- 4.04.2012 00:00
Bugün Türkiye tarihi günlerinden birini yaşıyor. 12 Eylül davası yargı önünde. Davaya TBMM’de müdahil oldu. Şimdi ana muhalefet partisinden hükümete ve meclis dışı muhalefete kadar birçok kesim bu davaya mağdur sıfatıyla müdahil olduğuna göre bu, aynı zamanda, Türkiye’nin yeni Anayasa konusunda önemli bir mutabakat sağladığını gösterir. Ancak göreceksiniz; başta CHP olmak üzere, birçok kesimin 12 Eylül davasına müdahilliği, darbenin ve darbeyle gelen faşizmin artık insanlık için utanılacak bir şey olmasından kaynaklı. Zaten 12 Eylül davasını da iktidarın bir operasyonu (!) olarak görüyorlar. Bu konuda geliştirdikleri birçok argüman var.
Bu argümanların çoğu, 12 Eylül cuntası dolayımıyla, 12 Eylül öncesi-sonrası, darbecilerini aklayan çeşitlemeler.
Mesela 12 Eylül darbesinin -tabii bütün askeri darbelerin- ABD emperyalizminin -batının- ürünü olduğunu söyleyerek, esas olanın ABD emperyalizmini-batıyı- yargılamak olduğunu iddia etmek... Bu çok ‘devrimci’ çıkışın günümüze sarkan önemli politik vurguları da var. Örneğin; emperyalizmin güncel mağduru (!) Esed’ı (TDK, Esed diye karar verdi; boynumuz kıldan ince) emperyalizmin emriyle yıkmaya çalışan bir iktidar, nasıl olur da emperyalizmin maşası Evren’i yargılayabilir. İşte, Kenan Evren aslında yargılanmıyor; bu, iktidarın bir oyunu diyen çevrelerin geliştirdikleri tezler içinde en çok bunu tutuyorum. Bir taşla birkaç kuş vurmuş oluyorlar böylece. Hem Evren’in hem de iktidarın ABD emperyalizminin sonucu olduğunu söyledikten sonra, aynı emperyalizmin Esed’i Türkiye’yi kullanarak yıkmak istemesi tespiti oldukça yüksek bir politik zekanın ürünü şüphesiz.
‘12 Eylül’ü yargılamak aldatmaca, sistem yargılanmalı’ diyen siyasi parti başkanları da var; ama bunlar, ‘ABD emperyalizmini yargılamak esas’ diyen arkadaşların yanında biraz vulger kalıyor.
Bugün başlayan 12 Eylül davası da gösteriyor ki, 12 Eylül’ün en büyük ideolojik başarısı, başına gelen her türlü musibeti ‘dış’ kaynaklı gören bir ulusal ideoloji oluşturması ve bunu en sağdan en sola kadar çeşitlendirip bütün toplumu mankurtlaştırmasıdır. ‘Aslında 12 Eylül yargılanmıyor’ diyen çevrelerin belki en güçlü argüman saydıkları şu ABD emperyalizmi meselesini, soğuk savaş zamanından kalma politik malzemelerin en bayatı olduğu için tabii tartışmaya gerek yok. Ama bu sefil argüman bile bize bu çevrelerin hangi akıl yürütmenin ürünü olarak, Baas Partisi iktidarlarını özlediklerini, katil Esed rejimini desteklediklerini, katliamları görmezden geldiklerini gösteriyor. Her biri Mahir Esed ya da Miloşeviç ayarında ‘anti-emperyalist’ olan bu arkadaşları kendi hallerine bırakmaktan başka yapacak bir şey yok. Çünkü onlar artık ağaç kovuğundaki Japon askerleri sayılır.
Türkiye, aslında bu davayla yeni Anayasa sürecine girmiş oluyor. Şundan hiç şüpheniz olmasın, kurumların, siyasi partilerin, çevrelerin ve kişilerin bu davayla ilgili politik tutumları, Anayasa süreciyle ilgili politik duruşlarıyla paralellik gösterecek.
Yorum Yap