- 30.06.2015 00:00
Yeni hükümet çalışmaları, önümüzdeki günlerde gündemdeki seçenekler üzerinden giderek netleşecek. Halihazırda bu seçenekler denenmeden hiçbir parti erken seçim sözü etmiyor. Doğal. Ancak Saray’da esen havanın, “olmuyor işte” algısı eşliğinde görünür bir gelecekte erken seçime gitmek olduğu anlaşılıyor. Erken seçim tabii ki meşru bir seçenek. Fakat bu meşru seçeneği bazı kaygı verici ‘derin’ konseptler ile birlikte devreye sokmak, bütün siyasi partilerin, kamuoyunun uyanık ve duyarlı olmasını gerektiren kritik bir önem taşıyor.
Kürt seçmenin AKP’yi neredeyse blok halinde terk ederek HDP’ye yönelmesi, AKP’de ciddi bir özeleştiri yapmanın en somut gerekçesi iken bu yönde kayda değer bir gayret görülmüyor. Aksine “madem öyle…” anlayışının öne çıktığını gözlemliyoruz. Bunun daha önce AKP’ye oy vermiş bu seçimlerde ise HDP’ye yönelmiş seçmenlerin dikkatinden kaçmadığını söyleyeyim. Elazığ, Diyarbakır ve Batman’da görüştüğüm insanlar, “AKP bu dersi de anlamazlıktan gelirse…” diyorlar.
Geçerken söylemiş olayım: Kürtlerin AKP’yi terk etmesinin ‘HDP’ye verilen emanet oylar’ tartışmasıyla hiçbir ilgisi yok. HDP, kritik bir hata yapmadığı müddetçe bölgede Kürtlerin oy verdiği öncelikli parti konumunda kalmaya devam edecek. Dahası, isimlerini zikretmek istemediğim kamuoyunun yakından tanıdığı AKP’de siyaset yapan birçok isim önümüzdeki günlerde Abdullah Gül’ün bir türlü cesaret edemediği ‘intifadayı’ başlatarak AKP’den koparsa kimse şaşırmasın. Çünkü “bu dersi anlamazlarsa…” diye düşünenlerin başında onlar geliyor…
Soru şu: AKP bu dersi anlamaz da kendini yenilemezse ne yapacak?
Başbakan Davutoğlu ve kurmaylarının bu soruya ne tür bir cevapları olduğunu henüz bilmiyoruz. Belki Davutoğlu hükümeti kurma görevini resmen üstlenip diğer parti liderleriyle müzakerelere başladığında bunu anlama imkânımız olacak. Ama Saray’da bu sorunun ‘cevabı’ olarak erken seçime ayarlı bazı ‘derin’ hazırlıklar yürütüldüğüne tanık oluyoruz.
Ve bu hazırlıkların merkezinde Suriye ve Rojava var. Havuz medyasının bir süredir yaptığı “PYD, IŞİD’den daha tehlikeli” yayınlarının tesadüfi olmadığı çok açık. Bu yayınlar düpedüz bir kamuoyunu hazırlama operasyonu. Kamuoyunu neye hazırlamaya çalıştıklarını ise bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkladı. “Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına asla izin vermeyeceğiz” diyerek ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile hiç şaşırtmayan bir Türk milliyetçiliği polemiğine girerek…
Suriye’nin yaşadığı kanlı mezhep çatışmasının vebalini taşıyanlar bunun hesabını vermeden Rojava’ya yönelik işgal planları yapıyorlar. Yaşadıkları seçim yenilgisinin muhasebesini yapmak yerine ülkeyi açık bir savaşa sokarak savaş ortamının ajitatif psikolojisini olası erken seçimin ‘rüzgârı’ haline getirebilmeyi hesap ediyorlar. Yanlış ve tehlikeli bir hesap bu.
IŞİD çetelerinin Kobanê’de gerçekleştirdiği katliamın acısıyla sarsılan Kürtler, “Kobanê düştü düşecek” açıklamasından sonra şimdi de Saray’ın savaş hazırlığı içerisinde olduğunu düşünüyor, Erdoğan’ın sözlerini böyle okuyorlar. Merak ettikleri ise Türkiye’nin batısında insanların bu tehlikeli planın farkında olup olmadığı. “Savaş” diyorlar, “kötü bir şeydir, biliyor musunuz?
Yorum Yap