- 14.11.2015 00:00
Memleket meseleleri, ailevi ya da kişisel nedenlerle, herhangi bir nedenle velhasıl, ruhunuz daraldığında ne yaparsınız bilmiyorum; ben, ufuklara bakıyorum uzun uzun, bir deniz kenarına gidiyorum mümkünse, gökyüzünün mavisini, denizin mavisini izliyorum hayranlıkla, ilk defa görüyor gibi.
Mahpushane yıllarından kalma bir alışkanlık bu. Bilen bilir, mahpushanede ‘uzak’ yoktur, karşı duvar kadardır ‘uzak’ ve bu yüzdendir, mavi, özlenendir, özgürlüğü anlatır, sınırsızlığı, uzak ufukları.
Sabahattin Ali’nin, “Görmek istersen denizi, yukarıya çevir gözü” demesi, bundandır.
Mavi, özgürlüğün rengidir ve ufku, gelecek duygusunu en iyi mavi hissettirir bize.
Mavinin seyrine daldığınızda, kendi kendinizle baş başa kalırsınız. Kendinizi dinlersiniz. Hayatın olağan akışında hep size eşlik eden kaygılardan, korkulardan, hesaplardan, belki kibirden, belki komplekslerden, belki öfkelerinizden, belki gurunuzdan biraz olsun arınmış olarak.
Sahi hiç düşündünüz mü, gündelik davranışlarınıza, karar ve tercihlerinize aklınız, duygularınız, vicdanınız mı yön vermektedir; yoksa kaygılarınız, korkularınız, küçük, basit hesaplarınız mı? Belki işsiz kalma korkusu, belki ‘güçlü’ olanla karşı karşıya gelme korkusu, belki muhatabınıza özeleştiri yapmanıza gem vuran gururunuz, kibriniz, belki bir türlü sorgulamaya cesaret edemediğiniz saplantılarınız, kendinizde çözemediğiniz empoze edilmiş başka psikolojik sorunlarınız… Ama aklınız, yüreğiniz, vicdanınız değil.
Sahi, düşündünüz mü hiç, inanmadan, benimsemeden, hissetmeden aldığınız her karar, attığınız her adım, sizi kendiniz olmaktan çıkarmaktadır ve bu, belki de sandığınızdan daha ağır bir bedeldir…
Mavi, sizi kendinizle yüzleştirmenin rengidir de yani. En azından benim için böyle. Muhasebe yaparsınız. Gündelik hayatın sizi sürükleyen koşuşturmasından biraz olsun uzaklaşırsınız. Kendinizle buluşur, belki o ana değin düşünmediğiniz, anlamadığınız, hissetmediğiniz boyutlarını fark edersiniz hayatın, yaşamanın, yaşıyor olmanın… Ve belki bu, sizi arındıracaktır biraz hatalarınızdan, günahlarınızdan, sizi sinsice başkalaşıma uğratan, değerlerinizden uzaklaştıran, tüketen gündelik hayat faşizminden…
Mavi, yeniden ayağa kalkma, yürüme ilhamı verir. Değil midir ki muhasebe yapmak bunun içindir, kendini dinlemek, arınmak, yeniden sözleşmek kendinizle, kavilleşmek, ikrar vermek…
Bunun için sebepleriniz vardır mutlaka. Belki memleket meseleleridir sizi bunaltan, daraltan, belki ailevi, belki kişisel başka sebepler. Durup soluklanmak için. Mümkünse bir deniz kıyısında mola vermek için. Bulutlarla bezeli ya da duru bir havada gökyüzünün gizemli mavisine bakakalmak için. Belki sizi buna yönelten başka sembolleriniz vardır, bilemiyorum. Benimkisi, mavi…
Ve ben kendimi her mavinin seyrine dalmış bulduğumda, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da kendisini kuşatan Yezid’in ordusuna seslenişiyle irkilirim. “Düşünün!” diye haykırmaktadır İmam Hüseyin, “Ben neden buradayım?”
-Önümüzdeki haftadan itibaren Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri yine bu köşede olacağım.
Yorum Yap