- 20.12.2015 00:00
Bazıları sizin için ‘Amerikan Bilimler Akademisi üyesi bir değerdir, ne dese yeridir’ diyor. Ben aynı kanaatte değilim. Kuşkusuz sizi 12 Eylül’de işkence görmüş binlerce insan nezdinde ‘değersiz’ kılan, parlak akademik kariyeriniz değil; işkenceyi savunan pespaye bir zavallı oluşunuz.
İşkence, uluslararası hukukun etraflı şekilde tanımladığı bir insanlık suçudur.
İnsanları siyasi, ideolojik görüşlerine göre ‘değerli’ ya da ‘değersiz’ ayrımına tabi tutmak (bakınız geçen haftaki yazım) ne kadar yanlışsa, insanlık suçu kabul edilen bir fiili savunmak da, savunan kim olursa olsun, alçaklıktır.
Sayın Şengör (nalet gelsin bendeki bu kibar olmak zaafına!), kendi dışkınızı ‘bal’ niyetine hangi öğünde tüketiyorsunuz bilmiyorum. Sizin sorununuz. Ama gözaltında veya hapishanede insanlara zorla dışkısını yerdirmek, adi bir işkence şeklidir. Bu kadar açık, çıplak bir gerçeği çarpıtmaya çalışmanız, ne kadar düşkün, rezil ve kötü biri olduğunuzu gösteriyor. Eminim devletin Kürtlere yönelik son ‘temizlik’ harekatını da ‘Dersim gibi köklü çözüm lazım azizim’ hissiyatıyla izliyorsunuzdur…
Bir TV kanalında ‘doğa bilimci’ olduğunuzu da hatırlatarak yine dışkı yemenin faideleri üzerinde durmuşsunuz. Dilinizin ucuyla dilediğiniz özrün herhangi bir samimiyeti olmadığı zaten belliydi.
Öyle sanıyorum ki elinizi sıcak sudan soğuk suya koymanız gerekmeyen şartlarda el bebek gül bebek büyütülmüş, okutulmuş ve insan içine salınmışsınız. İşkence, eziyet, cezaevi nedir bilmiyorsunuz. Hiç hak arama sorununuz olmamış. Hiç itiraz etmemiş, ‘devlet’ ile karşı karşıya gelmemişsiniz. Ne güzel. Bunları bilmek için illa da tecrübe etmek gerekmiyor; bir parça vicdan sahibi olmak yeterli. Sizde o da yok…
12 Eylül ve Kenan Evren hayranlığınız nedense hep bu ‘dışkı’ muhabbeti üzerinden tartışma konusu oldu. Sanırım soruyu soran ‘savunduğunuz 12 Eylül’de insanlara bunlar yapıldı’ düşüncesiyle bu örneği verdi. Siz de atladınız üzerine ve o gün bugündür b.k yiyorsunuz…
Halbuki 12 Eylül işkenceleri insanlara zorla dışkısını yedirmekten ibaret değil, oldukça çeşitli. Mesela askı çeşitleri (düz askı, ters askı, kasap askısı, Filistin askısı), falaka, elektrik, soğuk tazyikli suya tutma, makatına cop sokma ve daha neler neler… Gözaltında başlayıp ‘içeride’ değişik biçimlerde devam eden bu işkencelerin amacı, mesela Diyarbakır’da ‘Türkleştirmek’, mesela Metris’te itirafçılaştırmak, biat ettirmek idi. Bunu söylemekle size üzerinde tepineceğiniz bir demagoji malzemesi veriyorum: ‘Tamam işkence iyi bir şey olmayabilir, ama bir sor bakalım neden yapmışlar? Türkleşseler, devlete biat etseler fena mı olurdu yani?’
Siyasiler dışında yazılarımda hiç kimseyle adını açıkça zikrederek polemik yapmıyorum, hazzetmediğim için ve esas olarak düşünceler, görüşler, anlayış ve yorumlar üzerinde durmanın daha yararlı ve gerekli olduğuna inandığım için. Siz bir istisna oldunuz. Çünkü çok oldunuz bayım…
Muhtemelen size hakaret ettiğimi öne sürerek beni mahkemeye vereceksiniz. Binlerce insanı rencide eden açıklamalarınızla harekete geçmeyen ‘paralel’e kilitlenmiş savcılar soruşturma açacak. Dert değil. Hakkınızdır. Kendini savunmak da benim hakkım. Size asıl sözümü o zaman söyleyeceğim…
Unutmuyoruz. 19 Aralık ‘Hayata Dönüş’ adı verilen cezaevi katliam operasyonları 15 yıl önce bugün başladı.
Yorum Yap