Sahi bugün kim neyi istiyor, ne için savaşıyor?

  • 21.08.2011 00:00

Bu hafta yaşanılanlar küresel ekonomik krizin siyasi yanını ortaya çıkardı. Sınır ötesi operasyondan, Somali’deki yürek burkan manzaralara kadar olan gelişmeler yaşadığımız ekonomik ve siyasi dönüşümden ayrı değil şüphesiz.

Şu gerçek acı da olsa yavaşça ortaya çıkıyor: Artık 20. Yüzyıl bitti, geçen yüzyılın siyasi ve ekonomik modelleri, kurumları ve nihayet bunları bir arada tutan ideolojiler duvara tosladı. Burada ısrar etmek yalnızca krizi derinleştirip uzatıyor ve etkisini çoğaltıyor. İşin garip tarafı 20. yüzyıl gerçeklerinin idealleştirdiği amaçlar, yaşanılan toz duman arasında kaybolmuş durumda zaten. Somali’de birbirini boğazlayan kabileler, nasıl ki bir müddet sonra birbirlerini niye, nereye varmak üzere öldürdüklerini bile unutuyorsa, şu an ‘eski’nin devamı konusunda ısrar eden, krizi üstünkörü önlemlere atlatacağını sanan gelişmiş ulus-devletler de nereye gittiklerini artık bilmiyorlar.

Aynı şekilde Ortadoğu’daki baskıcı rejimler ne adına, ne için işbaşında olduklarının farkında değiller. Yani o ‘bağımsızlıkçı’ topyekûn ‘kalkınma’ anlayışı ve bunun dayandığı eklektik milliyetçi ideoloji zaten Mısır’da Nasır’la birlikte tarihe gömülmüştü. Bundan sonra Enver Sedat, Mübarek gibi diktatörler, ABD destekli baskıcı bir modernite oluşturarak ayakta kalırken, mesela Saddam dine dayanan bir meşruiyet sağlama yoluna girmişti. Saddam’ın son günlerinde kanıyla Kur’an yazdırdığını biliyoruz. Bugün Ortadoğu’daki rejimlerin ve bu rejimlerin bir kopyasını oluşturmak üzere siyaset sahnesinde olan güçlerin yalnız bu nedenle bile hiçbir şansları yok. Dünyanın geldiği şu aşamada, hiçbir sorunun savaşla çözülemeyeceği, hiçbir toplumsal düzenin savaşla iyileştirilemeyeceği ve kurulamayacağı andayız. Savaş, en gelişmiş sistemleri ancak Somali’ye çevirir ve en ulvi amaçları da intikam yemini etmiş kabile ilkelliğine indirir.

 Savaş halindeki bu dünyanın, 17. yüzyılda, J. Grimmelshausen’in yazdığı müthiş romanın köylü kahramanı Simplicissimus’un dünyasına benzediğini yazar Negri...‘Simplicissimus, Almanya’da nüfusun üçte birinin öldüğü Otuz Yıl Savaşları’nın ortasında dünyaya gelmiştir. Simplicissimus, savaşanlarından ve onların ‘ulvi’ amaçlarından ayrı olarak dünyayı, bir köylü saflığı ve temizliği ile görür. Çeşitli ordular, Fransızlar, İspanyollar, Almanlar birbiri ardına gelir gider her biri din adına, onur adına, ırkı için savaştığını söyler. Ama bütün savaşanlar, Simplicissimus’un gözünde aynıdır. Onlar iddia ettikleri erdemden uzak, tecavüzcü, katil ve yağmacıdırlar bu basit ve naif köylü için.’ Simplicissimus’un masum gözleri, Otuz Yıl Savaşları’nın vahşetini, akıl dışılığını olduğu gibi kaydeder. Şimdi size soruyorum; yüzyıllar sonra bu savaşlarla ilgili tek gerçek, Simplicissimus’un gözleri ve onun söyledikleri değil midir? Bugün savaş, yalnızca silah üreticilerine ve tüccarlarına yarayan akıldışı, arkaik, amacı muğlâklaşmış bir güç oyunudur. Bu gerçeği Rusya geçtiğimiz hafta, ‘bizim Esad rejimine silah satmamız lazım, Esad’ın gitmemesi gerek’ diyerek itiraf etti zaten.

Krugman ve Rehn ‘işi’ çözüyor sanki...

1929 krizi savaşla ve savaş sonrası Keynes’e mal edilen bir devletçilikle aşılırken, hem savaşın hem de Keynes’e mal edilen militarist devletçiliğin çıkmaz bir yol olduğu en çok bugün ortaya çıkıyor.

Dün bu sayfada P. Krugman, Keynes anlayışının, hiçbir zaman devletçiliğe bir methiye olmadığını, onun savunusunun krizle baş gösteren durgunluk ve işsizliğe karşı konjoktürel tedbirler çerçevesine oturduğunu söylüyordu. Şunu söylemeye çalışıyorum, devletçi, totaliter anlayışlar ve bu anlayışların yoğunlaşmış siyasi ifadesi olan savaş, zaten insanlık için hiçbir zaman çıkış yolu olmamış ve var olan sorunları daha da ağırlaştıran bir çaresizlik olagelmiştir.  Hele bugün savaş ve silahlı çatışma, hem ulus-devlet dönemlerinin tarihsel olarak sonuna gelinmesiyle, hem de teknolojinin ve iletişim ağlarının geldiği aşama itibariyle hiçbir amaç için araç olamaz.

Bu arada Cuma günü piyasalar yine kıvranırken AB Mali İşler Komisyonu üyesi Olli Rehn, ortak Euro tahvilleri için yeşil ışık yaktı. Bu önemli bir gelişme ve ciddi bir düzelmenin başlangıcı olabilir. AB, artık ulus-devlet kayıkçı dövüşü ile bu işi çözemeyeceğini anladı. Ortak tahvil adımı, ortak bir maliye politikası ve siyasi birlik için de bir adımdır ki kriz ancak böyle çözülür.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums