Bu psikolojiye teslim olmayalım

  • 19.08.2015 00:00

 Savaş ve çatışma ortamları olağan dışı dönemlerdir ve kendisine özgü bir psikolojisi vardır. Savaş kararı verenlerin ilk işi bunun psikolojisini oluşturmaktır. Savaşı yürütenlerin yaptıkları işe ‘ikna’ edilmeleri buna bağlıdır. Bu özgün psikolojide akıl, insaf, izan, vicdan yoktur; olmamalıdır. Karşı taraf ‘düşman’dır ve yok edilmelidir. O tarafı ‘düşman’ görmeyenler de ‘hain’dir ve onlar da ‘düşman’ muamelesi görecek, ‘ihanetlerinin’ bedelini ödeyeceklerdir. Dolayısıyla toplumun da ‘net’ bir şekilde ‘taraf’ olması gerekir.

Müthiş bir ajitasyon ve duygusallık hali vardır ve bu psikolojinin hakim olduğu yerde insanların etkisi altına girdiği klişe ve kabulleri zorlayan ‘ama?’ diyen yaklaşımlar getirmek zordur, cesaret işidir. Bazılarının gözünde bir anda ‘hain’ olmanız, kendinizi hedef tahtasında bulmanız, takibata uğramanız ve hatta canınızdan olmanız işten bile değildir.

Biliyoruz; savaş ve çatışma ortamının hükmü kalmadığında savaşı yürütenlerde görülen normal hayata uyum problemleri, psikolojik sorun ve sendromlar, etkisi altına girdikleri olağan dışı psikolojiyle ve o psikolojinin kendilerini adeta başka birer insan haline getirmesiyle ilgilidir. Amerika’da bu ‘Vietnam sendromu’ olarak kavramlaşmıştı.

Bizde de 90’lı yıllar böylesi bir ‘olağanüstü’ dönem olarak yaşandı. Ama ‘sorun’ ve ‘savaş hali’ artan azalan bir çizgide sürekli gündemimizde kaldığı için o dönemin anlamı ve sonuçlarıyla doğru dürüst yüzleşmemiz mümkün olamadı. Bu, hala bir ortak sorumluluğumuz. Fakat maalesef bu tespiti anlamsızlaştıran bir ‘olağanüstü’ döneme girdik yeniden.

Herkesin ‘Vatan-Millet-Sakarya’ saflaşmasına zorlandığı bir ortamda bazı gerçekleri soğukkanlılıkla dile getirmenin müşkülatını çok iyi biliyorum. Bildiğimi unutsam da hatırlatan çok oluyor zaten. Bir süredir, bazı okurların ‘neden terör örgütüne lanet okumuyorsun?’ sorularına maruz kalıyorum örneğin. Oysa sorunumuz ‘lanet okumak’ değil, neden ve sonuçlarıyla birlikte sorunun kendisi.

Şemdinli’deki çatışmada hayatını kaybeden komiser Ahmet Çamur’un çocuklarının bacağına, beline sarıldığı o fotoğrafa bakıp da gözleri yaşarmayanın insanlığından şüphe ederim. Onun adına düzenlenen cenaze törenini siyasi bir mitinge çevirenlerin, “ne mutlu ki şehit oldu” diyenlerin o insanın geride bıraktığı ailesinin acısını içtenlikle paylaştığına ise inanmıyorum.

Kimselerin ayaklanmasına gerek yok ama bu acının bir de Kurdi boyutu var işte. Varto’da işkence edilerek öldürülen ve çıplak bedeni teşhir edilen Kevser Eltürk’ün geride bıraktığı ailesinin acısı mesela... Ya da Diyadin’de özel timlerin öldürdüğü ve “çatışmada öldürülen teröristler” süsü verdiği, olaya tanıklık edenlerin de ölümle tehdit edilerek susturulmak istediği gariban fırın işçileri 15 yaşındaki Muhammet Aydemir ve 16 yaşındaki Orhan Aslan’ın ailelerinin acıları...

Hakkarili annenin gözyaşları ile Yozgatlı annenin gözyaşları arasında ayrım yapmanın vicdansızlık olduğunu anlayacağımız günler geldiğinde birbirimizin yüzüne bakabilelim...

Bize yükseklerden dayatılan savaş psikolojisinin gücüne karşı koymak zor olabilir. Ama tarafımız barıştan yana olmak zorunda. Bize kim başka her ne söylüyorsa, yalandır.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums