- 6.02.2016 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yokluğunu fazla hissettiğimiz yok. Güney Amerika gezisinden de yurda hitap etmeyi sürdürüyor çünkü. Ve ‘olaylar’ da eksik değil. Son olarak gezisinin Ekvador durağında da protesto edildi. Cumhurbaşkanlığı korumalarının, Ekvador meclisinde arada parlamenterler de dahil protestocuları ‘dövdükleri’ haberleri geldi. Bu haberleri havuz medyası duyurmuyor. Muhtemelen ‘reis’in protestoların iç yüzü ve arkasındaki ‘iç ve dış mihraklar’ ile ilgili mevzuya ‘açıklık’ getirmesini bekliyorlar. Yakındır; “Paralelciler Ekvador’da da çirkin yüzünü gösterdi” türü haber ve analizler sökün eder...
Sayın Erdoğan’ın Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan memnun olmadığı yolunda kulis haberleri de bugünlerde yeniden tedavülde. Oysa Sayın Davutoğlu’nun ‘uyum’ konusundaki performansı ziyadesiyle yerinde görünüyor. Taşıdığı sorumluluğu ‘bir tarafa’ koyup Saray’ın ağır gölgesi altında hükümet ediyor gibi görünmeyi pek güzel başarıyor.
Tabii insanın aklına gelmiyor değil, AKP içerisindeki ‘özgül ağırlığı’, haydi ‘sıfırlanmış’ demeyeyim, çoktandır tartışılır hale getirilmiş Bülent Arınç’ın açıklamalarına “O zat...” diye başlayan cevaplar vermemesi bir gayrı memnunluk nedeni olabilir pekâlâ.
Ama kulislerden ‘bilgi’ edinmek için bağlantıları sınırlı bir yazar olduğumu belirtmek durumundayım. Dolayısıyla benden ‘şundan şunu, bundan bunu duydum’ türü kulisler beklemeyiniz efendim. Oturduğu yerden ‘kaynaklarımdan öğrendiğime göre...’ şeklinde sallamalar yapmak da ‘işim’ değil.
Yüksek tepelerde soğuk rüzgarlar estiğini ve bunun gün geçtikçe daha da belirgin hale geleceğini söyleyebilirim ama. Arınç’ın çıkışının AKP bünyesinde sonuçları olacaktır. Burada Davutoğlu’nun alacağı tutum önemli. ‘Ya tutum almazsa?’ ihtimali de var elbette. Nitekim olan da bu. Ancak bu da bir tutum. Saray tarafından da, AKP kamuoyu ve bir bütün olarak kamuoyu tarafından da böyle okunuyor.
Bu ne bir ‘kulis’ ne de ‘kaynak’ bilgisi. Var olan durumun yansıması. Ve merkezinde de ‘Türk tipi başkanlık’ konusu var. Bu tür bir ‘başkanlık’ isteği, sanıyor musunuz ki sadece AKP ve Erdoğan muhaliflerini kaygılandırıyor? Yanlış. Bu, AKP bünyesinde de bir kaygı ve endişe konusu. (O kadarını gözlem ve izlenim olarak paylaşmama elverecek kadar kaynak ve bağlantılarım var benim de yani.)
Öte yandan derin dondurucuya kaldırılan çözüm süreci ve yanı sıra ülkenin içeride ve dışarıda sürüklendiği kanlı belirsizlikler içeren yeni (aslında ‘eski’) süreç de bir başka kaygı ve endişe konusu.
Siyaseten tecrübe edilmiş bir realite: Kürt sorununu bir ‘asayiş’ sorunu olarak ele alan, dolayısıyla ‘güvenlikçi’ bir anlayışla hareket eden, önlerine konulan ‘güvenlik’ ve ‘terörle mücadele’ planlamalarının gereğini yapmanın ötesine gidecek bir siyasi sorumluluk ve inisiyatif göstermeyen iktidarlar tarih oldular.
Başhakan Davutoğlu eğer bir ‘farkı’ var ise bunu tam da bu konuda gösterebilirdi. Ne var ki Saray’la en ‘uyumlu’ göründüğü konu da, maalesef bu. ‘Maalesef’ diyorum, çünkü kan ve can kaybediyoruz...
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde düzenlenen Kardeşlik Buluşmaları’nda açıkladığı ‘Teröre Karşı Eylem Planı’ bunun son örneği oldu. Çünkü bu planın benzerleri 90’lı yılların MGK toplantı arşivlerinde çok var.
Yorum Yap