- 18.02.2016 00:00
Ömrü CHP içerisinde hizipçilikle geçmiş, 18 yıl CHP Genel Başkanı koltuğunda oturmuş ve bir ‘kaset’ komplosuyla koltuğundan ayrılmak zorunda kalmış Sayın Deniz Baykal, siyasetin kritik zamanlarında bir kenarda unutulmuş olmasına isyan edercesine arz-ı endam ediyor.
Yine öyle oldu. AKP, Türkiye’yi asla ‘kendi’ için olmayan bir savaşın eşiğine sürüklemişken ortaya atıldı ve AKP’ye Suriye konusunda destek verdi. Yetmedi. Partisinin son kongresinde yeniden güven tazeleyen Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘çekil’ çağrısı yaptı. Hâlâ kendisini taşımakta olan partisini HDP’ye benzemekle suçlayarak.
Baykal’ın çıkışı AKP’den alkış aldı tabii. ‘Yerli ve milli’ bulundu. Havuz medyası Baykal’a ‘Yürü! Kim tutar seni’ gazı verirken mevzuyu ‘CHP’de kriz’ şeklinde duyurmaktan da geri kalmadı. Görebildiğim kadarıyla, CHP’de bir ‘kriz’ ya da Deniz Baykal’ın tetiklediği bir ‘karışıklık’ yok. Demek oluyor ki aslında gönüllerinden geçeni dillendiriyorlar ve ‘mesele’ de zaten bu.
Ana muhalefet partisinin karışması, kendi iç sorunlarıyla boğuşması, kuşkusuz normalde iktidar partisinin işine gelir. Peki bir ‘karışıklık’ yoksa? Panik yok; Deniz Baykal var...
Deniz Baykal ‘kurt’ bir siyasetçi. Dahası, sözcüğün en geniş manasında siyasetteki en tecrübeli ‘devlet’ adamlarından biri. Henüz kongresini yapmış, yönetim organlarını belirlemiş bir partinin liderine ‘çekil’ çağrısı yapan kişiyi, eğer bir başkası olsaydı, ciddiye almaya bile değmezdi. Ama söz konusu olan Deniz Baykal ise ve AKP’den alkış alan bir çıkış yapmışsa, bunun ciddiye alınması gerekir.
Saray’dan kotarılan planlarla MHP yüzde 10 seçim barajı dolaylarında bir parti olmaya geriletildi. Tuğrul Türkeş operasyonuyla itibarı ve iç bütünlüğü zedelendi. Sayın Devlet Bahçeli de partisine kefen biçenlere bilerek ya da bilmeyerek ziyadesiyle yardımcı oldu.
Saray ve AKP’nin hedefindeki diğer parti de, malum, HDP idi ve halen de öyle. Çatışma ve operasyonların, ölüm haberlerinin eşlik ettiği bir süreçte HDP’ye düpedüz ‘terör örgütü’ muamelesi yapılarak barış umut ve beklentisi ile HDP’ye destek veren insanların oranı bu partiyi de barajın sınırlarına geriletti.
Ve şimdi sıra CHP’de.
Baykal’ın ‘Bayram değil seyran değil...’ dedirten çıkışını ‘anlamlı’ kılan işte bu tablodur.
Bu gelişmenin beraberinde düne kadar birinci önceliği HDP’yi geriletmek, MHP’nin milliyetçiliğini elinden alarak boşa düşürmek olan Saray ve AKP’nin, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ‘uğraşmaya’ öncelikli bir ‘önem’ vereceğine tanık olacağız.
Bir zamanlar “Laiklik elden gidiyor” siyasetinin temsilcisi Baykal CHP’sine karşı ‘milli mücadele’ ilan edenler, bu sefer Deniz Baykal’la kol kola yürüyorlar. Diğer kollarında ise “Ömrümün en mutlu zamanını yaşıyorum” diyen biri var ve o da Doğu Perinçek.
“AKP’den yeni bir parti mi çıkıyor?” yorumlarına Baykal üzerinden ‘CHP’de kriz’ gündemiyle karşılık vermek fena fikir gibi görünmüyor. Soru şu: Baykal öncülüğünde Perinçekçi bir grup CHP’den koparsa ne olur?
Sayın Kılıçdaroğlu ve kurmayları ne düşünür ne yapar bilmem, ama bence partisindeki Perinçekçilerin kopması CHP’nin daha sosyal demokrat bir parti haline gelmesine ve büyümesine hizmet eder. Ben söylemiş olayım da...
Yorum Yap