştırıyor. Bununla kalmıyor, komisyonu ile haber vermeden karakolları basıyor. 2000 yılında, İstanbul‘un Gaziosmanpaşa İlçesi Küçükköy Karakolu‘nda, bulduğu Filistin askısını basınla paylaşıyor. İşkence aletini Savcılığa, binlerce sayfa tutan dokuz ciltlik komisyon raporlarını da TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut‘a veriyor.

Rapor, 4 bin 200 mahkumla yapılan görüşmeyi içeriyor. 980 mağdurun tanıklığı ve suç duyurusunu kapsıyordu. Pişkinsüt, iki yıl süren incelemelerin sonuçlarını içeren raporları hazırlarken, “nesnel olmaya, komisyonda oybirliği ile kabul etmeye ve olayı siyasallaştırmamaya özen gösterdiklerini” söylemişti.

Raporu teslim alan TBMM Başkanı Akbulut, çalışmalarından dolayı komisyon üyelerini kutlayarak, her türlü katkıda bulunmaya hazır olduğunu söyleyecekti. Türkiye‘nin demokratikleşme yolunda önemli mesafeler almasına karşın henüz istenilen aşamaya gelmediğini not düşen Akbulut, “TBMM ve Türk Milleti olarak hedefimiz hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygının sağlanması. Bunları temin etmeden çağdaş bir düzeye ulaşamayız” diyordu.

Ancak işler Akbulut'un dediği gibi ilerlemedi. Raporlarda yer alan kaba dayak, falaka, Filistin Askısı, elektrik verilmesi, ters askı, cinsel taciz gibi birçok işkence iddiasıyla ilgili çeşitli illerdeki Cumhuriyet Başsavcılıklarınca takipsizlik kararı verildi. Pişkinsüt ile aynı partiye mensup dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “Pişkinsüt'ün işkence iddiaları boş çıktı” açıklamasını yaparken, Pişkinsüt'ten kimliğini sakladığı işkence mağdurlarının isimlerini afişe etmesini isteyecekti. Türk, işkencecileri bırakıp, Pişkinsüt'ün yakasına yapışacaktı.

Bir Kafka romanını andıran şekilde seyretti Pişkinsüt'e karşı yapılan siyasi kampanya. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Sema Pişkinsüt'ün yargılanması için fezleke hazırladı. Gerekçe ise cidden absürd idi: "İşkence görenlerin isimlerini saklayarak, kötü muamele yapan polislere dolaylı olarak yardım etmesi". “Hapse girerim ama isimleri vermem” diyen Pişkinsüt, kendisine karşı başlatılan cadı avı devam ederken DSP genel başkanlığına aday olacaktı. Olaylı geçen kongrede, Pişkinsüt'ün oğlu darp edilecek, kendisi ise tacizlere uğrayacaktı.

Dün, CIA'in işkence yaptığını kanıtlayan ABD senatosu tarafından hazırlanan rapora göz atarken, Türkiye'nin son 15 yıldaki en önemli kazanımınlarından birinin işkenceyle mücadele konusunda olduğunu düşündüm ister istemez. Malum ABD topraklarında işkence yapmak yasak. Rapor, Bush döneminde “terörle mücadele” kampsamında işbirliğinde bulunan ülkelerde kurulan gizli hapishanelerde uygulanan işkenceyi belgeliyor. Korkunç bir tablo ile karşı karşıya şu an Amerikan kamuoyu. Detayları yazmaya, raporu okumaya tamamladıktan sonra devam edeceğim.

Rapordan göz atarken, başlıktaki ifadenin geçtiği Midnight Express filmini ve bu bağlamda Türkiye'de işkenceyle mücadele konusunda atılan adımlarını düşünmeden edemedim. Sivil toplumun ve siyasetin öncülüğünde gerçekleşen bir başarı hikayesi bu. Mazisinde Diyarbakır Cezaevi gibi dünya işkence literatürüne geçecek utanç sayfaları olan bir ülkede işkencenin sistematik bir uygulama olmaktan çıkıp, gerçekten münferit bir hadise olması herkese umut verecek bir gelişmedir. İşkence ile mücadele konusunda aktif olarak mücadele eden Sema Pişkinsüt gibi siyasetçilere ve sivil toplum aktivistlerine bu konuda müteşekkir olmalıyız. Bununla beraber, son 12 sene içinde işkence ile mücadele konusunda kararlılık gösteren AK Parti hükümeti de takdir edilmelidir. İşkenceyi önlemek için uluslararası sözleşmelere imza atan hükümet bu protokollerin uygulanması konusunda da etkin şekilde çalışan hükümet, işkence konusunda sağlık çalışanları ile hâkim ve savcılara, işkence ve kötü muamele vakalarında etkili soruşturma ve belgelendirme eğitimi verilmesi, polis ve jandarmanın ifade alma odalarının işitsel ve görsel kayıt sistemleriyle donatılması gibi uygulamalara imza atmıştır. İşkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans politikası benimsediğini defalarca söyleyen hükümet, Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) gibi uluslararası kurumların cezaevi ve karakollarda inceleme yapmasına ve bu raporların yayınlamasına izin vermiştir. Bunların hepsi son derece olumlu gelişmelerdir.

Tüm bunlar elbette Türkiye'de kötü muamelenin tamamen bittiği anlamına gelmez. Kötü muameleyi tamamen bitirmek belki de bir ülkede imkansıza yakındır. Ancak şeffalık, etkin soruşturma ve bu konuda kararlılık ile bu vahim hadiselerin minimize edilmesi mümkün olabilir. Engin Çeber ve Festus Okey davalarının tatmin edici sonuçlanması bu anlamda önemlidir. Gezi olayları sırasında gözaltına alınan kadınların tacize uğradıkları yönünde ifadeler vardır. Bu konudaki Mazlumder raporu'ndan bir alıntı ile bitirelim: “İşkenceye sıfır tolerans adıyla kamuoyuna yansımış bulunan çeşitli düzenlemelerle günümüzde önemli başarılar elde edilmesine rağmen söz konusu işkence cinsel taciz ve tecavüz bağlamında ve şikâyetçi kadın olduğunda yetkili makamların tavrı sessizlik veya inkâr olmaktadır. Mağdur gözaltındaki kadın ve şikayetleri sözlü ya da fiziksel cinsel şiddet olduğunda taciz iddialarının dayanaksızca ve soruşturulmadan reddedilmesi kabul edilemez. Bu alandaki tüm olumsuz örnekleri hatırlayarak ve hatırlatarak her türlü şikayetin ciddiyetle incelenmesi gereğini önemle vurgulamak istiyoruz.”

[i]     Birebir tercümesi “Geceyarası expresini yakala” olan ve Midnight Express filmi ile İngilizce literatüre katılan, “hapisten kaçmak” anlamına gelen bir deyim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums