- 19.11.2015 00:00
Sayın Fetullah Gülen’in uyarısı yerinde. Üşenmedim Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ına baktım. ‘Kayyûm’ Allah’ın ‘bâki, kâim, ezelî’ manasında isimlerinden biri. Doğrusu, ‘mütevveli’ anlamında ‘kayyım’. Aynı sözlükte ‘mütevellî’nin karşılığı ‘birinin yerine geçen, bir vakfın idaresi kendisine verilmiş olan kimse’ şeklinde veriliyor.
Kayyım, ortakların anlaşamadığı durumlarda veya şirketin kanunsuz işler yaptığının (vergi kaçırma, kara para aklama vb) tespit edilmesi halinde mahkeme kararıyla söz konusu şirketin ticari iş ve faaliyetlerinin aksamaması amacıyla geçici bir süre için atanıyor. Üstlendiği misyonun özgünlüğü ve ağırlığı nedeniyle ‘tarafsız’ olması büyük önem taşıyor.
Koza İpek Grubu’na kayyım atanmasının sebebi, defalarca incelenen grup bünyesindeki şirketlerde her şeyin ‘mükemmel’ görünmesi idi! Türkiye’de bir şirket veya şirketler grubu nasıl olur da bu kadar ‘muntazam’ olabilirdi?
Bu da bir düşünce şekli. Ancak hukukta sübjektivizme yer yoktur. İddialarınızın somut, inandırıcı delilleri olmalıdır ve mutlaka savunmaya da söz hakkı verilmelidir.
Koza Grubuna, şimdi de Kaynak Holding’e ‘kayyım’ atanmasında bir mahkeme kararı var, evet. Fakat ortaya konulan gerekçelerin ‘somut’ ve ‘inandırıcı’ olup olmadığına karar vermeden önce ‘bir bilen’ olarak Prof. Dr. Sami Selçuk’un Zaman’daki ‘Kayyım’ başlıklı yazısına bir göz atın derim.
Kayyım atamaları AKP’nin yasal kılıfa büründürülmüş intikam operasyonlarıdır. ‘Yasal’ zorbalıktır. Bu uygulamalarla yasa ve hukuk normları sübjektif yargılara kurban edilirken devletin mal ve can güvenliğinin güvencesi başta gelmek üzere bir ‘hukuk devleti’ olma özelliği de ağır şekilde darbelenmektedir.
Islık…
Türkiye-Yunanistan milli futbol takımları arasında oynanan ‘özel’ karşılaşmada bazı seyirciler Yunanistan milli marşı okunurken ve Paris katliamında hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşu esnasında ‘ıslık’ protestosunda bulundular. Benzer bir tablo, daha önce Ankara katliamında hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunulurken Konya’da yaşanmıştı. Bu utanç verici durum, nasıl bir toplum haline geldiğimize dair çok açık bir fikir veriyor. Bu halimizi ‘ayıp’ ve ‘düşündürücü’ bulanlar ile ‘bravo!’ duygusuna garkolanlar ile nasıl bir ‘toplum’ olabiliriz, bilemiyorum…
G-20 zirvesi
Kimisi Obama bir şey diyecek ve Türkiye’de çok şey değişecek beklentisi içindeydi. Kimisi ise nasıl bir ‘dünya lideri’ne sahip olduğumuzu dünya âlem görecek havasında… Hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü mevzu Turgay Oğur’un dünkü yazısında dediğinden ibaret idi: “G20 bir gaz alma toplantısıdır. Bu dünya düzeninde ‘siz de varsınız’ demek için en büyüklerin ürettiği platformlardan biridir.”
Şimdi de Nusaybin…
‘Abluka’ sırası Nusaybin’de. Girdikleri yeri viraneye çeviriyor, insanları öldürüyor ve geri çekilirken duvarlara ‘Türkün gücü’ne dair ırkçı, faşizan hissiyatlarını yazıyorlar… Ve Rachel Corrie’yi çok seven Müslüman halkımızdan, İslam davası güdenlerden hiç kimse Rachel Corrie’nin duruşu ve tutumunu söz konusu olan Cizre, Lice, Silvan, Yüksekova olunca aklına dahi getirmek istemiyor.
Biz ‘birlikte’ Türkiye idik, değil mi?
Yorum Yap