- 15.02.2015 00:00
Bir zamanlar Türkiye’nin 5-10 yıl gecikmeyle Latin Amerika’yı takip ettiği söylenirdi. Örneğin Şili’de Pinochet darbesi 11 Eylül 1973’te gerçekleşmiş ve Allende iktidarına el koyan askerler Şili’yi yıllarca sürecek karanlığa sokmuşlardı. Türkiye’de de, tam 7 yıl sonra, 12 Eylül 1980’de askeri darbe oldu ve ülke, tıpkı Şili gibi, yıllar süren, hâlâ etkilerini hissettiğimiz kayıp yılların içine girdi. Tabii yalnız Şili değil, bütün Latin Amerika ülkeleri, yetmişli-seksenli yıllarda, Amerikancı asker postallarıyla inledi. Bu ülkelerin ekonomileri, yer altı ve yer üstü kaynakları, beşeri sermayeleri Batı’nın sömürüsüne teslim edildi. Ama, aynı zamanda, bu ülkeler, yalnız 20. yüzyılda değil, İspanyolların kıtaya ayak basıp acımasız yağma ve sömürü düzenini kurmaya başladığından beri, buna karşı çıkan bir direniş siyasetini de örgütlediler. Simon Bolivarlar, Jose Martiler, Pancho Villalar, Zapatalar, Fideller, İspanyol işgali ve sömügürceliğiyle başlayan, Avrupa ve Amerika yeni sömürgeciliğiyle devam eden yağma ve zülüm düzeninin isyankarlarıdır.
Diago Rivera…
Meksika Başkanlık Sarayı’nda ünlü Meksikalı ressam Diago Rivera’nın, bütün bu sömürü, zulüm düzenini anlatan müthiş bir duvar resmi var. Bu resimde Rivera, kendisi kadar ünlü eşi Frida Kahlo’yu da tasvir etmiş; resmin en tepesinde elinde Kapital’le Karl Marx’da var. Bu duvar resmi ressamın, reform yanlısı Alvero Obregon’un, 1921’de devlet başkanı seçilmesinden sonra yapılmış.
Çünkü Rivera Obregon’un Başkan seçilmesinden sonra Meksika’ya dönebiliyor. Resimde Rivera, dünyaya bakışını, ideolojisini çok açık olarak yansıtmış. Ama resim, aynı zamanda, bir Latin Amerika tarihi de.
Yağmacı İspanyol askerleri, acımasızca öldürülen yerli halk, Engizisyon mahkemeleri, gemilere yüklenen altınlar, halkın direnişi, o direnişin siyasi önderleri ve Latin Amerika’ya ters doğan güneş… Şimdi Meksika Sarayı’nda Diago Rivera’nın yaşamını anlatan, onun resimleriyle süslü bir anı odası da var. Ama o, bu muhteşem duvar resmini yaptığı, günden bu yana güneş, ülkesine hep ters doğmuş. Ama 500 yıllık başkanlık sarayında, hangi görüşten olursa olsun, iktidarlar onun muhteşem duvar resmini yok etmeye kalkmamış ve resim bugüne gelmiş. Çünkü Rivera doğruyu anlatıyordu. Peki doğruyu anlatıyordu da, neden şimdiye değin gelen iktidarlar, Rivera’nın 'ters doğan güneşi’ni Meksika ülkesi ve halkı için düz hale getirmediler? Çünkü oradaki güneşin neden ters olduğunu ve düz hale getirilmesi için ne yapılması gerektiğini isyan edenler de, iktidara gelenler de pek bilmiyordu.
İktidar sonrasını bilmeyen isyancılar
Yüzyılın başında “toprak ve özgürlük” diye ayaklanan köylü hareketini, kendi yöntemleriyle, siyasallaştıran Emiliano Zapata, haklıydı ama iktidara geldiğinde ne yapacağını, dengeleri nasıl kuracağını bilmiyordu, sonuçta 1919’da, aynı kaderi paylaştığı Pancho Villa da, o da öldürüldü. Bundan sonra, gelenler Alvero Obregon gibi ancak Başkanlık Sarayı’nda Rivera’ya Batı’nın bütün sömürüsünü anlatacak duvar resmi yaptırtacak kadar reformcu ve cesur olabildiler; bunun ötesine geçemediler.
Meksika ve arayışı…
Bugün Meksika, ABD’ye yakınlığı, açık pazar olması ve NAFTA, (Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması) AB ile yapılan serbest ticaret anlaşması ve doğal kaynakları nedeniyle çok hızlı büyüyen ama gelir dağımındaki çarpıklığ da çözemeyen, büyüdükçe yoksul üreten bir ülke. Çünkü Meksika, neoliberal politikaları tek mutlak gerçek, (ekonomik rasyonalite) gibi gören iktidarlarca yönetiliyor. Mesela ülkede tekelleri gözeten çarpık bir vergi sistemi var.
Burada tekeller konsolide olarak vergilendiriliyor. Örneğin bütün bir yıl olağanüstü kârlar elde edip, gruplarına zarar eden bir şirketi kattıklarında vergilerini sıfırlayabiliyorlar. Bu durumda, bizdeki gibi, yoksul halk dolaylı vergilerle ve maaş bordrosundan zorunlu kesilen vergilerle devleti finanse ediyor ama öte yandan büyük tekeller geometrik olarak büyüyor ve ülkede yaratılan katma değer bunların cebine gidiyor; öyle ki bir yılda yaratılan katma değeri en çok 10 aile çekip çeviriyor.
Tabii bu süreç, tam şimdilerde, sorgulanmaya başlanmış. Yoksulluğu ve bunu tetikleyen gelir dağılımındaki bozukluğu önlemek için Başkan Enrique Pena Nieto yeni yollar arıyor. Aslında Nieto’nun partisi PRI (Kurumsal Devrimci Parti) ülkeyi yetmiş yıl yönetmiş ve Meksika’da önce devletçi sonra da neoliberal çizginin ( bu ikisi-sanıldığı gibi birbirinin zıddı değildir, birbirini besler ve takip eder) kurumsallaşması için çalışmış bir partidir. Ama tam şu sıralar, Nieto ve partisi, (Zapatistlerin isyanın da etkisiyle) ülkedeki çarpık gelir dağılımı, bölgesel eşitsizliği giderecek ama aynı zamanda, istikrarlı bir büyümeyi de sağlayacak yeni yönelimler arıyor.
Barış-çözüm- süreçleri ve Erdoğan’ın hattı
Aynı durumu ve arayışı Kolombiya’da da gördüm. Orada da, yerel gerilla haraketleriyle (FARC gibi) oluşturulmaya çalışılan barış süreçlerinin ancak ve ancak ülkedeki gelir dağılımı düzeltecek yeni ekonomi politikalarıyla mümkün olacağını iktidar anlamış gözüküyor. Bundan dolayı, her iki ülkede de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan ilgi bu noktada odaklanıyordu.
Türkiye’de de, “Çözüm Süreci” Erdoğan’ın 2008 yılında, IMF ile anlaşma yapmayarak, neoliberal politikalardan, Türkiye’yi kısmen sıyırmaya başlamasıyla-bize göre- oluşmaya başlamış ve bugüne gelmiştir.
Şu gerçeği herkes bir kenara yazsın; eğer Erdoğan’ın 2008 yılındaki IMF direnişi ve bunun hemen arkasından gelen GAP Eylem Planı olmasaydı bugün Türkiye’nin çocukları hâlâ dağlarda ölüyor olacaktı.
'Neden susuyorsun Başkan!!'
Meksika’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meksika Devlet Başkanı Nieto ile yaptığı basın toplantısında (sorulan bir soru üzerine falan değil) ABD’de vahşice öldürülen 3 Müslüman ABD vatandaşıyla ilgili Başkan Obama’ya “neden susuyorsun Başkan!!” derken, “bunu özellikle Amerika kıtasında, ABD’ye çok yakın olan Meksika’da söylüyorum” dedi. Ben o sırada Meksika Başkanı Nieto’ya baktım, bir iki yutkundu ama sonra herhalde “Erdoğan bu kadar açık söylüyorsa ben neden çekineyim; ben de dik durayım” dedi içinden ve o da kendini toparladı. Sonra ABD Başkanı Obama’dan-iki saat sonra- olayı kınayan ve ABD’nin katillerin peşinde olduğunu vurgulayan açıklama geldi.
Evet, Rivera’nın Meksika’nın 500 yıllık Başkanlık Sarayı’nın duvarına yaptığı ve Batı’nın acımasız, insanlık dışı zulmünü anlatan olağanüstü duvar resmindeki “ters güneş” halkın iradesini iktidara taşıyan Erdoğan gibi liderlerle, ayakları üzerinde, ayaklarını yoksul güneye ve doğuya basarak düz doğmaya hazırlanıyor artık…
Yorum Yap