- 1.10.2014 00:00
Bugün köşeyi, geçen sene Nijer’e giden bir grup Kimse Yok mu gönüllüsünün yazdıklarına bırakıyorum. Yardım toplama yetkisi hukuksuzca geri alınmak istenen derneğin işlediği büyük suça(!) ortak olmak için söz ‘ablalar’ın. Hani o teröristlerden tehlikeli görülüp kermesleri bile engellenen ablalar…
“Heyecan dorukta. Yükümüz ağır, Nijer’e insanlık için çarpan yüreklerin heyecanını götürüyoruz. Nijer dediğimizde bütün kapılar açılıyor. Başımızdan yağıyor her şey. Götürme hakkımızın iki katını uçağa alabiliyoruz. Son iki üç koli kalıyor. Her koli bizim için, bekleyenlerin ve gönderenlerin ümidi demek. Gözümüz kalıyor o kolilerde. Yanınıza alın diyorlar. Ama taşımak ne mümkün! Her çaresizlik, çarelere kapıdır. İşte bir çaresizlik ve ardından bir selamla açılan kapılar: ‘Selamünaleyküm’. Bangladeş’e giden bir gönül alayı geçiyor yanımızdan. ‘Aman abiler yardım’ diyoruz bir ağızdan. Uçak kapısına kadar ulaşıyoruz, ondan sonrası kolay. Ve Nijer’e uçarak, evet her anlamda uçarak gidiyoruz.
Nijer’deyiz... Sanki yabancı bir ülkede değiliz. Etrafımızda koşturan abiler ve onların aileleri. Hepsi aynı hal libasını giymiş. Çehreleri mütebessim, aksiyon ve heyecan dolular. Evinin önündeki kütükte saatlerce oturan, çöl kumları dolan gözleriyle bizi bekleyen Günay Abla karşılıyor. Sade döşenmiş bir ev, her yeri Türkiye dolu. Sehpalar dantellerde süslü. Elektrik düğmeleri ve kapı kolları organize tüllerle bezeli. Hayatını bu nüanslarla tezyin etmiş bir mutluluk makinesi.
Ve Nijer’de bir bayram sabahı. Kolejin bahçesindeyiz. Çocuklar bahar çiçeği gibi, gencecik belletmenler, onları şefkatle saran öğretmenlerin misafiriyiz. Hicret kahramanlarının yurdu Bedir Koleji’ndeyiz. Çocuklar sıraya giriyor, ablalar özenerek seçtiği bayramlıkları küçük gurbet kuşlarına vermek istiyor. Küçük yüreklerinde büyük gurbeti taşıyabiliyorlar.
Yola düşüyoruz; Almanya, Belçika, Fransa, İstanbul, İzmir… Hep birlikte kapı kapı dolaşıyoruz. Onlar için çarpan yürekleri, o yüreklerden süzülen Hakk’a adanmış kurbanları getirdik. Mahalle ve köylere dağılıyoruz. Bir parça et bir insan için ne anlam ifade eder? Ülkem dururken, evim dururken, çocuklarım bensiz bayram yaparken benim burada ne işim var?.. Sorularım ve Nijer sokaklarında bulduğum cevaplarım...
Herkes bizi bekliyor, her yerde bekleniyoruz. Bakışlarıyla ‘geldiniz ya’ diyorlar. İçimizden ‘ya gelmeseydik’ mahcubiyeti geçiyor. Bu hem şimdiki gelişimize şükür hem de önceki gelmeyişlerimize hayıflanma... Allah’ın bize bahşettiği varlığın ağırlığı ve bizi bekleyen yokluğun hesabı yüreğimizi titretiyor.
Selamla halkın içine karışıyoruz. Dostlarımızın kurbanlarını vekâletlerine istinaden tekbirler ve dualarla kesiyoruz. Muazzam planlanmış bir organizasyon. Cumhurbaşkanının eşinin kurduğu Guri Derneği, vali bey, eşi ve bir insan seliyle yürüyoruz. Çocuklar sarıyor etrafımızı. Çikolata ve balonlar ‘Türki bonbon’ sesleri arasında dağıtılıyor. Bizi bırakmak istemiyorlar, ayrılmakta zorlanıyoruz. Bir sonraki menzile ulaşmak için ayrılmalıyız, bekleyenler var.
Köyler var, Türkiye’yi tanımayan ama Türkleri bilen. Yasemin’ler, Günay’lar, Recep’ler, Erdal’lar var tanıdıkları. Köy halkı bizi bekliyor, kurban dağıtılacak. Açlık ve sabırsızlık bizi de telaşlandırıyor. Erdal yetişiyor imdadımıza. 17 yaşında bir lise talebesi, sınıfındaki tek beyaz. Nijer’de AVM yok, olmazsa olmaz sandığımız sosyal aktiviteler de bulunmuyor. Sıklıkla kesilen bir internet, o kadar. Ama o dönmeyi düşünmüyor. Yetiremediğimiz bir dağıtım yapıyoruz, çok sandığımız ne kadar da azmış. Çareleri, dünyada saklı, çaresizliğimizi hissediyoruz.
Orada uzakta bir Nijer var, köyler, şehirler, ülkeler var. Bekleyen insanlar, onlarla birlikte adanmış hizmet erleri var. Bekleyenler var ama gelenler de var. Nijer’e var, Etiyopya’ya var, Fas’a, Sudan’a, Afganistan’a, Myanmar’a gidenler var. Dünya bir köy, yürekler bir dünya olmuş. Sevgi, mesafeleri kısaltmış.”
Yorum Yap