- 23.09.2015 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran seçimlerinde ‘açılış töreni’ ve ‘teşekkür’ görünümünde mitinglerle AKP’ye ‘paralel’ bir seçim kampanyası yürütmüştü. Elinde Kur’an vardı ve hedefi de HDP’yi barajın altına itmek, kendisini ‘başkan’ yaptıracak yegâne partiyi, tabii ki adını vermeden, tek başına iktidara taşımaktı. 1 Kasım seçimlerinin teması da aynı. Ama argümanlar ve enstrümanlar çeşitlenecek. ‘Ortam’ da müsait; aylardır neredeyse her gün yurdun değişik köşelerinde cenaze kaldırıyoruz. Emine Hanım’ın deyişiyle yüzlerce aile Kurban Bayramı’nı evlatlarını toprağa vererek ‘çoktan’ idrak etti! ‘Bayrak’ mitinglerinin ilki İstanbul’da yapıldı, belli ki gerisi de gelecek. Bu kez Kuran’ın yanında ellerde bayraklar da olacak. ‘Çıta’ da yükseldi bu arada; ‘yerli ve milli’ vekillerden müteşekkil bir parlamento…
‘Yerli ve milli’
Anayasa’nın 76. Maddesi milletvekili olma koşullarını düzenliyor. Orada ‘yerli ve milli’ olmak gibi tuhaf bir ‘şart’ yok. Kürt, Ermeni, Süryani yurttaşlar ister istemez bu ölçüye (!) uygun olup olmadıkları konusunda kuşkulara kapıldı. Lafı uzatmadan söyleyeyim. Bu, tıpkı kendi ideolojik ölçülerine göre ‘özde ve sözde vatandaş’ ayrımcılığı yapmak gibi ‘faşizan’ bir zihniyetin dışavurumudur. Milliyetçilik yapacağım derken ırkçılığa kapı aralamaktır. Yazık…
‘Siyasi nezaket’ mi?
Başbakan Davutoğlu diğer siyasi partilere ‘nezaket’ çağrısında bulundu: “cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaların dışında tutalım”. Normal şartlarda ‘siyasetler üstü’ ve ‘tarafsız’ bir makamı siyasi çekişmelerin konusu yapmak aklıselim sahibi hiç kimsenin işi olmazdı. Ne var ki Sayın Davutoğlu çağrıyı Saray’a yapsa herhalde daha isabetli olurdu. Yoksa “O konuşsun biz duymayalım” mı demek istiyor? Mümkün mü bu?
Roboski
Cumhuriyet çok önemli bir gazetecilik yaptı ve Roboski katliamının aslında herkesin bildiği ‘sırrını’ ifşa etti. Olayı medyanın utanç verici sessizliği eşliğinde ilk önce Mehmet Baransu ve Taraf gündeme getirmişti. Eldeki bulgular ve kuşkular MİT’in ‘yanlış istihbaratını’ işaret ediyordu. Fakat MİT haberleri yalanlamış, sivil mahkeme görevsizlik kararı vermiş, askeri mahkeme de ‘yanlışlık olmuş’ diyerek dosyayı kapatmıştı. Mağdur ailelerin avukatlarının AYM’ye yaptıkları başvuru ise hâlâ süründürülüyor.
Dönemin AKP hükümeti ve başbakanının olayı gündemden düşürmeye yönelik gayreti, bu ‘ölümcül hata’ nedeniyle hesap vermekten ve ‘hata’nın sorumlularını görevden almaktan kaçınması, dikkat çekiciydi.
Kemal Göktaş’ın Cumhuriyet’teki haberi, Genelkurmay’ın da soruşturmayı yürüten makamlara ilettiği yazıda MİT’i işaret ettiğini ortaya koyuyor. MİT’in istihbaratı, bombardıman kararı verilmesinde ‘önemli’ bir rol oynamış… Yani MİT kamuoyuna yalan söylemiş, mahkemeye de yanlış bilgi vermiş.
Bir gün AKP’nin tarihi yazıldığında, Roboski katliamı bu partinin ‘kanlı miladı’ oldu denilecektir.
İyi bayramlar
Acılarla gölgelenmiş, örselenmiş bir bayram daha… Umutlarımızı asla karartmadan ama acı çeken insanlarımızı da unutmadan… Bayramları sahiden ‘bayram’ tadında yaşayacağımız zamanların her birimizin emeğini, gayretini, duasını gerektirdiğini bilerek… İyi bayramlar.
Yorum Yap