Sen korursan kimse oy’unu çalamaz!

  • 24.02.2017 00:00

 Babasının katilleri idamla yargılanıyordu.

Tam o sırada sanatçı dostları “İdama Hayır” kampanyası başlatmıştı.

İmza vermesi için ona da başvurdular.

Ancak “İmzalamazsan alınmayız” diyerek.

“Olur mu öyle çifte standart” diye bastı imzayı.

“İdama Hayır” diyenlerin dördüncü imzacısıydı.

Aradan yıllar geçti.

Yine “Evet”li “Hayır”lı bir sandık konulmuştu Türkiye’nin önüne.

CHP Köln Derneği’nin düzenlediği bir toplantıya katılıyordu sazıyla sözüyle.

Konuşurken sözü referandumda “Hayır” oyu kullanacaklara getirdi.

Çünkü babası Sivas’ta yakılırken Belediye Başkanı olan ve olayları tetiklemekle suçlanan Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi Genel Başkanı olmuştu. Referandumda “Hayır” oyu vereceklerini açıklamıştı CNN Türk’teki canlı yayında.

O da “Hayır” diyecekti, hem de babasının öldürülmesinden baş sorumlu saydığı bir kişiyle birlikte.

Yine “Bizde çifte standart olmaz” dedi, “Karamollaoğlu’na rağmen onunla aynı yönde oy kullanıp ‘Hayır’ diyeceğim.”

Ülkesinin geleceği için, içindeki “yürek yangını”nı bir kenara bırakıp babası Nesimi Çimen’in öldürülmesinde önemli bir role sahip olduğuna inandığı Karamollaoğlu’yla birlikte “Hayır” diyecekti Mazlum Çimen.

Ahmet Nesin de öyle… Artı Gerçek’e yazdığı son makalesine “PKK, HDP, CHP, SP ve Ülkücülerle aynı oyu kullanacağım” başlığını atmıştı.

“Ben Sıvas Madımak Oteli katliamı sonrası ‘Kazamız mübarek olsun…’ diye açıklama yapan dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu’yla aynı oyu kullanacağım. Babamı öldürtmeye çalışmış, onu öldüremeyip 35 arkadaşının ölmesine neden olmuş bir insan, aradan geçen 24 yıl sonra, yapılması istenen bir yasa değişimiyle ülkenin geleceği durumu düşünüp ‘HAYIR’ oyu kullanıyor, ben de aynı gerekçeyle aynı oyu kullanıyorum.”

16 Nisan referandumunda “Hayır” diyecek insanlar kimlerle yan yana geleceklerine bakmadan, babalarının hayatına kasteden, hatta babalarının öldürülmesinden sorumlu tuttukları insanla birlikte “Hayır” deme yürekliliğini gösteriyorlar.

Çünkü dayatılan bu referandumdan “Evet” çıkması halinde Türkiye’nin demokrasiyle olan son “pamuk ipliğini” tamamen koparacağına, aynen Ortadoğu’daki ya da Türki Cumhuriyetlerde olduğu gibi bir tek adam diktatörlüğünün geri dönülmez yolunun açılacağını çok iyi biliyorlar.

Bu bilinç “Hayır”ı dalga dalga yayıyor Türkiye’de tüm baskılara, tehditlere, yasaklamalara, gözaltılara, tutuklamalara karşın.

“Hayır”cılar kıpır kıpır. Şarkılarıyla, danslarıyla, sloganlarıyla müthiş bir “Hayır” kampanyası yürüyor. Hem de “Herkesin ‘Hayır’ı kendine” diyerek, herkes kendi “Hayır”ına sahip çıkıyor.

“Evet” cephesi ise çökmüş durumda.

AKP’nin kalemşorleri içlerindeki “gizli Hayır’cıları” deşifre ediyor liste liste, köşe köşe.

“Erdoğan mı Perinçek mi” seçeneklerinde Erdoğan’ı tercih edeceğini açıklayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli taban üzerinde zaten sağlamadığı kontrolü tümüyle yitirdi. Çünkü Bahçeli’nin tercihine Perinçek “Erdoğan’ı seçen beni de seçmiş sayılır” yanıtını verince ülkücü tabanın son kalanları da altüst oldu. Anladılar ki Bahçeli’nin kılavuzluğunda gele gele bir Maocu eskisiyle aynı hizaya geçmişlerdi.

“Evet” diyeceğini açıklayan HÜDAPAR ise tabanına bu referandumda söz geçirememe tehlikesiyle karşı karşıya. “Türkiye ve Kürdistan için söyleyecek sözümüz var” diyen HÜDAPAR tabanını, kürsüden “Bozkurt” işareti yapan bir başbakanı olan AKP ile aynı yönde oy kullandırmak zor görünüyor.

Toplum neredeyse tam ortasından ikiye ayrılmış durumda. Ancak hassas bir teraziyle ölçünce “Hayır”cılar belirgin bir biçimde ağır basıyor. Bağımsız anketler de bunu doğruluyor.

“Hayır”cılar bu seçimi kazanacaklarına inanıyorlar. Ancak kazansalar bile yapılacak hilelerle, çalınacak oylarla “Evet”in önde gösterileceğini düşünüyorlar. Yani referandumda kazanacaklarına inanıyorlar ama kazansalar bile kaybedeceklerine daha çok inanıyorlar.

Aslında yok böyle bir şey. Eğer sen istemezsen kimse oy’unu çalamaz. Hatta bir adım daha ötesini söyleyeyim; Cumhuriyet tarihinin sonuçları en kolay denetlenecek seçimiyle karşı karşıyayız.

Anlatalım.

Bu seçimde 50 milyon insanın oy kullanacağını var sayalım. Bu 50 milyonun en az 25 milyonu “Hayır” diyecek. Bunu bir kenara yazalım.

Son seçimde 160 binden fazla seçim sandığı vardı ülke genelinde. Bu seçimde de muhtemelen 170 bin sandık olacak.

Her sandıkta en fazla 420 oy olacak. Sandık başına düşen ortalama oy 250 ile 350 arasında.

Şimdi bu yaklaşık 25 milyon seçmenden 170 bin kahraman sandık müşahidi çıkmaz mı? Zaten çıkmazsa baştan bırakmak lazım bu işi.

CHP “Hayır” diyor, HDP “Hayır” diyor, MHP’nin çok büyük bir bölümü “Hayır” diyor.

Gerisini saymıyorum bile.

Bu kadar yaygın bir yelpazede ve ülkenin dört bir köşesinde örgütlü olan bu “Hayır”cılar isterlerse, iyi örgütlenirlerse sandıktan tek bir oy bile sızdırmazlar.

Ege’den, Akdeniz’den Marmara ve Trakya’ya uzanan bir coğrafyada CHP ve MHP örgütleri tek bir sandık sektirmezler.

İç Anadolu’da, Doğu Karadeniz’de MHP muhalifleri CHP ile birlikte bütün sandıkları denetleyebilirler.

Doğu’da, Güneydoğu’da HDP ve DBP örgütleri bütün baskılara rağmen sandık kontrolünü kaybetmezler, kaybettikleri yerlerde de teşhir edebilirler.

Kurulacak etkin bir denetim mekanizmasıyla sandık sonuçları, oylar çalınıp çırpılmadan ortaya konulabilir.

Bunun iki şartı var. Birincisi sandıkta görev almak. Sandıklarda müşahit görevlendirme olanağı olan bir partiye başvurup görevli kartı almak.

İkincisi de ilk oy kullanıldığından, sayım bitirilip ilçe seçim kuruluna teslim edilene kadar oyların yanından ayrılmamak.

Islak imzalı bir sandık sonuç tutanağını alıp görevli olduğun partinin ilçe merkezine iletmek.

Bu noktada oyların çalınmaması için ıslak imzalı sandık sonuç tutanağı özel bir önem taşıyor.

Çünkü seçimlerde usulsüzlükler oy verme süreci dışında, oyların sayımında, tutanağa geçirilmesinde ve oy torbalarının ilçe seçim kuruluna ulaştırılmasına kadarki süreç içersinde meydana geliyor.

Yani birincisi sandık başında oylar sayıldıktan sonra ıslak imzalı tutanak alınacak.

İkincisi, oy torbaları ilçe seçim kuruluna götürülürken eşlik edilecek.

Bu görev birleştirme tutanaklarının düzenlenmesine kadar devam edecek, görevlisi olduğu partinin ilçe merkezine ıslak imzalı tutanağın teslim edilmesiyle sona erecek.

Yani 60 milyona yakın seçmeni olan bu ülkede 170 bin sandığın bu yöntemle korunması halinde kimsenin tek bir oy çalması, bilgisayar oyunlarıyla kaybettiği bir seçimi kazanmış gibi göstermesinin imkanı yok.

Bu yüzden “bunlar oy çalar, kaybettiği seçimi kazanmış gibi gösterir” diye bir yılgınlığa, teslimiyete düşmenin anlamı yok.

Birincisi kazanacağına inanacaksın. İkincisi kazandığını bir daha kazanmak zorunda olduğunu bileceksin. Üçüncüsü ve en önemlisi de kazandığını oy’larını koruyarak bir daha kazanacağına inanmalısın.

Unutmamak gerekir ki rakibin oy’larını çaldığı için değil, sen oy’larını koruyamadığın için kaybedersin.

Sen korursan kimse oy’unu çalamaz.

Haydi! Yanına “Hayır”ını al, doğru sandık başına git.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums