- 25.08.2015 00:00
7 Haziran seçimlerinden sonra patlak veren terör dalgası maalesef dinmiyor.
Şehit haberleri yüreklere taşınması zor bir acı olarak düşüyor. Bu sefer alışık olmadığımız görüntüler de ortaya çıkıyor. Şehit ailelerini merkeze alan bir öfke patlaması yaşanıyor. O öfke bakanları, milletvekillerini, müftüleri, başbakanı ve cumhurbaşkanını ayırt etmeksizin hedef alıyor. AK Parti'nin önünde iki yol var: Ya bu öfkenin sebep ve sonuçlarını analiz edecek; ya da işin kolaycılığına kaçıp tepki gösterenleri karalayarak başını kuma sokacak. Ne yazık ki iktidar mahfillerindeki genel yöneliş ikinci şık doğrultusunda.
Şehit Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenazesinde ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan'ın yaşadığı duygu patlaması iktidar mahfillerinde bildik refleksle karşılandı. Alevi, paralel, HDP'li, Ergenekoncu gibi ipe sapa gelmez ve birbirini nakzeden karalamalar yapıldı. Diğer şehit yakınlarına reva görülen de bundan farklı olmadı. Hukuk, ahlak ve insanlık bir yana stratejik olarak bile yanlış bir tutum. Anlamaya çalışmaktan çok susturmayı amaçlayan yaklaşım ateşe benzin döküyor. Her cenazede tepki bir kademe artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidar sahiplerinin öncelikle “acınıza ve tepkinize saygı duyuyoruz” mesajı vermesi lazım. Ardından öfkenin dayandığı temeller analiz edilmeli.
Neden hep bağrına taş basan aileler şimdi farklı konuşuyor. O psikolojiyi anlamak için şehit Uzman Çavuş Mehmet Koçak'ın eşinin söylediklerine bakmakta fayda var. Dilek Koçak söze ‘yıkılmadık' ilanıyla başlıyor ve “İki evladım var, inşallah 20 yaşına geldiklerinde onları da koç gibi asker yapacağım” diyor. Bu insanın askerliği ya da şehitliği anlamadığını iddia edebilir misiniz? Kocasının çocuklarına hasret gittiğini ağlayarak anlatan Koçak, “Çözüm süreci çözüm süreci diye insanları 3-4 yıldır oyalıyorlar. Nasıl bir çözüm süreci bu. Her gün bir şehit haberi geliyor. Allah rızası için, kendilerinin çocukları Amerikalarda Avrupalarda okurken, Cumhurbaşkanı altın kaşıklarda yemek yerken benim kocam 5 gündür evine gelmedi. Aç mı gitti susuz mu gitti kimsenin haberi yok. Nasıl bir çözüm süreci…”
Başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere pek çok partili çözüm sürecinin PKK'ya yaradığını, silahlanıp taban bulduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakınlığı müsellem Sabah gazetesi ‘PKK süreçte 80 bin silahı şehirlere yığdı' manşeti atıyor. Vatandaş haklı olarak soruyor “terör örgütü bunları yaparken sizin eliniz armut mu topluyordu?” Şehit yakınları neredeyse AKP'lilerle aynı cümleleri biraz daha sert söylüyor.
Bakanlar Yalçın Akdoğan, Mehmet Müezzinoğlu, Taner Yıldız sanki milletin öfkesini provoke etmek için konuşuyor. ‘Başkanlık olsaydı kaos olmazdı' ne demek? Evvela içinde bulunduğu hükümeti zan altında bırakıyorsun. Terörle mücadelede ne gerekiyordu da, 13 yıldır tek başına iktidar olan AKP hükümeti yapmadı? ‘Şehit olmak istiyorum' diyen adamı yapacağı belli değil mi? Gönüllü yazılır, gidip Yüzbaşı Ali Alkan'ın şehit olduğu karakolda kaderini beklersin.
Öfkenin iki sosyolojik dayanağı daha var. Birincisi, şehit cenazeleri hep aynı mahallelere gidiyor. Toplumsal sınıflar arasında diğer adaletsizlikler tolere edilebilir ama ‘hep biz ölüyoruz' algısını yönetmek imkânsız. İkincisi, ülke bu durumdayken hükümetin kurulamamasını vatandaş hayra yormuyor. Astsubay Kıdemli Başçavuş Nurettin Öztürk'ün annesi bütün liderlere bir araya gelin çağrısı yaparken başka bir şehit yakını da ‘Niye hükümet kurulmuyor?' diye soruyordu. ‘Bizim çocuklarımız ölüyor, bunlar siyasi rant peşinde' kanaati topluma hakim oluyor. “Oylarımız artıyor” açıklamaları ‘İstikrar oylarıyla en az 276' manşetleri vatandaşın gözünden kaçmıyor. Başınızı kumdan çıkarın artık!
Yorum Yap