- 27.04.2015 00:00
Adalet, bir toplumu bir arada tutan em temel değerlerin başında gelir. Adalet kavramı etrafında asgari bir mutabakat olmaksızın o toplumda birlik ve beraberlik durumunu sürekli kılacak bir ruh oluşturmak mümkün değildir çünkü.
Adalet'in bütün dünyada kabul görmüş simgesi, Yunan mitolojisindeki gözleri bağlı, bir elinde kılıç, öteki elinde terazi tutan Adalet Tanrıçası Themis'tir. Kılıç, adaletin caydırıcı gücünü, terazi ise adil ve dengeli olmayı ifade eder. Themis, bakire bir kadındır ve bu da onun bağımsızlığını, kimseye "ait" olmadığını simgeler. Gözlerinin bağlı olması ise,tarafsızlığını anlatır. Themis, Tanrıların toplantılarına başkanlık yapar. Bu da onun temsil ettiği ilahi ve dünyevi düzene verilen önemle ilgilidir. Themis'in bütün dünyada adaleti temsil eden bir sembol olarak kabul edilmesi, tesadüfi değil, adalet kavramına atfettiğimiz anlamları kendisinde birleştiren bir sembol olması nedeniyledir.
Bu ansiklopedik bilgileri durup dururken hatırlatıyor değilim.
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarına karşı elinde tuttuğu devlet gücü ve imkanlarını darbecileri kıskandıracak bir pervasızlıkla kullanarak, sayın Erdoğan'ın deyişiyle "ikbal ve istiklal mücadelesi" başlatan AKP iktidarı, öteden beri zaten sorunlu olan "yargı bağımsızlığı", "hukuk" ve "adalet" değerlerini yerle bir etti.
Aralarında Samanyolu Yayın Grubu başkanı sayın Hidayet Karaca'nın da bulunduğu 62 kişi hakkında verilen tahliye kararının savcılar eliyle uygulanmaması, bize söz konusu olan AKP'nin düpedüz intikamcı çıkarları ise hiçbir şey için "olmaz, olmaz" diye düşünmememiz gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Sayın Karaca ve tutuklu polislerin avukatları, haklarında hala iddianame bile yazılmayanmüvekkillerinin keyfi tutukluluk hallerine son vermek için yürüttükleri hukuki mücadeleden nihayet somut bir sonuç elde ettiler. Ve önüne gelen dosya ve tahliye taleplerini inceleyen bir mahkeme Karaca ve emniyet mensuplarının tahliyesine karar verdi. Bilen bilir; tahliye kararları mahkemelerin en hızlı uygulanan kararlarıdır. Çünkü söz konusu olan insanların mağduriyetidir. Fakat bir "olmayacak" şey oldu ve bu tahliye kararlarının "gereğini" yapmakla yükümlü savcılar bir anda "ulaşılamaz" oldular!
Hukukçular önceki geceden beri anlatıp duruyor; savcılar görevlerini yapmalıdır, isterlerse üst mahkemeye itiraz edebilirler ama kendilerini yargıç yerine koyamazlar, yaptıkları "hürriyeti tahdit" suçudur vb. Ama dinleyen kim? Yargı mekanizmaları hukuka değil devleti elinde tutan oligarşik yapının "ne" dediğine veya diyeceğine göre işliyor. Tıpkı bir zamanlar "asker ne der?" diye düşünüldüğü gibi...
"Yargı mekanizmaları, hukuka değil devleti elinde tutan oligarşik yapının "ne" dediğine veya diyeceğine göre işliyor. Tıpkı bir zamanlar "darbeciler ne der?" diye düşünüldüğü gibi..." |
Adını dosdoğru koymak gerekir. Birilerinin hayalini kurduğu "Türk Tipi Başkanlık"modeli, bir kez daha tecrübe ettiğimiz gibi, işte böyle bir şeydir.
Blaise Pascal'ın ünlü sözünü hatırlatmanın o "birileri" için bir anlamı var mıdır bilmiyorum, ama Türkiye'de adalet ve korku sözleri yan yana geldiğinde adaletten yana saf tutacak insanların hep olacağını biliyorum.
"Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir".
Yorum Yap