Ütopya ve gerçek arasında kömür tartışması...

  • 19.05.2014 00:00

 Ünlü yazar Thomas More'un Ütopya kitabında anlattığı hayali bir diyar vardır. Her şeyin güzel, temiz, iyi olduğu. Bu diyara yolu düşen bir gezgin, ülkedeki mahkûmların zincirlerinin altından yapıldığını görür. Şoke olur. Bu memleketin vatandaşlarından birine sorar, “neden” der, “bu kadar değerli bir madeni mahkûmların zinciri için kullanıyorsunuz?” Soruyu duyan vatandaşın soruya olan şaşkınlığı sorandan farklı olmaz. “Çünkü Tanrı bizim için değerli olan her şeyi erişilebilmesi için dünyanın üzerine koymuştur. Bizim ulaşmamızı istemediği şeyleri ise yer altına saklamıştır. Bu yüzden suç işleyen bir mahkûmu utandırmanın ve cezalandırmanın en iyi yolu, ona bu değersiz madenleri layık görmektir...”

Muazzam değil mi... Neyin değerli, neyin değersiz olduğuna dair şahane bir akıl yürütme ve yaygın inanışlara karşı zekice bir meydan okuma. Hem de 16. yy'da.

Bu hikâyenin anlatıcısı Thomas More, kitabını yayınladıktan 13 yıl sonra, İngiltere Hazine Bakanı oldu. Boynuna 8. Henry'nin taktığı kocaman bir altın kolyeyi nişan olarak taktı. Bugün bu nişanın değeri 1 milyon sterlin.

Yer altı ile ilişkimiz görünenden komplike yani. Ütopya ile gerçek arasındaki fark epey derin. Kolay cevap, risksiz çözüm, baş ağrıtmayan tercih pek yok...

Enerji meselesi sevimsiz bir konu. Hatta epey kirli bir alan. Bir nimet olarak görülen, ağız sulandıran enerji kaynaklarının bugüne kadar Norveç dışında bir ülkeye saadet getirdiği vaki değil. Kâğıt üzerinde nimet olarak görünen ancak gerçekte "bela" ve külfetten başka bir şey getirmeyen bir şey doğal enerji kaynakları. Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren, belki tüm değil ama temel sorunlarının müsebbibi olan şey...

Bu işin bir tarafı. Uğruna savaşılan, kontrol edilebilmesi için kanlı darbeler tasarlanılan, akışına halel gelmesin diye nice günahlara, diktalara göz yumulan bir şey doğal enerji kaynakları. Diğer tarafta ise ölümüne ihtiyaç duyulan, onsuz olmayan... Enerji olmadan hayat kalitesi olmuyor, sanayi çalışmıyor. Evet, enerji uğruna insanlar ölüyor doğru, ancak az gelişmişlik ve fakirlik de öldürüyor...

Türkiye şu anda Soma'ya ağlıyor. “Yeni Türkiye” idealinde yeri olmayacak bir ihmaller silsilesi sonucu gerçekleşen bir felaket veya cinayet var ortada. 301 insanımızın sırf daha fazla kâr için öldüğü, arkasında gözü yaşlı çocuklar, anneler, babalar, eşler, dostlar bıraktığı bir facia var ortada. Şu an için konumuz Soma nasıl bir milat olabilir diye düşünmek, “bir daha asla” sloganının altını doldurabilecek fikirler ve politikalar geliştirmek.

Eğer Soma'da olanların bir daha gerçekleşmemesi ise gerçekten talebimiz öncelikle bu felakete sebebiyet veren ihmallerin ortaya çıkması, sorumluların tespit edilmesi ve cezalandırılması ve siyasi iradenin bu konuda hesap vermesi olmalı elbette. İş yeri güvenliği için seferberlik başlatılması bir öncelik olmalı. 2014 yılında bunu bir argüman olarak söylemek bile tuhaf ama ne "talih" ne de "piyasa şartları" açıklayabilir veya mazur gösterebilir yaşananı.

Kömür madenlerini ne yapacağız? Şu an sorulması gereken ve aslında sorulan suallerin başında gelenlerden biri bu.

Tümden kapatalım gitsin demek bir fikir. Açıkçası bu güçlü ve kolay bir şekilde savunulacak bir öneri. Kömür madenciliği tehlikeli bir iş alanı. Soma örneğinde olduğu gibi vahim ihmallerin olduğu örneklerde felaketlere yol açacak kadar tehlikeli. Ancak tüm önlemler alınsa bile kömür madenlerinde ölümlü kazalar gerçekleşebiliyor. Bununa beraber iş yerinde gerçekleşmesi muhtemel kazalarla sınırlı da değil kömür madenciliğinin riskleri. Kömür madenlerinde çalışan işçilerin hayat boyu sağlığını riske atan bir çalışma ortamı var. Çevreye olan zarar ise yine kömür madenciliğine karşı üretilen argümanlardan biri. Yüksek karbondioksit ve kükürtdioksit salınımı ve metan gazı oluşumu gibi herkes tarafından bilinen sonuçların yanı sıra, kömür santrallerinin nükleer santrallerden daha çok radyasyon yaydığına dair araştırmalar da mevcut. Bunların hepsi son derece geçerli ve güçlü argümanlar.

Peki kömür madenlerini kapatmak gerçekten mümkün mü?

Malum, Türkiye enerji konusunda dışa bağlı bir ülke. Enerji bağımsızlığı bir ülkenin sadece ekonomik gelişimi açısından değil, güvenliği ve dış politikası açısından da hayati unsurlar. Petrol ve doğalgazda dışa bağımlı olan Türkiye, bırakın madenleri kapatmayı, enerji faturasını azaltmak için yeni kömür yatırımlarını devreye sokmaya çalışıyor. Şu anda elektrik ihtiyacının yüzde 25’i kömürden karşılanırken, bu rakamın yüzde 42’ye çıkarılması planlanıyor. Bu minvalde 2023 hedefleri için toplam tutarı 42 milyar doları bulan 21 bin 500 megavatın üzerinde ek yatırıma ihtiyaç duyuluyor.

Bu Türkiye'ye özgü bir durum değil. Kömür üretimi tüm dünyada artıyor. Dünyadaki kömür tüketimi 2000 yılından bu yana yüzde 70 artarak 7.7 milyar tona ulaştı. Kömür tüm enerji ihtiyacının yüzde 30’unu karşılarken, elektrik üretiminde kömürün payı ise yüzde 40’ları buluyor. Hatta ve hatta Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) verilerine göre kömürün 2017 yılında şu anda dünyanın en önemli enerji kaynağı olan petrolü geçeceği tahmin ediliyor. Sanayi devriminin itici gücü olan kömürün modası bilişim cağından geçmiş değil yani.

Kömür madenciliği bütün risklerine rağmen tercih edilmeye devam ediliyor, çünkü ucuz, bol bulunuyor kömür. Ve mevcut kaynakların 109 yıl daha yetebileceği öngörülüyor.

Kömür sadece Çin, Brezilya ve Hindistan gibi “yükselen ekonomiler” ve gelişmekte olan ülkeler için cazip bir enerji kaynağı değil. Amerika'dan örnekle devam edelim... Günümüzde Amerika'nın elektrik üretiminin %42'si kömür ile karşılanıyor. Amerika'da yaşanan kaya gazı “devrimine” rağmen, kömürün elektrik üretimindeki payının bitmesi beklenmiyor. 2040 yılında Amerika'nın elektrik üretiminde kömürün payının %32 olması öngörülüyor. Avrupa'nın en yeşil ülkelerinden Almanya ile devam edelim. Kömür üretimini arttıran Almanya, 2012 yılında son 20 yılın en yüksek linyit üretimini gerçekleştirdi. Kömür hâlihazırda Almanya'nın elektrik üretiminin %46'sını karşılıyor. Fukuşima nükleer felaketinden sonra, kömür üretimine yatırım yapmaya karar veren ülkelerden biri de Japonya oldu.

Resim bu. Bu resmi görmeden gerçekçi analiz yapmak veya uygulanabilir talepler sunmak mümkün değil.

Peki, tüm bunlara rağmen kömürden vazgeçilebilir mi? Vazgeçilebilirse alternatifi ne olur? Eğer vazgeçilemez ise “temiz” kömür ve güvenli kömür madenciliği mümkün müdür? Yarın buradan devam...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums