- 5.02.2015 00:00
AKP, 2002, 2007 ve 2011 seçimlerine demokrasi ve özgürlüklerden bahseden, yeni, sivil ve özgürlükçü bir anayasa vaat eden, askeri vesayete direnen, reform hazırlıkları içerisinde bir parti olarak girdi. Kendinden emindi. Başka hiçbir parti kendileri kadar ‘sivil’ ve ‘demokratik’ bir duruş sergilemiyor, başka hassasiyetlerin siyasetini yaparak eriyordu. AKP iktidarda idi ama devlete ‘muhalefet’ ederek inkâr zihniyetinin mağduru kitlelere hitap ediyordu…
Ve sonra aynı AKP, Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında kendisi ‘devlet’ olmaya soyundu. İktidara, hükmetmeye alıştı. Bazı şaşkınların ‘sessiz devrim’ olarak adlandırdığı 13 yıllık iktidar sürecinde Erdoğan, kendi liderliği etrafında bildik bir tek parti, hatta tek adamrejimi oluşturmaya yöneldi.
AKP ve Erdoğan’ın iktidarını ‘devlet’ olmakla özdeşleştirmesinin tarihi bir gün yazıldığında 28 Aralık 2011’de TSK savaş uçaklarının bombalarıyla paramparça edilerek öldürülen çoğu çocuk yaşta 34 Roboskili köylüden mutlaka bahsedilecektir. Bir çevre duyarlılığı olayı olarak başlayıp Erdoğan ve iktidar partisinin aşağıladığı, ötekileştirdiği, kaygı, korku ve endişe içerisinde yaşamaya mahkûm gördüğü insanların isyanına dönüşen Gezi’den de… Ve tabii oluşturdukları ‘havuz’ düzenini deşifre eden 17-25 Aralıkrüşvet ve yolsuzluk soruşturması ve bu soruşturmalara karşı iktidarın nasıl seferberlik ilan ederek iddiaları yargıdan kaçırdıklarından da...
“Yasaklarla, yoksullukla, yolsuzlukla mücadele edeceğiz” diyerek iktidara geldiler,‘yolsuzluk’ deyince dilleri birbirine dolananlar oldular.
“Belediye 50 lira dağıtıyor” şayiası çıkınca belediye binası önünde izdiham yaratan insanların ülkesinde “Bizim iktidarımızda yoksulluk kalmadı” diyecek kadar Türkiye’nin gerçeklerinden koptular; milyonlarca insanın işsiz olduğu, akşam evine götüreceği ekmeğin hesabını yaptığı bir ülkede ihtişamlı saraylarda oturup birbirlerine devlet kesesinden lüks otomobiller, uçaklar tahsis edenler haline geldiler...
Herkesin dinine, imanına, inancına, yaşam tarzına saygılı olmak noktasından ellerindeKuran’la miting meydanlarına çıkanlar, dini çıkarlarına alet edenler, mezhepçilik yapanlar, ülkeyi kamplaştıranlar, kutuplaşma ve gerginlikten iktidar devşirme hesapları yapanlar, barış içerisinde bir arada yaşama çabalarına kastedenler oldular. İnsanların barış özlemleriyle oynadılar.
Eleştiri ve itirazı olan herkesi ‘hain, terörist’ görmeye, yaftalamaya ve siparişle iş yapan duruma getirdikleri yargı eliyle tasfiye planları yapmaya başladılar.
Seçime tarafsızlık yemini etmiş Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ‘iç ve dış mihraklar’demagojisiyle hazırlandılar.
Bu parti artık bir devlet ve statüko partisidir. ‘Eski’ dediği Türkiye’nin kafasıyla ve yöntemleriyle yöneten bir partidir. Aslında bu parti, artık sadece Erdoğan’ın ‘başkanlık’hayalleri için vardır. Oligarşik bir zümrenin esiridir ve bu esaretten kurtulup görüşleri, iddiaları olan bir parti haline gelmesi de Erdoğan’ın gölgesinden arınmasına bağlıdır. Bu nedenle ‘Keşke HDP barajı geçse’ diyen AKP’liler, dilek ve temenniden dahasını yapmak durumundalar…
Ve seçime 2 gün kaldı.
Yorum Yap