- 21.04.2015 00:00
Yazılarımı farklı çevrelerin takip ettiğini gelen okur tepkilerinden anlıyor, biliyorum. Küfür, hakaret, tehdit içermediği ve bir görüş değeri ifade ettiği müddetçe tepkilerden, eleştirilerden asla rahatsız olan biri değilim. Bir yazar, yorumcu, analizci için farklı çevreler tarafından izleniyor olmak, "peki şuna ne diyeceksiniz?" türü tepkilere muhatap olmak rahatsızlık vermek şöyle dursun iyi bir şeydir diye düşünürüm.
İktidar partisinin söylem, icraat ve politikalarıyla ilgili genellikle eleştirel bir duruşum olması nedeniyle "şucu, bucu", haydi daha açık söyleyeyim Cemaatçi, paralelciolduğum yönünde azalmayan okur tepkileri var. "Değilim yahu! Bağımsız bir yazarım" diye kestirip atabilirim ama bunun, ülkemizde son yıllarda herkes açısından düşündürücü olması gereken kutuplaşmanın yansımalarından biri olması nedeniyle geçiştiremeyeceğimiz bir anlamı var.
Nasıl ki bir zamanlar devlet ve onu temsil durumunda olanlar nezdinde inkar ideolojisinin dayatmalarını kabul etmeyen, itiraz eden herkes kolayca "vatan haini" olmakla itham ediliyor ve başına olmadık işler geliyor idiyse, bugün de iktidar partisini eleştiren herkes "paralel" olmakla suçlanır oldu. Bu "paralel" ithamı da tıpkı "hain" olmak ithamı gibi devlet gücünü elinde tutanlar açısından son derece soyut, muğlak ve öyle olduğu için de beğenmediği herkesi içine atıp döveceği bir "torba" işlevi görüyor.
"Paralel" lafı icat edilmeden hemen önce, "Gezici" ithamı vardı. Gezi olayını AKP gibi değerlendirmiyorsanız, örneğin "Gezi, darbe girişimidir, kahramanca bastırdık" demiyorsanız, Gezi'de öldürülen, gözü çıkarılan gençlerin ve onların ailelerinin hukuk mücadelesinin yanında saf tutuyorsanız tabii ki "Gezici" idiniz. Sonra "paralel" çıktı ve şimdi eleştiri ve itirazı olan herkes ya "paralel" ya da "paralelcilerin oyununa gelmiş" oldu.
Bu "paralel" ithamı da tıpkı "hain" olmak ithamı gibi devlet gücünü elinde tutanlar açısından son derece soyut, muğlak ve öyle olduğu için de beğenmediği herkesi içine atıp döveceği bir "torba" işlevi görüyor. |
Bunun da ölçüsü Gezi kadar basit: Kapı gibi delilleri olmasına rağmen görülmemiş bir keyfiyetle üzeri örtülen 17-25 Aralık operasyonlarının bir "darbe girişimi" olduğu dayatmasına karşı çıkıyor, "şüphelilerin" herhangi bir yurttaş gibi yargı önünde hesap vermeleri gerektiğini söylüyorsanız hemen o "torba"nın içerisinde buluyorsunuz kendinizi.
Kimse kusura bakmasın ama bu bir tipik "eski Türkiye" anlayış ve dayatmasıdır. Aktörler değişik, üslup ve söylemler arasında nüans farklar var ama kafa aynı kafa. Çünkü bu "kafa" ile yönetmek kolay.
Kimse kusura bakmasın ama bu bir tipik "eski Türkiye" anlayış ve dayatmasıdır. Aktörler değişik, üslup ve söylemler arasında nüans farklar var ama kafa aynı kafa. Çünkü bu "kafa" ile yönetmek kolay. |
Meydanlarda vıcık vıcık demagojisi yapılan "milli irade"den sadece kendi destekçilerini anlayan bu zihniyet ile memleketin hiçbir köklü sorununa çözüm getirileceğini düşünmüyorum.
Bazı okurlarım hemen ayaklanacaktır; "Yüzüne gözüne dürsün, 12 sene önce ile aynı mıyız? Tabuları yerle bir etmedik mi?"
Yüzeysel ve yanılgılı. Çünkü AKP, Türkiye'nin sorunlarının demokrasi içerisinde çözümünün daha fazla ertelenemeyeceği bir tarih kesitinde sahneye çıktı. Ve Türkiye'yi durdurdu. Değişim ihtiyacını temsil iddia ve çabasından vazgeçti, bir statüko partisi haline geldi.
"AKP, Türkiye'nin sorunlarının demokrasi içerisinde çözümünün daha fazla ertelenemeyeceği bir tarih kesitinde sahneye çıktı. Ve Türkiye'yi durdurdu. Değişim ihtiyacını temsil iddia ve çabasından vazgeçti, bir statüko partisi haline geldi." |
AKP'nin eşit yurttaşlık, insan onuru diyen seçim beyannamesi kendi taraftarları dahil neden kimseyi heyecanlandırmadı acaba? "Paralel" deyince soru cevabını bulmuş mu oluyor?
Yorum Yap