İspanya’daki iktidar değişiminin beklenen sonuçları

  • 20.11.2011 00:00

 İspanya’da bugünkü seçimlerde iktidara gelmesi beklenen Halkın Partisi (PP) İspanya’yı krizden çıkarmak için pek umut vermiyor. Çünkü bizce, zaten bugün İspanya’da krizin bu denli derinleşmesinin birinci dereceden sorumlusu İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) değil, Jose Maria Aznar’ın, o zamanlar, başında olduğu Halkın Partisi’dir. Bunun neden böyle olduğuna geçmeden önce bir ayrıntıya değinelim. Halk nitelemesi bizde genellikle ‘sol’ bir niteleme sayılırken, bu Avrupa’da sağ kitle (popüler) partileri tarafından da kullanılan bir adlandırmadır. İspanyol PP’nin tarihsel hikayesine baktığımızda, bu partinin isim benzerliğine paralel bir şekilde, bizdeki CHP ile daha fazla yan yana geldiğini görebiliriz.

Çünkü PP, ilk defa, 1976 yılında Franco rejiminin bakanlarından M. Fraga Iribarne tarafından kurulmuştur. Iribarne’nin Halkın Birliği (Alianza Popular) olarak kurduğu parti, Franco döneminin izlerini önemli ölçüde taşıdığı için kitle partisi olamamış ve seksenlerin sonunda daha ‘liberal’ bir zeminde yeniden yapılanmış ve Fraga’nın seçim başarısızlıkları sonucu genel başkanlığa Jose Maria Aznar getirilmiştir. Parti Aznar’la birlikte Halkın Partisi ismini alarak yola devam etmiş ve 1996’da tek başına iktidara gelmiştir. 1996’da başlayan ve iki dönem olarak 2004 yılına kadar süren sekiz yıllık Aznar iktidarı, Amerika’da Bush, İngiltere’de de Blair dönemine denk gelmiş ve bilindiği gibi bu dönem, bugünkü küresel krize giden yola, hâlâ kaldırılamayan, kriz taşlarını döşemiştir.

Aslında Aznar’a tam burada yakından bakmak gerek. Aznar’ın büyükbabası ve babası General Franco döneminde önemli görevlerde bulunmuşlar. Böylece PP’de esas kurucu olan M. Fraga ile başlayan General Franco devamcılığı Aznar’la da korunmuş.

Aznar iktidarları, İspanya’nın ekonomik olarak Washington Uzlaşısı ile temellenen neoliberal ekonomi politikalarını ödünsüz uygulamıştır. Bu dönemde İspanya’da işsizlik çok hızlı yükselmeye başlamış ve bugünkü seviyelere (yüzde 20) yaklaşmıştır. Aslında ikinci Aznar dönemi, Bush’un ve Blair’in izinde giden bir İspanya’yı anlatır. Geleneksel sektörlerde ve silahlanmada hızla artan yatırımlar, bugünkü krizin ve işsizliğin altyapısını oluşturmuştur.  Ancak artan yatırımlara ve büyümeye karşın, düşen kârlar ve yükselen enflasyon,  ETA’nın artan saldırıları ve nihayet 11 Mart’ta-seçimlerden üç gün önce-  Madrid metrosundaki patlamada 191 kişinin ölmesi Aznar Hükümeti’nin sonunu getirmiştir. Bu patlama için,  Aznar Hükümeti ETA’yı suçlamış ama işin hiç de böyle olmadığı anlaşılınca seçimlerde ağır bir yenilgi almıştır. Aznar, 2004 seçimlerine 3. defa iktidar olmak istemediğini göstermek için yerine Mariano Rajoy’u atamış ama bu hamle de yetmemiştir.

Franco döneminin izlerini taşıyan, Bush’un savaş politikalarının arkasına takılan, İspanya ekonomisindeki bugünkü işsizliğin nedeni olan militarist neoliberal ekonomiyi inşa eden PP yeniden işbaşında olacak büyük bir ihtimalle. Aslında bu, hem İspanya’daki hem de Avrupa’daki krizi derinleştirecek bir durum. Çünkü PP, bu dönemde, Aznar döneminden farklı olarak, hızla özüne dönerek nasyonel-sosyalist bir hattı izleyebilir. Böylece PP, Aznar’ın yaptığının aksine, Euro’dan çıkmanın da bayraktarlığını yapabilir.

PP, her ne kadar, Türkiye’nin AB üyelik sürecine, PSOE’den farklı yaklaşıyor gözükmese de PP, Türkiye politikası dahil, hızla Almanya ve Fransa’nın yanına yerleşecektir. Bu durum, Avrupa’nın krizini kalıcı bir siyasi krize dönüştürdüğü gibi, İspanya’nın Ortadoğu’ya müdahil olma durumunu da birlikte getirir ve Türkiye AB ilişkileri İspanya tarafından da gerilir.

 

Kritik bir sürece giriyoruz!

Ama bundan öte,  Almanya’da Türkler’e yapılan ırkçı saldırıların arkasında devletin nasyonel-sosyalist yapısının izlerinin olması, Fransa ve İngiltere’den yükselen savaş çözümü sesleri, Yunanistan’dan başlayarak para birliğinden çıkmanın ciddi olarak dile getirilmesi... Bütün bunları üst üste koyduğumuzda karşımıza ürkütücü bir tablo çıkıyor. Bu tablo, Avrupa’nın hızla ‘geriye’ dönebileceğini bize söylüyor.  Avrupa’da 1970’li yıların başında başlayan ve İspanya, Portekiz, Yunanistan faşizmlerinin son bulmasıyla gelişen dalga, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile buluşmuş ve Türkiye’yi de içine alan bir demokratikleşme ivmesini ortaya çıkarmıştı. Bu ivmenin Türkiye üzerinden Ortadoğu’yu salladığı bir zamanda Avrupa geriye dönüyor. Durum bu anlamda kritik. Umarım kamuoyu yoklamaları yanılmış olur ve PP seçilmez. 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums