İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın Fethullah Gülen'in şahsında Erzurumlulara yaptığı hakaretin yankıları sürüyor.

Fakat o talihsiz ifadelerin gölgesinde kalmaması gereken başka cümleler de var. Mesela Bakan Bey şöyle diyor: "Biz kaç darbeyi bertaraf etmişiz. Senin ağababalarını yenmişiz, ağababalarını.” Tam da bugünlerde "Ergenekon ve Balyoz darbe davalarına nasıl yeniden yargılama imkânı sunabiliriz; devam eden mahkemeleri nasıl değiştiririz?" arayışları konuşuluyor. Müjdeyi dün Vatan Gazetesi verdi: “Ağır ceza mahkemelerine gidecek davalarda sanıklar lehine neredeyse yarı yarıya ceza indirimi ve tahliyeler söz konusu olacak.”

    Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın ‘Milli orduya kumpas kuruldu' sözlerini milat kabul edip, darbelerle mücadele tarihimizin yeniden yazılması zarureti ortaya çıkıyor. Zira o sözlerin somut sonuç doğurması adına dört koldan çalışmalar sürüyor. Evvela şunu kayıtlara geçirmek lazım; darbe davalarında vazife yapan mahkemeler Özel Yetkili Mahkemeler, Temmuz 2012'de kapatıldı. Sadece ellerindeki dosya nihai hükümle neticelenene kadar açık kalacaktı. Türk Ceza Kanunu 250'ye göre kurulan mahkemelerin yerini Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeye istinaden vazife yapanlar aldı. Bu basit bir usul değişikliği şeklinde değil, hâkim ve savcılara karşı lince dönüştürülerek yapıldı. Savcı ve yargıçlar tukaka edildi. Sanıklara, duruşma salonlarında yargıç ve savcılara hakaret edebilecekleri malzeme sunuldu. ‘Milli orduya kumpas kuruldu' U dönüşünün temelleri o gün atıldı. Yeni kanuna göre kurulan mahkemelerdeki heyetlerin tartışmalı kararları ve çekingen tavırları gözden kaçmadı. Seleflerinin yediği meydan dayağından sonra başka ne olabilirdi?

  Genel bir bakıştan sonra sırayla tek tek dosyalara bakalım.

    12 Eylül Davası: Kaplumbağa hızıyla yürüyor. Kamuoyunun ilgisizliği ve darbe davalarına karşı yürütülen itibarsızlaştırma kampanyalarından fazlasıyla etkilendi.

    28 Şubat Davası: En çok etkilenen dosya diyebiliriz. Soruşturma sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Bu dalgalar böyle arka arkaya geldikçe kusura bakmasınlar, bu dalgalarda bu ülke boğulur.” sözleri şok etkisi yapmıştı. Kovuşturma safahatı daha vahim. ÖYM'lerin yerine kurulan mahkemenin tuhaf kararları müşteki ve müdahilleri çileden çıkarıyor. Yeni hazırlanan pakette ceza ve usul kanunları biraz daha yumuşatılacak. Sanıklar yeni paketi dört gözle bekliyor olmalı.

    Ergenekon Davası: Yerel mahkeme kararını verdi. Emekli komutanların da içinde bulunduğu çok sayıda ağır mahkûmiyet kararları çıktı. Temyizde bekliyor. Yargıtay ceza genel kuruluna kıdem şartı getirilerek, sadece önceki HSYK tarafından atanmış üyelerin katılacağı bir yapı üzerinde çalışılıyor. Bozma ile döndüğünde yerel mahkemede farklı bir heyetle davanın görülmesi için tedbirler alınıyor.

    Balyoz Davası: Yargıtay'da ilgili ceza dairesi yerel mahkemenin kararını kısmen onadı. Başta Çetin Doğan olmak üzere ‘Kumpas kurbanı' mağdur(!) komutanları kurtarmanın yolları aranıyor. Yeniden yargılama için zemin hazırlanıyor.

    27 Nisan Dosyası: Aslında böyle bir dosya yok. Tarihimize e-muhtıra olarak geçen darbe girişimi hakkında adli ve idari hiçbir işlem yapılmadı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ‘Sözde değil özde laik cumhurbaşkanı istiyoruz.' sözleriyle fitili ateşlenen süreç, ‘367 yargı darbesi'yle sonuçlandı. Büyükanıt hem devlet nişanı hem de hiç kimseye verilmeyen lüks makam arabasıyla emekli edildi. Hakkını yemeyelim, AK Parti Hükümeti muhtıraya "Başbakana bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez." şeklinde karşı bildiriyle bir ilke imza attı. Ama muhtıranın hayata geçirildiğini, Meclis'in cumhurbaşkanı seçemez hale düşürüldüğünü, provokatif eylemler yapıldığını hepimiz biliyoruz.

    Başbakan Erdoğan'ın İlker Başbuğ'a sahip çıkan sözlerini de hatırlayınca insan sormadan edemiyor: Sahi, siz hangi darbeci ağababaları yenmiştiniz?