Bu filmi gördük, tekrar görmek istemiyoruz

  • 26.07.2015 00:00

 Çok değil iki yıl öncesine kadar çözüm süreci ile ilgili en ufak bir eleştirel veya sorgulayıcı yaklaşımı ‘barış karşıtı’ olmakla yaftalıyor, 90’lı yılları hatırlatıyorlardı. Kalıcı bir barış ortamının sağlanması için neler yapılması gerektiğine dair düşüncelere, önerilere, hele ki eleştirilere hiç tahammülleri yoktu. Erdoğan’a güvenmeli ve gerisini merak etmemeliydik…

Ama kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz güvenmemiz ve gerisini merak etmememiz gereken Erdoğan ‘çözüm’den ne anlıyordu acaba? Bunu merak etmemeliydik örneğin…

Kayıtsız şartsız güvenmemiz, aslında ‘biat’ etmemiz gereken Erdoğan, kafasındaki Türkiye tasavvurunu gerçekleştirmek isterken etnik, dini, kültürel çeşitliliğiyle anlamlı, değerli Türkiye toplumunun dengeleriyle oynayabilir, kendisi gibi düşünmeyenleri, kendisi gibi inanmayanları, kendisi gibi yaşamayanları aşağılayabilir, horlayabilirdi; ve ‘biz’ sadece ve sadece onun ‘liderliğine’ alkış tutmalıydık…

Eleştirisi, itirazı olanlar ‘Gezici’ ya da ‘darbeci’ idiler, ‘çapulcu’ ve ‘marjinal’ idiler. Başlarına her ne gelirse ‘mubah’ idi. Mademki ‘biat’ etmiyorlardı…

İslamcı geçinen iktidar partisinin boğazına kadar rüşvet ve yolsuzluk batağına saplandığı açığa çıktığında ve ‘Reis’ iddiaları karartmak, buharlaştırmak için devleti hallaç pamuğu gibi savurduğunda, ‘paralel’ dediğinde, ‘darbe’ dediğinde, ‘iç ve dış mihraklar’ dediğinde onun arkasında safları sıklaştırmalıydık…

O kendisini Ergenekon, Balyoz davalarında ‘savcı’ ilan ettiğinde de, “Kumpasmış meğer” deyip hepsini salıverdiğinde de “Bir bildiği vardır elbet” demeli ve hikmetinden sual etmemeliydik…

Ortadoğu’da Enver’in maceracılığına rahmet okutan bir ‘Sünni eksen’ oluşturmaya soyunduğunda, Suriye’deki kargaşaya benzin döküldüğünde, IŞİD türü örgütleri palazlandırdığında ve bu politikanın kanlı sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığımızda bile ‘ne derse, o’ duruşumuzu bozmamalıydık…

‘Başkan’ olmak istediğinde “Emriniz olur” demeliydik, “Verin 400 vekili huzur içinde halledelim şu işi, yoksa…” dediğinde onun uyarısına kulak vermeliydik. Madem kulak vermemiştik, ‘o zaman böyle…’ şantajına boyun eğmeli, asker olarak, polis olarak, genç aktivistler olarak, nerede ne şekilde patlayacağını bilemediğimiz bombalarla, kurşunlarla can vermeli ve ‘biz ettik sen etme’ noktasına gelmeliydik…

Türkiye, tasfiye edemediği, adına ‘derin devlet’ denilen bir yapının kendisine reva gördüğü kaosa mahkûm edilmek istenmektedir. Bu kılık değiştirmiş ‘derin devlet’ 90’lı yıllarda dahi bu denli çırılçıplak ortada değildi.

Sözcüğün en genel, gerçek ve kıymetli manasında barışa sahip çıkmalı, iktidarları uğruna barış içerisinde bir arada yaşama istek ve irademize kastedecek kadar gözleri kararmış olanların senaryolarına asla figüran olmamalı, “Biz bu filmi tekrar görmek, yaşamak istemiyoruz” demeliyiz… Çünkü bu senaryo bizi 90’lı yıllara geri götürmeyecek; telafisi daha zor ve daha kanlı bir kaosa sürükleyecek…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums