- 22.08.2014 00:00
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını bertaraf etmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya attığı senaryoydu ‘paralel yapı’. Sonra İsviçre çakısı gibi her işe yarar bir buluş olduğu fark edildi.
Hükümetin kontrolündeki medya sadece yolsuzluk iddialarını değil, bütün hata ve başarısızlıkları bununla örtmeye başladı. O kadar ileri gittiler ki askerle çatışıp eylem yapan PKK’lılara bile bu sıfat yakıştırıldı. Almanya bizi dinlemiş ve ruhumuz duymamış. Alman medyası ortaya çıkarmasa haberimiz olmayacak. Bas yaftayı geç. Yapısal reformları gerçekleşmediği için ekonomi bıçak sırtında, en küçük dış etki çalkantıya yol açıyor. Büyüme, cari açık, enflasyon alarm veriyor. Günah keçisi hazır… İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın ‘Döviz alarak 2 milyar dolar kâr ettiler’ beyanatından, kuru fasulye fiyatlarındaki yükselişin altında paralel arayana kadar yelpaze geniş. ‘Muslukları açık bırakıp İstanbul’un suyunu bitirecekler’ martavalına inanıp haber yapanlar da Beyaz Saray’da hayalet avcılığına soyunanlar da var.
‘Paralele bağla sıyrıl’ akımı, Erdoğan ve kontrolündeki medya ile sınırlı kalmadı. ‘Hazır çeşme akıyorken temize çıkalım’ tayfası uzun kuyruklar oluşturmaya başladı. Son örnek Cem Uzan. ‘İlk kumpas bize kuruldu’ diye ortaya atılan Uzan, ‘herkes aklandı bizim başımız kel mi?’ havasında. Konuyu en yakından bilenlerden gazeteci Yavuz Semerci isyanını şu cümlelerle dile getirdi: “Uzan Ailesi’nin başına gelenlerden Cemaat’i sorumlu tutmak, o bankayı soyanları mükâfatlandırmaktır. Baba Uzan ve o bankayı yönetenler milyarlarca mevduatı devletten gizlemişlerdir. Bu kaynakları kendilerine ait baraj ve diğer şirketlerinde ucuz fon olarak kullanmışlardır. Vatandaşın milyarlarca dolarını, ‘Devlet tahvili satıyoruz’ diye toplamışlardır. Ve bankaya el konulduğunda anlaşılmıştır ki, banka Hazine’den asla o miktarda tahvil satın almamış. Böyle bir sahtekârlığın içinde olanların, ‘Bizi Cemaat yıktı’ tespitine inanmak, okurları inandırmaya çalışmak bu ülkenin bürokratına da müfettişine de devletine de gazetecisine de banka battığında ‘Senin bu kadar mevduatın gözükmüyor’ denilince krize giren binlerce insana da saygısızlıktır. Cem Uzan, ‘Bu halk öyle yalanlara inanıyor ki ben de sallayayım’ demiş olmalı.” Uzan, daha 9 ay önce kendisine Hanefi Avcı’nın tuzak kurduğunu ve Doğan Grubu’nun rüşvet istediğini ileri sürüyordu.
Erdoğan’ın icadının faydasını ilk keşfedenlerden biri kamuoyunda Jet lakabıyla bilinen Fadıl Akgündüz. Halktan topladığı paralardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmiyor, faturayı da paralele kesiyor. Başbakan’a mektup yazarak Maldivler projesinin engellendiğini, kendisine destek verdiği için 2011 seçimlerinden önce suikasta uğradığını anlatıyor. Zavallı köylünün ineğine çarpıp öldürdüm demiyor, suikast masalı anlatıyor. Diğer örnek Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk. Beyoğlu’nda işlenen iki cinayetin azmettiricisi olarak yargılanan Öztürk, 2012 yılında ise çete kurmak suçlamasıyla tutuklandı ve 18 ay hapis yattı. Metro Turizm hakkında Rekabet Kurulu’nca çok sayıda soruşturma yürütülürken, 2,5 milyon lira para cezası kesilmişti. Daha önce hakkında en ağır haberleri yapan Sabah Grubu, şimdi Öztürk’ün ‘makbuz istedim, başıma bunlar geldi’ hikâyelerini manşete taşıyor. En son ortaya çıkan uyanık ‘işadamı’ Mehmet Fuat Şıkbilge’nin sabıka kaydında hırsızlıktan kaçakçılığa, nitelikli dolandırıcılıktan sahteciliğe 17 suç kaydı var.
Bu örnekleri kitap yazacak kadar çoğaltabiliriz. Bir anda kahramanlaştırılan Ergenekon ve Balyoz sanıklarına sıra bile gelmedi. Ama şunu sormak lazım, neden paralel senaryosunu desteklemek üzere meydana çıkanların hepsinin sabıka kaydı böyle kabarık? Bu bir tesadüf mü? Yoksa…
Yorum Yap