İki terör örgütü el ele, birbirine zemin hazırlayarak ülkeyi uçurumun kenarına sürüklüyor. PKK ve IŞİD, beslendikleri kan denizini büyütmek üzere provokatif eylemlere hız verdi.

Suruç'ta 32 sivilin hayatına mal olan patlamanın ardından PKK sahneye çıktı. PKK saldırılarında hayatını kaybedenler üç polis, bir asker ve iki sivil. Bu şiddet sarmalı nerede duracak? Güvenlik ve istihbarat birimleri ne zaman uyanacak? Koalisyon arayışlarını, erken seçim tahminlerini ve AK Parti'deki iç çatışmaları unutturan acı sorular bunlar.

Vekâleten iş başında bulunan hükümet gerçeği de çözüm konusundaki umutları zayıflatıyor. Başta ekonomi dünyası olmak üzere birçok kesim, ülkenin seçimi kaldıramayacağını ve koalisyonun bir an önce kurulmasını gerektiğini söylüyor. Erken seçimi savunanlar tek başına iktidar ve başkanlık hayalleri dışında argüman öne süremiyor. AK Parti'nin tek başına iktidarının yolu MHP ve HDP'nin zayıflatılmasından geçiyor. Bu için gerilimin yükselmesi gerekiyor. Saray'a yakın medyanın son günlerdeki tavrı, endişelerin yersiz olmadığını gösteriyor. Çok değil üç ay önce Bingöl'de emniyet müdürü saldırıya uğradığında haberi yorumsuz aktarmak bile riskliydi. ‘Çözüm sürecini baltalamak, güvenlikçi politikalara sarılmak, kandan beslenmek' gibi yaftalar anında boynunuza asılırdı. Diyarbakır'da pazar yerinde hamile eşinin gözü önünde katledilen astsubay ya da Hakkâri'de ensesinden kurşunlanan sivil uzman çavuşlara sahip çıkmak da cesaret işiydi. O günlerde çözüm sürecini giyotin gibi kullananlar bir anda en şahin güvenlikçi oluverdi. Sürece temkinli iyimserlikle yaklaşanlar şimdi temkini elden bırakmak istemiyor. Dolmabahçe Mutabakatı'nı asrın barışı olarak sunanlar, şimdi de öbür uca savruldu; ‘kana kan intikam' tamtamları çalıyor.

‘Analar ağlamasın' ifadesinin tercümesi ‘AKP seçim kaybetmesin' imiş demek ki. Seçimde işe yaramayacağı anlaşılınca ne Dolmabahçe Mutabakatı kaldı ne de çözüm süreci. Dolmabahçe fotoğrafında yer alan bakanlar Efkan Ala ve Yalçın Akdoğan olmasa oradan da ‘paralel'e bir hat çıkardı! Paralel masalının her skandalı örtmeye yeteceğini sananlar milleti iyice aptal yerine koymaya başladı. Şanlıurfa Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı da kendini kurtarmak için aynı kurnazlığa başvurdu. Suruç'ta 32 sivili katleden bombalı saldırı ve Ceylanpınar'da şehit edilen polisler için hesap vermesi gereken müdür, ‘cambaza bak' numarası yapıyor. “Paralel abiler, Plaka Takip Sistemi'ni kapatmış” imiş güya. Yandaş medyanın aylar öncesindeki yalan haberine sığınıyor. İddianın mahkemeden dönmüş olması bir yana Pınarbaşı, 20 Mayıs 2014'te emniyet müdürü olmuş. Adama sormazlar mı, ‘14 aydır yönettiğin ilde, sistem kapalıysa niye açmadın, açıksa niye yanıltıcı bilgi veriyorsun?' Haftada iki güvenlik skandalı yaşayan müdür, insan içine çıkamazdı eskiden.

Olayın bir de HDP boyutu var. Ne zaman siyaset ön plana çıksa PKK'nın savaş lortları kaybettikleri inisiyatifi geri almak üzere harekete geçiyor. 93 yılında genel af konuşulurken PKK 33 silahsız eri şehit etti. DTP'nin kapatılma davası sırasında ‘partileri halk kapatmalı' görüşü toplumsal destek bulmaya başladı. PKK, Reşadiye'de 7 askeri şehit ederek DTP'yi kapattırdı. HDP ilk defa Türkiye partisi olmaya yeltendi. Anında savaş lortları yine silaha davrandı. İşin ilginç yanı AKP medyası, Selahattin Demirtaş'a Cemil Bayık ve Murat Karayılan gibi savaş lortlarından daha fazla saldırıyor. Sebebi basit, Demirtaş onlara seçim kaybettiriyor, diğerleri ise arzuladıkları ortamı oluşturuyor.

(Dün Ali Bayramoğlu'nun yazısında geçen ve Ruşen Çakır'ın sorusu üzerine IŞİD'i ve onun Türkiye'deki varlığını küçümseyen yetkili kim acaba?)