Karabekir’in anıları yakılırken

  • 10.04.2011 00:00

Kâzım Karabekir’in ‘İstiklâl Harbimizin Esasları’ adını taşıyan millî mücadele anıları 1933’ün Mayıs ayı sonunda basıldı. Ancak anılara matbaada iken el konuldu ve yakıldı. Son yıllarda basılan aynı adlı eser, 1933 metnine kıyasla çok daha kapsamlıdır.

NUTUK, 1927 yılından bu yana millî mücadele ve erken cumhuriyet tarihinin resmî anlatımı olarak tarihyazımına damgasını vurmuştur. Elbette o sırada da, daha sonra da Nutuk’ta ortaya konulan iddialara karşı savunmalar ve karşı iddialar da gündeme gelmekte gecikmemiştir. Ancak erken bir savunma ve Nutuk’un alternatif metni olarak Kâzım Karabekir’in anıları önemlidir.

Karabekir anılarını yazıyor

Kâzım Karabekir, 1926 yılında İzmir’de Atatürk’e suikast davasından dolayı yargılandığı Ankara İstiklâl Mahkemesi’nde beraat ettiğinden beri İstanbul’da halen müze olan Erenköy’deki köşkünde polis gözetiminde yaşıyordu. Nutuk’ta çok sert şekilde eleştirilmişti. Karabekir’e karşı kamuoyu nezdinde yeni bir polemik, 1933 yılının Mart ayında bir yazı dizisiyle Siirt milletvekili Mahmut Soydan’ın sahibi ve başyazarı olduğu Milliyet gazetesinde başlatılmıştı. Bu, iktidarın Karabekir’e ve onunla birlikte daha sonra gözden düşmüş olan millî mücadelenin önder kadrosuna karşı siyasî saldırısı anlamına geliyordu. Tefrikanın kimin tarafından kaleme alındığı belirsizdi. Konu, bir süre sonra millî mücadele yıllarında Karabekir’in ve daha sonra onunla siyasî işbirliği yapacak olan arkadaşlarının rolüne de gelmişti. Dizi, bu rolü yeniden tartışma konusu yapıyordu. Karabekir de, dizide anlatılanları aynı gazetede yayınlanan mektuplarıyla tekzip etmeye başlamış; ancak polemik kısa sürede bitirilmişti.

Anıların basılması ve yakılması

Polemiğin ardından Karabekir’in “İstiklâl Harbimizin Esasları” adını taşıyan millî mücâdele anıları Mayıs ayı sonunda basılır. Gelişmeler, anıların daha önceki bir tarihte yazılmış ve hazırlanmış olduğunu, basın polemiğinin ise yayın tarihini hızlandırmış olabileceğini düşündürtüyor. Anılara matbaada iken el konulmuş; basılan bütün nüshalar toplatılarak yakılmıştır. Elde örnek kalmaması ve vesikaların orijinallerine de el konulabilmesi için Karabekir’in köşkü de aranacaktır. Evde bulunan bütün evraka el konulmuştur.

Öyküyü Karabekir’in anılarından daha geniş bir şekilde okumak mümkündür. Karabekir, polemik sırasında anılarını bastırmaya karar verdiğini ve emekli general Cafer Tayyar Eğilmez’in kendisinin yegane yardımcısı olduğunu açıklıyor. Üçbin adet basılan eseri Eğilmez teslim almaya gitmiştir. Eserin yayını iki cilt olarak planlanmıştı. Basımı biten yalnızca ilk ciltti. İkinci cilt ise hiçbir zaman basılamayacaktır. Karabekir, baskının sona ermekte olduğu sırada, basılan nüshalara el konulmasından çok kısa bir süre önce, matbaanın sahibi Sinan Omur’dan tehdit edildiğini öğrenir. Bunun üzerine Başbakan İsmet İnönü’ye, meclis başkanlığına, İstanbul savcılığına durumu anlatan yazılar yazar.

Son zamanlarda köşkteki polis gözetimi de yoğunlaşmıştır. Nihayet köşk aranır. Köşkün aranması sırasında Cafer Tayyar Eğilmez de köşkte misafir kalmaktadır. Onun ve Karabekir’in yakınlarının da evleri aranacaktır. Karabekir, olaydan doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Atatürk’ü sorumlu tutma eğilimindedir. Olayın tertipçileri olarak Karabekir Ali Çetinkaya’nın, Kılıç Ali’nin ve Recep Zühtü’nün isimlerini vermektedir. Fakat “Gazi’nin gizli pençesi” adını verdiği bu grubun talimatlarını Çankaya’dan aldığı kanısındadır. Karabekir, İnönü’yü ve hükûmetin büyük kısmını ise olaydan habersiz olarak görmektedir. El konulmuş olan evrakının ancak küçük bir kısmı Karabekir’e iade edilecektir. Evrakın genelkurmay başkanlığı ile dışişleri bakanlığı tarafından da incelenmesine ihtiyaç duyulmuştu. Karabekir’in itibarının iade edilmesinden sonra evrakını yeniden geri aldığını tahmin edebiliriz; belki de meclis başkanı olduğunda. Karabekir’in anıları, Atatürk’ün ölümünden sonra, İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, hatta kendisi CHP milletvekili ve meclis başkanı olduktan sonra dahi, ölümüne kadar (1948) ve daha sonraki yıllarda da serbestçe yayınlanamadı.

Anılar, ancak 1960 yılının Temmuz ayında, yani 27 Mayıs’ın hemen ertesinde yeniden yayınlanabilecektir. Muhtemelen yayının DP iktidarı dönemine denk gelmesi arzu edilmişti. Aradaki bu küçük tarih farkı, beklenmeyen bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Anıların bu son ve kapsamlı versiyonunun bu dönemde serbestçe satılabileceği düşünülmüş olmalı. Ne var ki, kitap hakkında dava açılacak, dava uzun sürecek ve 1968 yılının sonlarında sona erecek; yeni basım ancak 1969 yılında gerçekleşebilecektir. O günden beri anılar serbestçe satılmaktadır.

Değişik baskılar üzerine notlar

Karabekir’in bugün satışta olan “İstiklâl Harbimiz” adlı devasa boyutlu anıları ile 1933 yılında toplatılan anıları aynı ya da benzer değildir. Anıların 1933 yılında yakılan orijinal baskısını hiç görme imkânım olmadı. Elde var mıdır, bilemiyorum. İmha edilen anıların görebildiğim en eski yeniden basımı 1951 tarihlidir. Bu baskı, imha edilen anıların aynısı olmak gerekir. Elimde bulunan aynı tarihli iki farklı basımda da yalnızca 1951 tarihi yer almamış, aksine 1933 ve 1951 tarihleri birlikte yanyana yer almıştır. Bu da, 1951 yılında yeniden basılan anıların 1933 yılında basılan orijinalinin aynısı olduğu izlenimini vermektedir. Ancak Mustafa Armağan, bir yazısında bu iki metin arasında fark olduğunu belirtmekte ve örnek de vermektedir.

1951 yılında iki farklı edisyon halinde basılan bu “ikinci nesil” anıların başına ne geldiği konusunda kaynaklarda bilgiye rastgelmedim. Anıların özellikle 1951 yılında yeniden basılmış olması, DP iktidarının getirdiği yeni siyasî atmosferden kaynaklanmış olmalıdır. Anıların bu basımı da toplatıldı mı, yoksa serbestçe satılabildi mi bilmiyorum.

Üzerinde iki farklı tarih barındıran bu baskıya özellikle dikkat çekmek istedim: Elimde her iki baskı da mevcut... Bir kere iki baskının da içeriği aynı olmakla birlikte, ön ve arka kapakları tamamen değişiktir. Birinin ön kapağında Karabekir’in el çizimi, üniformalı, fakat kendisinin sadece baş kısmını gösteren bir resmi yer almaktadır. Kapak amatörce ve acemicedir. Arka kapakta ise, “Şark Fâtihi Büyük Serdar Kâzım Karabekir Paşanın Yazdığı ve Toplatılıp Yakılan İstiklâl Harbinin Esasları” kitabının reklâmı yapılmaktadır. Daha büyük puntolarla dizilmiş bir baskıdır.

Diğer versiyon ise şeklen değişiktir. Öncelikle daha küçük punto ile dizilmiştir. Bu da kitabın iki farklı şekilde ve dolayısıyla da iki kere ayrı ayrı dizildiğini göstermektedir. Farklı baskının ön kapağı değişiktir ve bu sefer kapakta Kâzım Karabekir’in muhtemelen yaşamının son günlerinde çekilmiş bir fotoğrafı yer almaktadır. Fotoğraf renklidir ve Karabekir’i yine muhtemelen köşkünün çalışma odasında/çalışma masasında ve ardında eski yazı “Türk Yılmaz” tablo yazısı altında ve yine ardında eski tarihli ve eski yazı bir Türkiye haritası önünde resmetmektedir. Karabekir, sivil giyimlidir. Kitabın arka kapağında Karabekir’in bir başka fotoğrafı yer almaktadır. Bu kez fotoğraf daha eski tarihlidir ve Karabekir’in at üzerinde çekilmiş üniformalı bir resmidir. Bu baskıda bir de hata-sevap cetveli vardır. Bu farklı iki baskının satış fiyatları da farklıdır. Bu da baskıların farklı tarihlerde satışa sunulduğunu gösteriyor olabilir.

Son olarak, 1933 tarihli orijinal anıların yeni bir başka baskısından daha söz etmek istiyorum: Nihat Uzcan tarafından hazırlanmış olan “İstiklâl Harbinin Esasları. Kâzım Karabekir Paşanın Hatıratı”, Basın Kitabevi, İstanbul, 1981. (Ancak bu baskıda son vesika yarım sayfa tamamen eksiktir.)

Karabekir diyor ki...

“İSMET   Paşa ile yazışmıştık, samimiyetten bahsediyordu, fakat tedhiş siyaseti hâlâ devam ediyordu. Çünkü İstanbul valisi ve emniyet müdürü, hem İsmet’in başvekil olduğu hükûmetin, hem de kızıl pençenin emrinde idiler. Kızıl pençe düzeninde İsmet yoktu. Buna doğruca Gazi emir verir, meclis reisi, Kılıç Ali gibi en mutemetleri vasıtasıyla hükûmet mekanizması gizli oyunlara başlarlardı.” (Kâzım Karabekir: “Bir Düello ve Bir Suikast”).

İsmet Paşa diyor ki...

“ŞAHSî vasıfları temiz bir ruhun ve cesur bir karakterin bütün faziletlerini göstermiş, fikir ve hükümlerinde daima kendine güvenir ve sebatlı olmuştur. Kuvvetli bir iradenin muvaffakiyetlerini hak ettiği gibi, güçlüklerini de hayatının her devrinde metanetle karşılamıştır. Tarihimiz Kâzım Karabekir’in millî mücadeledeki hizmetlerini vefalı sayfalarında daima iftihar ile yad edecektir.” (1948)

Hatırlatma

KARABEKİR’İN  anıları ile günlükleri ikişer büyük cilt olarak Yapı Kredi yayınlarınca basıldı; şimdiye kadar yayınlanmış ve yayınlanmamış olan bütün eserlerinin yayınına ise devam ediliyor.

Bugün artık satışta olmamakla birlikte Feridun Kandemir tarafından 1964 yılında yayınlanmış “Kâzım Karabekir’in Yakılan Hatıraları: Meselenin İçyüzü” kitabı anıların yakılma sürecini hayli ayrıntılı ve ilk elden anlatan önemli bir kaynaktır. Tahsin Demiray’ın 1969 yılında basılan “İstiklâl Harbimiz’in Müdafaası” kitabı da, 1960 yılında hakkında Atatürk’ün hatırasına yayın yoluyla hakaretten dava açılan kitap hakkındaki iddianameyi ve mahkemede yapılan savunmayı içermektedir.
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • jaks
    jaks
    26.07.2012 12:43

    bence de

  • idrisin bir dostu
    idrisin bir dostu
    26.07.2012 10:48

    Sevgili Mehmet altan ın son yazı dizisine göre: 1 işkenceye göz yumana işkence yapılacak (yapıldı... işkence yapana da işkence yapıldı) 2 ırza geçilmesine göz yuman içişleri bakanının ırzına geçilecek. Bu yorumu incelesin bari sayın bakan haberleri inceleyemiyosa. Not: kimseye ne işkence yapılsın ne ırzına geçilsin idris naim şahin bile olsa o zavallı

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums