Tek parti döneminde basında sadece CHP propagandası yapma özgürlüğü vardı

  • 3.12.2011 00:00

 Cumhuriyet bayramı dolayısıyla CHP tarafından etrafa asılan bazı pankartlarda cumhuriyette sansür olmadığı ileri sürülüyordu; Ancak arşivler, durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.

Hiç Basın Birliği yasasıyla Türk Basın Birliği’nden (TBB) söz edildiğini duydunuz mu? Basın Birliği yasası Celâl Bayar’ın başbakanlığı döneminde hazırlanarak 27 Haziran 1938’de kabul edilmişti. Yasaya göre, basın organlarının sahipleriyle çalışanlarından oluşan TBB kuruluyordu. Amaç, meslekte disiplini ve düzeni sürdürmekti. Yasanın gerekçesinde, amacın hükûmetle basın arasındaki memleket çalışmalarını kolaylaştırıp genişletmek olmasınadikkat çekiliyor ve tasarının hükûmetle basın arasında âhenkli ilişki kurulması içinhazırlandığı belirtiliyordu. Hayli gelişmiş basının faaliyetinden ülke çıkarları ve millî amaçlar uğrunda en verimli ve en yüksek sonuçların alınması ve basının yalnız bu yüksek hedefler doğrultusunda çalışmasının sağlanması için örgütlü, disiplinli bir meslek haline getirilmesi ve mensuplarının da görev ve yükümlülüklerinin devlet eliyle düzenlenmesi gerekeceği vurgulanmıştı. Üstelik devletin yaratıcı çalışmasında toplumdaki bütün güçlerin birbirinden güç alarak, devletle birlikte çalışarak, elbirliğiyle millî amaçlara varılmasının slogan olarakbenimsendiği ülkemizde, basının bugün olduğu gibi dağınık ve örgütsüz çalışan bir meslek halinde kalmasına izin verilemeyeceği vurgulanıyordu.

Birliğe üye olmayanı ‘Mülki amir’ meslekten atar

Yasaya göre, artık birliğe üye olmaksızın gazetecilik yapmak mümkün değildi. Her kim ki gazeteci olmak isterdi, muhakkak önce örgüte üye olmalıydı. Yeni çıkmaya başlayacak olan basın organlarının sahipleriyle bu basın organlarında çalışacak olan gazetecilerin de, yayına başlanmasından sonra ve en çok bir ay içinde birliğe üye olmaları zorunluydu. Aksi halde bu gerekliliğe uymayanlar birliğe kaydolununcaya kadar o yerin en büyük mülkiye âmirinin emriyle mesleklerini yapmaktan alıkonulabilirdi. Birliğe üye olmak için müracaat eden, ancak başvurusu reddedilenlerin İçişleri Bakanlığı nezdinde itiraz hakları vardı. Ancak  Bakanlığın kararı kesindi ve yargı organlarına başvurmak kesinlikle mümkün değildi. Yani pratikte birlik arzu etmediği kişilerin gazetecilik yapmasına engel olabilirdi. Birliğin amacı basını “millî maksatlar uğrunda uyanık” ve “cumhuriyetin menfaatlerine hâdim kılmak”tı.

Ancak ‘uygun şartları’ taşıyanlar gazeteci olabilirdi

Matbuat Genel Müdürü, birliğin kongresinin doğal üyesiydi. İçişleri bakanlığı da birliği olağanüstü kongreye davet edebiliyordu. Hükûmet tarafından istenilecek herhangi bir konunun gündeme alınması zorunluydu. Birlik merkez yönetiminin yetkileri arasında, hükûmetle basın arasında işbirliğini düzenlemek ve bu amaçla birlik üyelerine “direktifler vermek” de vardı. Birlik üyeleri arasında çıkabilecek kişisel anlaşmazlıklarla meslek haysiyet ve şerefine ait sorunları ve birliğin yasayla saptanmış amaçlarına aykırı hareket ettiği ilerisürülen birlik üyelerinin durumunu inceleyerek gereken kararları vermek üzere her mıntıkada birer mıntıka Haysiyet Divanı ile Ankara’da Yüksek Haysiyet Divanı (YHD) kuruluyordu. Matbuat Genel Müdürü de YHD üyesiydi. Divanın birlik üyelerini üyelikten çıkarmaya yetkisi vardı. Haysiyet divanı kararıyla meslekten ihraç edilen biri bir daha da gazetecilik yapamazdı. Haysiyet divanları, ilgili birlik mensuplarının veya doğrudan doğruya veya hükûmetin talebiyle merkez ya da mıntıka yönetimlerinin müracaatı üzerine işe koyuluyorlardı. Birlikten çıkarılma cezası almış olanlar, karar yürürlüğe girdikten en az bir yıl sonra, kararın kaldırılması içinYHD’ya başvurabilirlerdi. Yasaya göre, mıntıka yönetimleri oluşturulup faaliyete geçince, halen yayınlanmakta olan basın organlarında çalışan gazeteciler ile bu organların sahiplerinin en geç bir ay içinde birliğe üye olmaları gerekiyordu. Tabiî ki üyelik otomatiğe bağlanmamıştı. Ancak süzgeçten geçirilen gazeteciler birliğe üye olabileceklerdi.

Başbakan YDH'nın olağanüstü kongresinde

Yasanın yayınlanmasından itibaren bir yıl içinde bütün gazete ve dergilerin gönderecekleri temsilcilerden oluşan olağanüstü bir kongre içişleri bakanlığı tarafından toplantıya çağrılacaktı; kongrede Basın Birliği’nin merkez yönetimiyle YHD ve bir kereye mahsus olmak üzere de mıntıka yönetimleriyle mıntıka haysiyet divanları seçilecekti. Kongreye başbakan Refik Saydam ile CHP genel yönetim kurulu üyeleri de katılmışlardı. Kongre içişleri bakanı Faik Öztrak’ın konuşması ile açılmış ve Öztrak kongre başkanlığına da seçilmişti. Basın Birliği merkez yönetimine seçilen üyelerin hepsi de CHP milletvekiliydi. YHD’ya seçilen üyelerin altısı da yine CHP milletvekiliydi. Ankara mıntıkası yönetimine iki CHP milletvekili seçilirken, İstanbul mıntıkası yönetiminin milletvekili üyesi bulunmuyordu. 1941 yılının hemenbaşında Türk Basın Birliği’nin birinci kongresi toplandı. Merkez yönetiminin başkanlığına Falih Rıfkı Atay, üyeliklerine ise Necmettin Sadak, Ahmet Şükrü Esmer, Abidin Daver, Kerami Kurtbay, Cavit Oral, Naşit Hakkı Uluğ, Kemal Turan ve Etem İzzet Benice getirildi. Hepsi de CHP milletvekiliydi.  YHD’ya seçilen üyelerin dördü de CHP milletvekiliydi. 1943 yılı sonunda yapılan ikinci kongrede de bu durum değişmeyecektir. Basın Birliği aracılığıyla hükûmet basını ve basın mensuplarını tamamen denetimi altına almak istemişti. CHP’nin basın özgürlüğünden anladığı şey tam olarak buydu işte.

Basına verilen ‘direktifleri’ Matbuat Müdürlüğü denetliyor

1934 yılında yasası gözden geçirilen Matbuat Müdürlüğü’nün  görevleri şöyle sıralanmıştı:Ülke içinde ve dışında siyasî, ekonomiksosyal ve kültürel hareketler bakımından yerli ve yabancı yayınları izlemek, “millî matbuatın inkılâp prensiplerine, devlet siyasetine ve millet ihtiyaçlarına uygun olmasını” sağlamak, “memleketimiz içinde milliyet ve demokrasi esaslarına” karşıt “fikir ve cereyanların yayılmasına” engel olmak için önlemler almak, bu gibiakımlara karşı yayın araçlarıyla mücadele etmek, basının en önemli “telkin ve terbiye” aracı olmasını sağlamak için önlemler almak, basın yasasının uygulanmasını ve radyofilm vetiyatro gibi kamuoyunu yakından ilgilendiren araçları denetlemek. Müdürlük görevlerini ilgili bakanlıklar ve makamlarla ilişki kurarak ve yazışarak yerine getirecekti. Kuruluşa verilen görevler arasında; devletin iç ve dış politikadaki genel ilkelerinin, millî ahlâkın, haberlerin doğruluğunun, yabancı tahrik ve propagandaların, devlet faaliyetlerinin kamuoyuna lâyık olduğu ölçüde ve önemde sunulması, millî kültür, basına verilen “direktifler”in uygulanması ve basın yasası bakımından iç yayınları izlemek, müdürlüğün vereceği “direktifleri, gerek bültenler vasıtasıyla, gerek telefon ve telgrafla” gerekenlere bildirmek, memleket içinde radyo yayın programlarını düzenlemek, memleket içinde çekilen filmlerin senaryolarını ve dışarıdan gelen filmleri denetlemek de vardı. Böylece müdürlük, sadece basını denetlemekle kalmıyor, ona talimatlar da verebiliyordu; radyo zaten kontrolü altındaydı; sinema filmlerinin çekimden önce senaryolarını denetlemek ve böylece sansür yetkisine sahip olmak da söz konusuydu. Dışarıdan getirilecek sinema filmleri için de aynı sansür mekanizması geçerliydi. Sansür elbette rejimin tehdit algılamasına göre şekillenmişti.

Tiyatrolar da sıkı denetim altına alındı

MÜDÜRLÜK 22 Mayıs 1940’da doğrudan başbakanlığa bağlanacaktır. Yeni aşamada Matbuat Genel Müdürlüğü’nün görevlerine eklemede bulunularak  ‘Memleket sahnelerinin repertuvarları’ da denetim altına alındı. 6 Temmuz 1943 tarihinde yasa yeniden değiştirildi ve Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü kuruldu. Tek-parti döneminin “matbuat disiplini” bu ve benzeri yasal çerçeveler içinde sağlanıyordu.

Müdürlüğün görevi ‘Basın harekatı’nı takip etmekti 

MATBUAT Genel Müdürlüğü 22 Mayıs 1933’de içişleri bakanlığına bağlı olarak kurulmuştu. Yasa, müdürlüğü bütün gazete ve dergileri ve broşürleri ve benzeri yayınları incelemek ve “devleti alâkadar eden yazıları” ayırarak bakanlığa bildirmek ve basın mensuplarının basın yasasının “tayin ettiği vasıf ve şartlara haiz olup olmadıklarını araştırmak” ve basın yasasının hükümlerine göre basın “harekâtını takip”le görevlendiriyordu. Basın devletin ve hükûmetin gözetiminde olacaktı.

Partili gazetecilerin görevleri

CHP’nin 1935 ve 1939 yıllarında benimsenen tüzüğünde, parti üyesi gazetecilerin uymak zorunda oldukları kurallar hakkında şu hüküm vardı: “Sahibi partili olan gazete ve mecmuaların yazıları ile parti azalarının neşriyatı, parti prensipleri bakımından göz önünde tutulur. Partili gazeteciler, mecmua sahipleri ve muharrirlerle bu yolda görüş birliğine yarayacak temas ve toplantılar yapılır.  Partililer, sermayesiyle alâkalı ve idaresinde müessir bulundukları gazete ve mecmua ve matbualarda, parti program ve nizamnamesine, iç ve dışsiyasetin ana hatları ile yüksek devlet menfaatlerine aykırı düşen yazılar neşrettiremezler.”

Bütün gazeteler CHP'nin elindeydi

Doğrusu sorulması gereken soru şu olmalıdır: Son zamanlarda basın özgürlüğü konusunda sıkça kalem oynatanlar, geçmişe bir an için göz attıktan sonra, acaba asrı saadet dönemiolarak gördükleri Atatürk ve İnönü dönemlerine geri dönmek isterler mi? Görüldüğü gibi, tek-parti döneminde basın iktidarın emrinde çalışan bir devlet dairesi olarak görülüyordu. Çoksayıda yayın olması, onların farklı sesler çıkardığı anlamına gelmezdi. Sadece birbiriyle rekabet eden farklı ticarî kuruluşlar vardı; yayınları ortak, sesleri bitişikti. Değil eleştiride bulunmak, iktidarın tek ses politikası gereğince Matbuat Genel Müdürlüğü aracılığıyla verilen talimatların en küçük bir şekilde dışına çıkılması dahi düşünülemezdi. Herkes aynı anda aynı şekilde yazar ve halka sürekli olarak “memleketin yüksek çıkarları”nı hatırlatırdı. Elbette iktidarın yüksek çıkarlarıyla memleketinkinin aynı olduğunu yazmak bile anlamsızdır. Bütün yayın organları, kendilerine iletilen resmî bülten şeklindeki haber ve yorumları muhakkak sayfalarında ve yine resmî otoritenin istediği ve uygun bulduğu boyutlarda sunmak zorundaydılar. Neredeyse bütün önemli gazetelerin sahipleri ya da başyazarları CHP milletvekilleriydi. “Muhalif Sesler” kitabım ve  Mustafa Yılmaz ile Yasemin Doğan’ın hazırladığı “Cumhuriyet Döneminde Sansür”  bu dönemi anlamak için önemlidir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums