- 8.07.2011 00:00
Yeni hükümette ekonomi yönetiminin izleyeceği yol, Avrupa’dan başlamak üzere, Ortadoğu, Ön Asya ve Kuzey Afrika’yı da belirleyecek önemde. Aslında ekonomiden başlayacak bu ‘yeni yola’ Türkiye seçimlerden önce girmişti. Bundan dolayı da Başbakan Erdoğan, ekonomi yönetime dokunmadı hatta burayı yeniden dizayn ederek güçlendirdi. Örneğin Ekonomi Bakanlığı’nın oluşturulması, dış ticaretin burada olması, ayrıca Kalkınma Bakanlığı’nın eklenmesi ve Sanayi Bakanlığı’nın adının bilim ve teknoloji ile ‘donatılması’ bize ekonomide yeni bir dönemi anlattığı gibi, hem Hükümet Programı’ndaki ekonomi vurgusunun içeriğini anlatıyor hem de Orta Vadeli Program hakkında önemli ipuçları veriyor.
Türkiye’nin bundan sonraki sürecinde, ekonomi ve bu ekonominin oluşturacağı yeni sınıfsal dinamikler, şimdiye kadar olduğundan daha fazla, belirleyici olacak. Seçimlerden hemen önce Sanayi Bakanlığı, ‘Sanayi Strateji Belgesini’ açıkladı. Bu belge, aslında bu yeni dönemde tamamlanacak bir adım... Nitekim seçimlerden hemen sonra bu belgedeki hedefleri operasyonel olarak destekleyecek ve yeni bir teşvik politikasının, öncü sektörlerin işaretini veren ‘Girdi Tedarik Strateji Belgesi’ Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından açıklandı. Bu iki çalışmayı üstüste koyarsanız Hükümet Programı’nda, sanayinin, ihracatın yeni yolunu bulabilirsiniz.’Yeni Hükümet Programı’nın bu iki belgeden çok şey alacağını düşüyorum. Hükümet, teknolojiyi yalnız uygulayan ve ithal eden değil, teknolojiyi oluşturan, yenileyen ve ihraç eden bir sanayileşme politikasını hayata geçirmeyi başarırsa, şu an sistemin bütün kurumlarında görülen değişimi, sanıldığından daha az sancılı yaşarız. Yeni Hükümet Programı, öyle sanıyorum ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu tarihi fırsatı, değerlendiren başlıklardan oluşacaktır.
Şu sıralar hayatın her alanında olan ve birçok kesimde travma etkisi yaratan değişimlerin sosyal ve psikolojik sonuçlarını, bu toplum ancak istikrarlı ve adil bir büyüme temposuyla karşılayabilir. Aksi olursa, yani Türkiye, tarihin önüne koyduğu bu müthiş ekonomik fırsatı değerlendiremezse, inanın kendisini yeni bir uçurumun eşiğinde bulur.
Nerede dolaştığını bilmeyenler kulübü
Dünya Bankası’nın 2011 Küresel Kalkınma Raporu, gelecekte çok kutuplu, birçok yönüyle daha fazla fırsatı barındıran, yeni bir küresel ekonomi bekliyor.
Dünya Bankası da kabul ediyor ki, dünya, çok büyük bir dönüşümün içinde ve bu dönüşüm, Türkiye gibi ‘gelişmekte olan ülkeler’ lehine dinamikler üretiyor. Rapor, Türkiye, Hindistan, Brezilya ve Çin gibi ülkelerin, 2050 yılına değin, 15-59 yaş arasındaki nüfusunun üretime katılımının ve üretimden aldıkları payın giderek artacağını ortaya koyuyor. Ayrıca Türkiye’nin milli gelirinin, bizim sandığımız gibi, 2025’te 1-2 trilyon dolar değil, 3.3 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor.
Bu durum, grafikte gördüğünüz gibi, bu ülkelerde, giderek güçlenen bir orta sınıf yaratıyor. İkinci savaş sonrası, ‘Amerikan rüyası’ hikayesinin sosyolojik altyapısı olarak, ABD’de oluşturulmaya çalışılan bu orta sınıf, görüyoruz ki, Türkiye’de, ciddi bir sosyolojik olgu olmuş.
Şimdi bakın yukarıdaki iki grafiği okumadan, buradaki dinamiği ve gerçeği görmeden bu topraklarda, bırakın siyaset yapmayı, nerede dolaştığınızı bile anlayamazsınız. Bunun için de başınız ciddi belaya girer. İşte Fenerbahçe olayı buna örnektir. Asırlık bir camiayı bu duruma düşürenler, nerede dolaştığını bilmeyen, Türkiye’yi hâlâ doksanlı yılların başındaki Türkiye zanneden şaşkınlardan başka ne olabilir. Giderek sosyal-homojen bir yapı olarak ortaya çıkan bu orta sınıfın bir diğer özelliği ise teknolojiyi en üst düzeyde kesintisiz kullanması ve eğitim düzeyini bu sayede sürekli yukarı çekmesidir. Mesela, çoğunlukla orta sınıf üyesi olan, Fenerbahçe taraftarları bu çetenin bu ‘işleri’yaptığından emin ve bunlara hiçbir destek vermiyor.
İşte o ‘25 milyon gözü kapalı’ taraftar efsanesi de aynen bu nedenle çöktü.
Fenerbahçe olayının siyasi tarafı şüphesiz CHP ve onu utangaçça takip eden, sözüm ona, ‘sol’ muhalefettir. Yukarıda sözünü ettiğimiz yeni orta sınıfın ve Türkiye’yi de içine alan küresel değişim dinamiklerinin, bu ligden düşmüş muhalefet yerine yeni bir siyasi oluşumu ortaya çıkarması da kaçınılmazdır.
Yorum Yap