- 12.09.2015 00:00
İnsanlar birbirlerine bu soruyu soruyor ve cevabını merak ediyorlar. Ama AKP sözcüleri ve hükümet yetkilileri insanların cevabını merak ettikleri bu soruyu duymazdan geliyorlar. Oysa sorunun muhatapları Kandil veya HDP değil, bizzat kendileri.
Çünkü Abdullah Öcalan, İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan bir ‘mahkûm’. Ve söz konusu cezaevi, Adalet Bakanlığı denetiminde.
Kısa bir süre öncesine değin, çoğu ‘yandaş’ isimlerden oluşan ‘akil’ insanlar heyetinden birilerinin İmralı’ya gitmesi üzerine konuşuluyordu. Bir ‘izleme kurulu’ oluşturulması gündemdeydi. İsimleri de zikredilerek bazı gazetecilerin İmralı’ya gitmesinin ‘sürece’ son derece faydalı katkıları olabileceği söyleniyordu. Bunların hepsi ‘olabilecek’ şeyler idi ve kamuoyunda, PKK’nin Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleden vazgeçme kararı alacağı bir kongre toplayacağı beklentisi vardı. Bu beklentiyi empoze edenler de bugün ‘son terörist öldürülünceye kadar…’ diyenlerden, manşetlerinden kan damlayanlardan başkası değildi.
Safça “E, ne oldu peki?” diye sormayacağım. Zira ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Süreç seçime endeksli ‘kullanışlı’ olma potansiyelini yitirince ‘derin dondurucuya’ kaldırıldı ve bugün, yukarıda özetlediğim beklenti ve gelişmeler sanki çok uzak bir mazide kalmış gibi konuşmak durumunda kaldık.
Öcalan için “akıllı adam, lider, vizyon sahibi, süreci ve siyaseti bunlardan -Kandil ve HDP- daha iyi okuyor” şeklindeki açıklamaların sahipleri halen işbaşındalar. Ve henüz “Öcalan da bizi kandırdı” filan demediler. Malum, AKP’nin en önemli çark etme izahatı, “kandırıldık” diyerek işin içinden çıkması.
Ama gerçekleri çamurla sıvamak o kadar da kolay değil işte. “Elinde imkân olsa sopayı eline alıp bunları kovalar” övgüleri düzecek kadar, 40 yıllık örgüt militanlarını kıskandıracak kadar ‘Apocu’ kesilmişlerdi başımıza. Şimdilerde ne bu sözlerinin anımsatılmasından hazzediyorlar ne de “Öcalan neden konuşmuyor?” sorusunu duymaktan… Tıpkı “Düne kadar çözüm diyordunuz, şimdi ne oldu da sonuna kadar savaş demeye başladınız?” sorusundan hamaset yaparak kaçtıkları gibi.
Kaçamazlar. Kana boyanan dayatma seçim süreci bu soruyla kazındı hafızalarımıza.
‘Devlet heyeti’nin İmralı’da görüşmelere devam ettiğinden bu meseleyi yakından izleyen herkes gibi benim de kuşkum yok. Ne konuşuyorlar peki? ‘Devlet sırrı’, değil mi? Ama insanlarımız ölüyor. Can veriyoruz. ‘Her zamankinden daha fazla titizlikle korumamız gereken birlik ve beraberliğimiz’ can çekişiyor.
Her şey bir yana, Öcalan, her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu haklara sahip olması gereken biri. Birinci dereceden yakınlarıyla haftada bir görüş yapmak, avukatlarıyla görüşmek, mektup yazmak gibi. ‘Koster bozuk’ ve ‘hava muhalefetinden dolayı…’ gerekçelerine kargalar bile gülmüyor artık.
Eğer deniyorsa ki “Öcalan barış çağrısı yapmak istemiyor, o yüzden tecrit ettik adamı, konuşturmuyoruz” ise, bunu da bilmeye hakkımız var. Hamaset yapmayın. Cevap verin…
***
Cizre’de neler oluyor? Cevabını gizleyemeyeceğiniz sorulardan biridir bu da. Bilesiniz ki, hiçbir insanlık suçu unutulmaz. Unutulmayacak…
Yorum Yap