- 6.01.2019 00:00
Malum, gündem Suriye. "Haber" kanallarındaki tartışma programlarının "gözde" konusu da bu tabii ki. Sayısı bir elin parmakları kadar bile olmayan "uzman" yorumcular bu programlarda ne olup bittiği, Türkiye'nin nasıl bir "zafer" elde ettiği, "Türkün gücünü" nasıl bütün dünyaya bir kez daha gösterdiği üzerine konuşuyorlar uzun uzun. Artık kimselerin okumadığı gazetelerin ve internet medyasının asıl gündemi de bu tabii ki. Gündemin efendileri neyin, hangi konuların yazılıp çizilmesini, konuşulmasını tartışılmasını uygun görüyorsa, medyamız da derhal ona göre pozisyon alıyor gayet "normal" olarak.
Suriye ve bağlantılı sorunlar tabii ki önemli. Ama mevzunun madem bu kadar "uzmanı" var, onların alanına girmeyelim. Ne var ki bu medya ve yorumcularının, habercilerinin gündemine girmeyen başka boyutları da var hayatın...
"Bir kısım" internet haber siteleri hariç olmak kaydıyla bu egemen gündemin dışında, gündelik hayatlarımızı doğrudan ilgilendiren sorunlarımız var. "Sorunlarımız" diyorum, çünkü gerçekten de öyle. Her birimizin bugünü ve geleceği ile ilgili çünkü.
Birkaç örnek hatırlatmakla yetineceğim.
Mesela ırkçılık, milliyetçilik tırmanıyor. "Kürtçe konuştuğu için bıçaklandı, dövüldü, öldürüldü" haberleri neredeyse olağanlaştı; "O da ulu orta Kürtçe konuşmasaymış!" Tırmanan ırkçılığın hedefinde sadece Kürtler yok; düne kadar "misafirimiz" nutuklarına konu olan Suriyeli mültecilere yönelik de yaygınlaşan bir nefret ve ayrımcılık var toplumda... Ev sahipleri memleketini beğenmedikleri kişilere vermiyor evini (bizzat yaşadım bunu)... Kaldığı kadarıyla "gayrimüslim" yurttaşları ise zaten söylemeye bile gerek yok; bütün zamanların Türkçü, milliyetçi motivasyon konusu onlar...
Mesela Aleviler öteden beri "eşit yurttaşlık" taleplerine devletin kulak asmamasından muzdarip. Kendilerini çevreleyen Sünni çoğunluğun duyarsızlığı da cabası. Dahası, kendi içlerine kapanmışlar ve kazanılmış haklarına sahiplik etmeye bile ne mecalleri ne de umutları var. Bilen biliyor; Cemevlerinin ibadethane statüsünün tanınması ve zorunlu din derslerindeki ayrımcılığa son verilmesi konusunda kesinleşmiş AİHM kararları var ve hükümet bu kararların gereklerini yerine getirmiyor. Ve Alevi kurumları bu denli "haklı" oldukları bir konuda kayda değer bir çaba içerisinde değiller. Alevi yurttaşlar da karamsar bir ruh haliyle inancını yaşamak ve yaşatmak çabasında. Yaşadıkları ayrımcılığı, mağduriyeti adeta "kader" belleyenlerin sayısı hiç de az değil...
Egemen gündemin koyu gölgesi altındaki "reel" gündemler, sorunlar bu yazının sınırlarını zorlayacak kadar çok. Yargıya güven yerlerde sürünüyor... Düşünce ve ifade özgürlüğü sorunları "Şu tiviti rt etsem bir şey olur mu?" düzeyinde... Belediyelere atanan kayyumlar insanları acı acı "Bu seçimler neden yapılıyor ki o halde?" sorusuyla baş başa bırakıyor... Enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik sorunları var. İnsanlar mutsuz, umutsuz, giderek yoksullaşıyoruz ve artık ne kahvehaneler ne de futbol maçları ile unutulabiliyor bu sorunlar. Geleceğine güvenle bakabilmek şöyle dursun yarın ne olacağı ile ilgili kaygılar, endişeler içinde yaşıyor insanlar...
Bilinir; güç ve iktidar sahiplerinin tipik hassasiyetlerinden biridir; gündemi hep kendileri tayin etmek isterler. "Başka" gündemlerin öne çıkmasını iktidarları için "tehlike" işareti addederler. Bu, her yerde ve bizde de böyle. Ama gölgelere itilen bu sorunlar "bizim" ve sahici sorunlar. Bugünümüzle ilgili, geleceğimizle ilgili sorunlar. Barış, demokrasi, özgürlük ve adalet değerleriyle ilgili sorunlar...
***
Ben, naçizane, yapabildiğimce bu gölgelere itilen sorunlarımızı yazacağım bu köşede.
Sözümüzün varsa bir manası, taşıdığımız yaralarda saklıdır. Dersim'de "Dirbetin bi dirbeta xo zaneno" deriz; "yaralı yarasını bilir" demektir.
Yaralarımızı biliyoruz, yaşıyoruz. Çabamız büyüklerimizden miras hasretleri dillendirirken "doğru söz söyle" düsturundan şaşmamaktır.
Merhaba.
Yorum Yap