İtibar meselesi ya da kabahatin büyüğü

  • 27.05.2015 00:00

 Sözlükler ‘itibar’ sözcüğünün anlamını, ‘Saygı, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık, prestij’ olarak açıklıyor. Denilebilir ki bir insanın sosyal hayat ve ilişkileri içerisindeki itibarı onun parasından, pulundan, arabasının, giysilerinin markasından, sahip olduğu maddi zenginlikler veya payelerinden önce ‘güvenilir’ olmasıyla ölçülür, değer kazanır.

Statüsü, siyasi veya ekonomik gücü ya da sıfatları nedeniyle bir insana saygı göstermek her zaman onun itibarlı olduğu anlamına gelmez. Bu tür kişilerin saygınlığı, itibarı, onların mütevazılığı, sadeliği, yardımsever oluşu, yaşam biçimleri ve insanlara yaklaşım biçimleriyle ölçülür. Sıfatlarıyla, güçleriyle insanları adeta ezen kişilerden korkulur, uzak durulur ve o kişiler bunu çoğu zaman kendilerine duyulan saygıya yorarlar, ‘ben neymişim’ havasına kapılır ve kendini bilmekten uzaklaşırlar.

Oysa kendini bilmek, saygın olmanın olmazsa olmaz gereklerindendir. Kendini bilmeyen, gelip geçici olanın esiridir. Sıfatlar, payeler, güç, para gelip geçicidir mesela. ‘Bunların ne önemi var ki’ diyerek insanlara derviş olmayı öneriyor değilim. Yaşadığımız dünyanın gerçeklerinin herkes kadar farkındayım. Ama mesele, güç ve paranın, hasbelkader elde ettiğiniz imkânların sizi başkalaşıma uğratmasına karşı durabilecek erdemlere sahip olmanızdır. Bu nedenle itibar, güvenilir olmanın yanında insanın onur ve adalet değerleriyle birlikte edinebileceği bir özgürleşme düzeyidir. Olunan değil her an olmanız gerekendir.

İtibarlı olmayı zenginliğiyle, gücüyle, oturduğu yerin ihtişamıyla, adım attığı yerde hayatı felç eden kalabalığı ve gürültüsüyle ölçen kişi, kendi olmaktan çıkmış bir şaşkındır. Bilinen hikâyedir; ‘olmak’ için her yolu mubah gören zihniyetteki oğul bir gün vezir olunca ilk işi onu yola getirmek için didinmiş babasını huzuruna çıkartmak olur. “Bak baba, vezir oldum” deyince oğluna acıyan gözlerle bakan baba “Ben sana vezir olamazsın demedim ki, bu kafayla adam olamazsın dedim” der.

Meselenin bir de Nâzım Hikmet’e “demeye dilim varmıyor ama kabahatin çoğu da senin canım kardeşim” dedirten ‘bizimle’ ilgili bir boyutu var elbette. ‘Ben’ havasındaki şaşkınlara karşı ezilip büzüldükçe, misal, tekmeyi tokadı yiyip ‘aslında vurmadı, okşadı’ diye korkuyla şekilden şekle girdikçe onurundan, itibarından kaybeden de ‘biz’ oluyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan adeta bir ‘paralel devlet’ oluşturduğu milyar dolarlık Ak Saray’a yönelik eleştirilere cevap verirken “İtibardan tasarruf edilmez” demişti. Naçizane itibardan anladığım ile Sayın Erdoğan’ın anladığı arasında hiçbir benzerlik yok. Bunu Diyanet İşleri Başkanı’nın makam aracı tartışmasında da gördük. İşsizliğin, yoksulluğun, adaletsizliğin kol gezdiği ülkemizde itibarı ihtişamlarda arayanlarca yönetiliyor olmaktan utanç değil gurur duyuyorsanız, söylemeye dilim varmıyor ama kabahatin büyüğü senin canım kardeşim…

**

Siz bu satırları okuduğunuzda ben Türkiye’nin ‘o tarafında’ olacağım. İstanbul önemli, evet ama biliyorsunuz seçim sandığı sadece İstanbul’da kurulmayacak…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums