- 17.07.2015 00:00
Anayasa Mahkemesi, dershaneleri kapatan kanunu 12'ye 5 ezici çoğunlukla iptal etti. Sınavı kaldırmadan, imtihan şeklini değiştirmeden ve okullarda belli standartları tutturmadan dershaneleri kaldırmak siyasi inatlaşmanın sonucuydu. 28 Şubatçıların mesnetsiz imam hatip lisesi düşmanlığı için gözlerini karartıp bütün sistemi mahvetmelerinden farkı yoktu. Anayasamız, hakların mücbir hallerde ve açık kamu yararı bulunan durumlarda sınırlanabileceğini emrediyor. Mahkeme üyeleri tam tersine açık kamu zararını gördükleri için söz konusu çılgınlığa ‘dur' dedi. Anayasada karşılığı bulunan bu sosyal gerçeklikten hareket edildi.
Kararın arkasında siyasi saikler arayanlara katılmıyorum. ‘Abdullah Gül'ün seçtiği üyeler' diye başlayan cümleleri abartılı buluyorum. Anayasa'nın 48. maddesindeki özel teşebbüs hürriyetine de atıf yapılıyor. Ancak ağırlıklı olarak 42. maddedeki eğitim hakkının ihlali, kararı şekillendirdi. Başkan Zühtü Aslan'ın Bakan Nabi Avcı'yı terleten “1 milyon lise mezunu öğrenci var. Dershaneler kapatılırsa bu öğrenciler üniversiteye nasıl hazırlanacak?” sorusu önemli işaretti. Aslında aynı soruyu geriye kalan 1 milyon 200 bin üniversite adayı için de sormak lazım. Lise öğrenimine devam ettikleri için onlar biraz daha şanslı görünüyorlardı. Ama sınavla girilen itibarlı okullarını bırakıp dershaneden dönüşen temel liselere akın etmeleri durumun iç açıcı olmadığının alametiydi.
Bakanlık ve hükümet yanlısı medya hâlâ hayallerindeki fantezi dünyasında yaşıyor.
Muhataplarını toplamın dörde biri olan ‘cemaat' dershaneleri sanıyorlar. Bir inat uğruna milyonlarca öğrenci ve aileyi mağdur ettiklerinin farkında değiller. “Dershaneler asıl şimdi kapandı, buradan dönüş yok” türünden kuyruğu dik tutma çabalarının hukuki karşılığı bulunmuyor. Onlara en iyi cevabı duayen Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun verdi. Özbudun, “Son derece saçma bir yorum. O zaman iptal kararının hiçbir anlamı kalmaz. Kanun iptal edildiğine göre dershane faaliyetleri serbesttir. Zaten Anayasa Mahkemesi'nin kararı da hem eğitim hakkı hem de özel teşebbüs hürriyeti gerekçesine dayanmıştır.” sözleriyle son noktayı koydu. Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Sezgin Seymen Çebi de düzenleyici yasanın bulunmamasının sanıldığının aksine, anayasal hak ve özgürlüğün en geniş çerçevede kullanılmasını mümkün kıldığını vurguladı.
Özgürlüklerin asıl, yasak ve sınırlamaların ise istisna olması hukukun temel ilkelerindendir. Onun için kanun maddelerinde sınırlamalar yazar, ‘şunları yapmak serbesttir' şeklinde yasa yapılmaz. AK Parti, Meclis'teki çoğunluğuna dayanarak Anayasa'ya aykırı bir kanunla yasak getirdi. AYM de yetkisini kullanarak bunu iptal etti. Bu kadar basit. Yasağı geri getirmek hukuken ve pratikte mümkün değil. AYM kararını hiçe sayan düzenleme yapılamaz, zaten Meclis dağılımı da buna izin vermez.
MEB Müsteşarı Yusuf Tekin'in açıklamaları hukuka aykırı olmakla kalmıyor, toplumsal gerçekliği de ıskalıyor. AYM'nin gördüğü zincirleme mağduriyeti görmezden gelip milyonlarca öğrenci ve ailesine cephe almak akıllıca değil. Bürokratın tuzu kuru olabilir; ama halka sandıkta hesap veren ve 7 Haziran'da ağır uyarı alan AK Parti'nin böyle bir lüksü var mı? Genel Başkan Ahmet Davutoğlu, AYM'nin bile tescillediği mağduriyeti meydanlarda anlatabilir mi?
*Bugün bayram. ‘Bayram o bayram olur' diye anlatılan gerçek bayramları yaşamak duasıyla…
Yorum Yap