- 14.01.2014 00:00
Enerji Bakanlığı'ndaki büyük ihalelere hile karıştıran, tüm ihaleleri yöneten bir organize grubu izlemeye başladık.
Bu grup tüm Enerji Bakanlığı'ndaki işlere Bakan'dan daha hâkimdi. Bazı büyük müteahhitler ile Enerji Bakanlığı genel müdürleri tutuklandı. Bu operasyonun yol açtığı olumsuz hava içinde, açıktan söylenmese de en azından "aferin" denmeyerek, operasyondan memnun olunmadığı hissettirildi.
Bu tür olaylarda hakkımızda olumsuz bir hava yaratılmıştı.
Sürekli etrafımda koşturan arkadaşlar, "Çıkıp basına açıklama yapalım, yolsuzluklara karşı görev yaptığımız için tayinimizin çıktığını, mahkeme kararının buna bahane edildiğini söyleyelim" demelerine rağmen onları frenliyor, kendi işlerine bakmalarını, basın açıklamasının fazla bir işe yaramayacağını anlatıyordum.
Beni rahatsız eden, bu şekilde bir aldatmaca ile tayin edilmiş olmamdı. Gerçek tayin sebebim olarak iki şey görünüyordu. Birincisi, yaptığımız enerji operasyonu nedeniyle hükümet cenahı rahatsız olmuştu çünkü tutuklanan bazı kişilerin hükümetteki etkin kişilerle kişisel yakınlığı bulunuyordu. İkincisi ise bu Diyarbakırlı kişiyle bakanın oğlunun ilişkileri dolayısıyla bizim giriştiğimiz mafya tahkikatı rahatsızlık yaratmıştı. Bu arada bazı kişilerin de benim görevden alınmam için çok farklı girişimlerde bulunduklarını öğrenmiştim. Bakan dolaylı bir kanalla tayini kendisinin çıkarmadığını, Başbakan'ın istediğini ima etmişti; o zaman bunu fazla inandırıcı bulmamıştım. Ama daha sonra olup bitenlerle birleştirince, aslında alınmamı isteyen birçok kişi ve çevrenin olduğunu ancak Başbakan ile çok yakın ilişkim var zannıyla kimsenin buna teşebbüs edemediğini, görevden alınmamı Başbakan isteyince diğer kişilerin de buna katkı sunduğunu anladım.”
Bu uzun alıntıyı 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra görevini kaybeden binlerce polisten biri yazmadı. Şimdi bazı gazetelerin can simidi gibi yapıştığı eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın üç yıl önce yayımlanan kitabından kısaltarak aldım. Ergenekon, Balyoz ve Kafes gibi davaları itibarsızlaştırmak için malzeme arayanlara şu cümleleri de önerebilirim.
"Danıştay'a silahlı saldırı, Dink'in öldürülmesi, Malatya'daki Zirve Yayınevi katliamı gibi olayların görünen bugünkü faillerinden başka Ergenekon veya benzeri gruplar tarafından yapılmış olacağına mevcut deliller ve olayların oluş biçimine bakarak kimse beni ve makul birini ikna edemez. Bu iddialar zorlamadır. Ergenekon örgütünün varlığı konusunda yazılı belge, doküman, örgütsel faaliyet sayılabilecek bazı ilişkiler varsa da eylemleri konusunda hiçbir ciddi emare yoktur. Geçmişte Türkiye'de meydana gelen pek çok olayın (Malatya'daki Zirve Yayınevi katliamı, Rahip Santoro cinayeti) Ergenekon tarafından gerçekleştirildiği iddia edilerek epey bir süredir uydurma tanık vs. aranmaya başlandığı net olarak görülüyor. Amacın olayları aydınlatmak değil, Ergenekon'la irtibatlandırmak olduğu açıkça ortadadır." Bilhassa Ali Bayramoğlu, ilerleyen bölümlerde bu kısma temas edecek mi? Merak ediyorum.
Avcı, Bayramoğlu'na verdiği röportaja komplo teorilerine inandırıcılık kazandırmak üzere bazı bilgileri de tahrif ediyor. Mesela nöbetine denk getirilerek bütün tutuklamaların 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nden çıkarıldığını ileri sürüyor. Hızlıca bir taramada tutuklamaları şu mahkemelerin verdiği ortaya çıkıyor: Şener Eruygur ve Hurşit Tolon 13, İlker Başbuğ 12, Mehmet Haberal 14, Hanefi Avcı 11 ve 14, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek 10, Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan ve 6 kişi 13, Veli Küçük 13, Poyrazköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi. Komplo balonlarının en güzel yanı küçük bir hakikat iğnesi ile patlatılabiliyor olmaları. Avcı, hapisteyken yapılan operasyonlarla ilgili bile kesin ifadeler kullanabiliyor. 2010'da tutuklanan Avcı, 2012'de İzmir'de yapılan casusluk operasyonu hakkında kesin kanaat ifade ediyor, bilgisayarlara delil yerleştirildiğini öne sürüyor. Herhalde telepatik yetenekleri var, hapishanedeyken İzmir'de operasyon anını görebiliyor!
Yorum Yap