Çözüm süreci hata mıydı?

  •  

 7 Haziran seçimlerinden sonra alevlendirilen terörün olumsuz neticelerinden biri de ‘çözüm süreci'ne dair kuşkuları pekiştirmesi.

‘Hata mıydı?' sorusu şehit cenazeleriyle birlikte yerini keskin kanaate bırakıyor. ‘Kırk yıllık terör sorunu çözülecek ve anaların gerçekten ağlamayacağı günler gelecek' umudu en büyük darbeyi yedi. Siyaset ve müzakere alternatif olmaktan çıktığında silah mecburi istikamet haline geliyor. Her gün şehit cenazeleri ülke sathına yayılırken ‘söz bitmesin' demek kolay değil. Her şeyi göze alıp söyleyenlerin sesini duyurması ise mümkün görünmüyor. Yine de çözüm süreciyle ilgili olumlu-olumsuz yönleri tahlil etmek ve kayıt düşmek gerekiyor. Dünya savaşlarının sonunda bile masa kuruldu; biz de eninde sonunda çatışmalı süreci bir müzakereyle tamamlamak zorunda kalacağız.

Çözüm süreci özünde hata değildi, süreci yöneten aktörler yanlıştı ve metotlar doğru seçilmemişti. O yanlışların bedelini ağır biçimde ödüyoruz. Başladığımız noktadan daha geriye düştük; terörün en yoğun yaşandığı dönemlerden fazla şehit veriyoruz. Hem terörle mücadeleyi hem de bundan sonraki muhtemel çözüm süreçlerini doğru yönetmek adına ‘hata-sevap' dökümüne ihtiyaç var.

Parlamento'yu tamamen dışlayan ve sivil toplumun katkısını önemsemeyen zihniyet, başarısızlığın ilk sıradaki sorumlusu. Meclis'te temsil edilen partilerin liderleri olsun belli periyotlarla bilgilendirilmeliydi. MHP bile başlangıçta sert eleştiri getirmeyerek kredi tanıdı. Gizlilik savunması pek geçerli değil, Dolmabahçe'de bakanlar la birlikte mutabakat metni okuyanlar kadar, CHP ve MHP'nin de bilgi sahibi olması lazımdı.

Sivil toplumun katkısı, propaganda timlerine indirgendi. Akil İnsanlar Heyeti, süreci denetleyip toplum adına uyaran bir mekanizma olamadı. Daha çok, sürecin anlam ve önemini anlatan ve yer yer AK Parti propagandası yapan mangalara dönüştü. Testi kırılmadan tedbiri almak gerekiyordu, olmadı. Bağımsız gözlemci statüsündeki aydınlar ve gazetecilerin konuşmasına da izin verilmedi. Hataları söylemeye cesaret edenler ‘hain' yaftasıyla susturuldu. “PKK iddia edildiği gibi sınır dışına çıkmıyor, tam tersine şehirlere militan ve silah yığıyor” uyarılarına kulak tıkandı. Şimdi aynı cümleleri Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve pek çok yetkili kuruyor. Oysa atı alan Üsküdar'ı geçti…

TSK'nın yüzlerce operasyon talebine izin verilmeyişini sorgulayanlara itiraz çıkabiliyor. “Barış konuşulurken ölümler devam mı etseydi?” sorusu yanıltıcı. Sınır dışına çıkana müsamaha gösterip alan açmak makuldü; fakat daha fazla silahla geri dönene tedbir almamak tek kelimeyle ihanet. Vatana ihanet, çözüme ihanet, silahın önünde canlı kalkan konumuna düşürülen sivil halka ihanet… Devletin zor kullanma hakkı, daha büyük zararları önlemek adına küçük zararlara razı olmak değil mi? Engelenen operasyonların faturasını ödüyoruz. Çatışma ortamında çocuklarını PKK saflarında kaybeden aileler da farklı düşünmüyordur. Terör örgütü, vergi dairesi, askere alma birimi, mahkeme kurdu; şehirleri bombayla doldurdu. Bunu engellemek dağlarda çocukları ölen Kürt annelere de iyilik olurdu.

Kabahat samur kürk olsa kimse üstüne almaz demiş atalar. Aynen onu yaşıyoruz. Kim göz yumdu terörün şehirlerin kılcallarına yerleşmesine? Bu soruyu cevaplayıp gereğini yaparsak terörle mücadele de muhtemel müzakere de doğru zemine oturur. Yoksa birilerinin kişisel hesapları savaşı gerektirdiğinde savaş, barışa ihtiyacı olduğunda barış rolü oynamaya devam ederiz. Olan çocuklarımıza ve umutlarımıza oluyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums