Türkiye medyasının Ortadoğu sefaleti/ 26.03.2012

  • 18.09.2012 00:00

 Türkiye medyasını yakından takip eden Lübnanlı akademisyen bir arkadaşım “Türk medyasında çıkan yazılara bakıyorum da Texas Daily veya Ohio Times’ı aratmayan bir cehalet ve oryantalizm görüyorum” diye şikâyet etti geçenlerde.

Doğru söze ne denir...

Türkiye gazetelerinin Amerikan ve Avrupalı muadilleri gibi bölge merkezlerinde, örneğin Beyrut ve Kahire’de bürosunun bulunmaması bile medyamızın, Türkiye siyaseti ve ekonomisinden ne kadar geri takip ettiğinin bir göstergesi. Ekonomik olarak Türkiye bölgede önemli bir aktör, siyaseten gücü her geçen gün artıyor, ancak basınımızın bölge konusundaki ilgisizliği, bilgisizliği ve zaman zaman ırkçılığa varan pozisyonu içler acısı.

Bu pozisyon dünya kamuoyunun Arap devrimleri ile başlayan süreçte bölgeye olan ilgisinin artması ile iyice sarih hale geldi. “Arapların devriminden ne olacak, hem zaten bize ne” sinizminden, “Devrimlerden çok şey beklemeyin, Arapların Atatürk’ü olmadığından zinhar iflah olmaz”vari “derin” saptamalara bu süreçte fazlasıyla maruz kaldık.


Suriye’de rejim Bahaistmiş!

Marjinal gazetelere gitmeye gerek yok. Ülkemizin amiral gazetesi kabul edilen, en güçlü kaynaklara sahip gazetelerinden olan Hürriyet’e bakmak kâfi. Örneğin yakın zaman önce Hürriyet gazetesi sürmanşet ve “özel” bir Suriye haberini okurlarına takdim etti. Haber, Fransız bir akademisyenin Suriye izlenimlerini aktarıyor ve Suriye’de yaşananların aslında “Batı” medyasının yansıttığı gibi olmadığını iddia ediyordu.

Ancak haberde ilginç olan Suriye’yi yöneten rejimin “Bahaist” olduğu iddiasıydı!

Evet yanlış okumadınız, Suriye rejimi zannettiğiniz gibi Baasçı değil, Bahaist bir rejim imiş. Basit bir yazım hatası olarak geçiştirilemeyecek bu iddia sayesinde -zira yazıda birden fazla yerde bu ifade geçiyor ve Baasçılık ifadesi hiç kullanılmıyor- Suriye’yi Baasçıların değil Bahaistlerin yönettiğini öğrenmiş oldu Türkiye kamuoyu.

İran çıkışlı bir dinî akım olan Bahaistlerin (Türkçede Bahaîler denir) hangi ara Suriye’ye gidip iktidarı ele geçirdiği konusunda haberi yapanlar bizi aydınlatmasalar da, tüm dünyanın bihaber olduğu bu haberden bir tek Türk kamuoyu haberdar oldu!

Güney komşusunu kırk yıldır yöneten Baasçı rejimden bihaber, Baasçılık ile Bahaizmi karıştıran bir muhabir ve editör kadrosuna sahip bir gazetenin köşe yazarlarının Arap dünyasına bakışlarının da çok derinlikli olduğunu iddia edemeyiz elbette.

Gazetenin romantik romancısı bir köşe yazarının bu ifadeleri de bu yüzden bize şaşırtıcı gelmemeli: “Yeni Türkiye artık Ortadoğu ile yatıp Ortadoğu’yla kalkıyor. Duyan matah bir yer sanır.” Yazar Ortadoğu’yu şu sıfatlarla tanımlıyor “cip, gökdelen, altın zincir, töre, dogma, petrol, kara çarşaf, para hırsı.”

Gazetenin başka bir yazarı köşesine şöyle başlıyor: “Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar!”

Uzun süre gazetenin yayın yönetmenliğini yapmış şahıs “Arap dünyasının sefaleti” ile başlıyor sözlerine ve bu bölgenin bir parçasında yaşamadığı için ne kadar müteşekkir olduğu ile bitiriyor yazısını.

Gazetenin başka bir yazarı gururla haykırıyor: “Kahire’de yalancı baharın çiçekleri açmaya başladığı zaman, ‘Arap ülkelerine laiklik, demokrasi falan gelmez, gelemez’ diye yazmamış mıydım ben?”

Gazetenin köşe yazarlarının hemen hepsi son derece indirgemeci, basit ve milliyetçi bir tarih okuması ile “Biz Çanakkale’de İngilizlerle boğuşurken... Arapların bizi sırtımızdan hançerlediğinden” emin. Kafalarında homojen ve yekpare bir Arap dünyası var. Bu dünya akıldan, birikimden, tarihten arınmış bir dünya. Bu okumaya göre Arap halkları kişiliksiz, iradesiz, cahil ve geri kalmış bir güruh. Bölge siyasetinin tek belirleyicisi İslam. İslam ile demokrasi de zinhar uyuşmayacağından Araplar “sefalete” mahkûm.

Arap dünyasının “sefaletinden” önce tartışmamız gereken Türkiye medyasının bu konudaki sefaleti olmalı.

Bu tür ifadeler dünyanın herhangi bir gelişmiş demokrasisinde nefret suçu kapsamında incelenmesi gerekirken, Türkiye’nin en “ana akım” medya organında analiz şeklinde yayınlanabiliyor. Bölgeye karşı Türkiye medyasının bu cehaleti, ilgisizliği ve bağnazlığı yüzünden de hükümetin mevcut politikalarına karşı geliştirilebilen en “sofistike” eleştiri “Yurtta sulh, cihanda sulh” ifadesi ile getiriliyor.

Otuz yıldır kendi vatandaşlarıyla savaşan bir ülkede bu ifadenin bu kadar kendinden emin şekilde dillendirilmesi ise ironik oluyır.

cerenkenar@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums